Vatana ve milletimize hizmet etmek, kutsal bir görevdir ve asla meslek olarak görülmemelidir. Hizmet bedeli dediğimiz gerçeklik ise geçimlik hakkıdır ki ‘‘vekil maaşlarını geçmesin’’ sözü ile konu ilkeselleştirilmiştir. 

İlkeden öte bir de hizmet bedelinin ve hakkının parayla ödenmesi çoğu zaman mümkün olmayan itibarlar vardır. Bu en meşru hizmetin -en yüksek- bedeli nesillerin kabul edeceği “İtibar” dır. Ki o itibar, bir Türk için onur makamı ve de zenginliktir. 

Başka tanımlara, örneğin sadece paraya itibar edilmemelidir… dediğimiz yıllardan ne kadar geriye gittik, ben artık şeceresini tutamaz oldum. 

Şehit verdiğimiz öğretmenlerimiz yetmiyor gibi, bir de geçici sığınmacı statüsünde misafirlikleri uzamış, artık kendi kültürlerinde yaşam haklarını almış olmalarıyla da gitmeyen grupların, öğretmenlerimiz üzerindeki olumsuz yansımaları var.. Kimse huzurlu değil ve güvende de değil hissinin bedeli ve tek sorumlusu meclis, bakanlıklar, siyasi partiler ve adalet makamı iken; hiçbirinden ses çıkmıyor olması da son derecede manidar.   

İlgili sorunun bir de TURA yüzü var ki yenilir yutulur değil.  Türkiye'de eğitim sistemi, kast sistemi gibi çalışıyor. Müfredatın yeni halini görmek bile insanı çileden çıkarmaya yetiyor. Okullarda eğitim gevşetiliyor. Böylece iyi liselere ve üniversitelere yalnız özel ders ve pahalı kaynak kitap desteği alabilen zengin çocukları gidebiliyor. Türk milletinin büyük bir kısmı çok bariz bir şekilde fakirleştirildi, azınlık bir kısmı da çok aşırı bir şekilde zenginleştiriliyor. Bu ekonomik dengesizliğin sosyal yaşama da yansıması için eğitim sistemi sadece zengin çocuklarının kariyer yapabileceği hale getiriliyor. Bu sistemi yüz yıl önce yıkmış olmamıza karşın yine yeniden ve daha acımasız haliyle yakınımızda nefes alıyor olması -hepimiz adına- utanılması gereken bir durum.  

****
Benim umudum hala var ve inanıyorum ki ‘’Vatanını en çok seven, işini en iyi yapandır. Türk çocukları geleceğimizin teminatlarıdır...'' ilkesi hala birçok kişinin kalbinin derinliklerinde elmas gibi parlıyor. 

Devlet üzerinden millet değil, millet üzerinden devlet ilkesini, millet üzerinden geçinmek olarak algılayanların; ticari zekâlarını  milletin çıkarları üzerine kurgulaması gerektiği açıktır. Binlerce yıllık Türk tarihimizde ‘’Milli bilinç’’ hiç bu kadar örselenmemiştir.  
Yerel ve genel yönetimlerdeki yetkililerin liyakat ve yetkinliği halk tarafından kabul görmedikçe durumun düzelmesi mümkün değildir.  Bu manada unutulmaması gereken konu, seçilerek görev almış tüm siyasilerin millet adına devlet memuru olduklarıdır. Devlet yönetimindeki görevlerinde başarısız olmaları halinde, görevlerini bırakmaları da gerekir. Kimse “şefaat” ilkesi güdümünde bürokrasi sarhoşluğuna girip, milletin huzur hakkını gasp etmemeli ve kendi görevlerinin maliyetini vatandaşa yüklememelidir. 

Millet eker, biçer, çalışır. 
Bürokrat, millet adına millet için düşünür, taşınır. 
Seçilmiş olanlar da millet ile değil, dünya ile yarışır.. 

100. Yılda bu tanımları hatırlatmak zorunda olmak dahi, üzüntümüzün ne derin olduğunun kanıtıdır.  

09-05-24

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Muharrem Sızırlıo 1 hafta önce

Yorumlara kısıt uygulandığı için,sadece tebrik etmekle yetiniyorum ....

Avatar
Esat koçak 1 hafta önce

Tebrikler.