Bizi bize bıraksalar "Çağı yakalayan" bir ulus olduğumuz gerçeğini herkes bilir. Bunu anlatmayacağım ama Türkler ne yapar sorusuna -geçmişten bugüne- yanıt vermek zorundayız. Yanlış anlaşılmasın kanıtlamak değil yanıt vermek diyorum.

Yüzyıllar boyunca Türklerin yaptığı her bilimsel adım Türk İslam sentezine yedirildi. Bu algının artık ayrışmaya muhtaç olduğu açıktır. Edebiyattan sanata, müzikten tıp alanına, sosyolojiden psikolojiye kadar yapılan çalışmalarda Türk alimlerimizin izleri yadsınamaz. Hatta en son matematik şaheseri olan Türkçemiz öyle iyi güncellenmiştir ki -yapay zekânın- başka bir lisanla ifade edilmesi ve icra edilmesini neredeyse imkânsızlaşmıştır. Ne de olsa Çağdaşlarının ötesinde -insancıl düşünmekle verdiği mücadelede -ganimetçi Orta Doğu ve sömürücü Avrupa- arasında aydınlanma iradesidir Türk olmak.

Tam da bu manada; yüzyıl içinde Pentagon’da çalışan / çalışmış çok sayıda Türk kökenli bilim insanını hatırlatmadan geçmek istemedim. "Tabi ki bir gün ve elbet doğru çalışırsanız Amerika’yı bile yönetebilirsiniz" diyen ve hepimize inanan değerli öğretmenlerimizi; ABD gizli servisindeki, güney Amerika, Avrupa, Kanada’da dahi boy gösteren stratejik Türkleri, uluslararası şirkette yetkili Türk dehalarımızı… Ve birçoklarını eklersek Hezarfen’liğimizin tesadüf değil, ‘’gen aktarımı’’ olduğunu anlamak da zor olmaz. Elbette hizmetlerinin vatana yararı gözetilmeli. Aksi halde bir *Bellogna (tek merkezci üniversite eğitiminde, bir yere hizmet odağı) sarmalında olduğumuz gerçeğiyle yüzleşebiliriz.

***

Hezarfen halk olduğumuz gerçeğinden yola çıkarsak; Ülkemiz açısından -Dünya standartlarını- yakalayacak akıl ve para potansiyelimiz var. Olanı Avrupa’ya ya da İslam dünyasına armağan etmeyelim yeterli. "Ama Atatürk batılılaşmaktan söz ederdi" denebilir. Burada hatırlanması gereken -yenileşme fikrinin çalışıldığı ve bu çalışmaları yapan kurumlarının batıda konumlandırıldığı- gerçeğine dayanır. Anlaşılması gerekense ‘’orada olanı buraya getirecek meclis çalışmaları yapılması’’ yönünde akıl ve niyet olmalıydı.

‘’Bilim tek elden çalışılırsa, çıkacak sonuçların, insanlık hayrına olma ihtimali şaibe yaratabilir.’’

‘’Türkiye; insanlık yararına yapılması istenen her konunun denetmenidir -aklıyla- kurulmuş evrensel devletçilik modelidir.’’ Ama olan hiçte böyle ilerlemedi. Devrimler neden durduruluyor diye soran olmadığı gibi; tersine aklı özendiren bir meclisimiz neden var diye soranda çıkmadı! Ya kuruluşu anlamadılar ya da kurtuluşu anlamak istemediler. Kuruluşun kurtuluş olduğunu ise hiç anlamak istemediler. Bu mantıkta, tüm siyasilerimiz el birliğiyle bilim insanlarımızın Avrupa’ya taşınmasına eşlik etti. Elbette Dünya geneline fikrimizi yayalım ama bu hizmet, ülkemize ne denli fayda sağladı, geri dönüşü ne oldu denetlemek ve irdelemek gerekli. Hem Ülkemizde olan hem de yurt dışında yapılan fikirlerin korunmasında -beyin göçümü yaşadık yoksa yapılanı insanlık adına denetledik mi? Bu manada ‘’Kurucu Fikri anlamak’’ önemli. Her alanda -fikrin kaynağı- durumunda olan bizlerin ‘’bizi bizden esirgeyen’’ o gerici meclisi geride bırakarak -ulusumuzla parlamamız- gerektiğini anlamalıyız.

Durumumuzu bir örnekle Hatırlayalım ve konuyu derinleştirelim isterim.!

Bandırma Füze okulunun akıbeti (ve günümüze kadar benzerleri) hepimizi derinden yaraladı. Her alanda batının -olandan kendilerine pay çıkararak ülkemizden insan devşirmesi, orta doğunun Türk ilmini kendinden saymasından farklı değil. Türk Ulusu kendi deneyimlerinin ve halkının sorumluluğunu alabilecek niteliktedir. Tüm birikimlerimizin -halkımızın yücelen değerlerine yapıldığı- bir yönetimi fazlasıyla hak ediyoruz. Ve en önemlisi bunu Türk Ulusu adına yapıyoruz diyebilen ve bu konuda samimi olan bir meclisi de hak ettiğimiz ortada. Bu alanda -henüz hayata geçmemiş olan- bilim insanlarımızın fikir ve can güvenliği dahil edilerek ‘’fikri mülkiyet’’ yasası ‘milli fikir ve mülkiyet’’ yasası olarak derhal güncellenmeli ve hatta yeri gelmişken bu yasa Anayasamız ve Türkçe lisanımız içinde geçerli kılınmalı. (Ulusumuzun kaybettiği her detayın sorumlusu ve hesap vericileri yine meclis ve bağlı kurumları olmaktadır.) Girişimci fikir insanlarımızın yapay zekaya yön verebilecek hatta olanı aşacak seviyede oldukları dünya bilim camiasında kabul edilmiş bir gerçektir. Bunu ‘’dünyada önemli yerlerde olmalarından da anlayabiliriz. Üzücü olansa, ülkemize dönmek istemeleri halinde ilginç engellere takılmaları ve kalmaları halinde -çağdaşları arasında- hak ettiği mevkiden de alıkonulmaları olmuştur. Bu sınıfsal duruş kabul edilemez. Bu kurgu, Batı ya da Doğu fark etmeksizin fikir sömürüsü ile insan devşirildiği bir EGOmanyadır.

***

‘’Bugün yapılan her şey yarına hizmet eder ilkesinde olunmalıdır.’’ Halkımız tüketim toplumu algısından uzaklaştırılmalı, yapay zekâ, yazılım ve bilim alanında ki çalışmalarımız göz ardı edilmemelidir. Ve bizlerin başlattığı ‘’modern çağ’’ kavrayışının ‘’insana hizmet manasında evrensel anlam taşıdığı’’ ilkesi el birliğiyle yaşatılmalıdır. Bunlar halkımıza ve Dünya’ya doğru anlatılmalıdır. Bilimin denetimi için önemli etken -Türk bilim- insanlarıdır. Edilgen olan ise vakit kaybetmektir.

Netice olarak, geçmişte olduğu gibi "insani hizmetin erdemli Hezarfen akılları" bugünün Milli Tekno Türkleridir. Bu alandaki fırsatlar -ülke ödevi- bilincinde değerlendirilmelidir. İllaki Türk halkı bunu başaran bir meclis yaratacaktır. Çünkü Türk halkı, sadece kendine inanan, bağımsız birlik gücünü temsil eden örnek ulus/millettir.

Bu alanda meclis çalışmalarımızın artık ‘’halkın yüceldiği’’ yönde kararlar alması ve halkın yeteneklerine dair politikalar üretmesi, ‘’Türk meclisinin erdemi”ni de tayin edecektir. Egemenlik kayıtsız şartsız Ulusun hakkıdır ve yetenekleri doğrultusunda geliştirilmelidir. Başarılar ise yine Türk ulusunun çıkarlarına ve kimliğine atfedilmeli, siyasi kimliklere ya da şahıslara devredilmemelidir. Ulusçu kalkınma her zaman var olacak bir hakikattir.

Elbette bu konu sadece meclisin değil sivil irade olan bizlerin de dikkat etmesi gereken bir konudur. Film ve bilgisayar oyunları alanındaki özel sektör erklerinin de -7’den 77’ye- bu alana yönlendirici hizmet vermesi -kısa vadede- halkımızı motive edecek, uzun vadede şekillendirecektir. El birliği ile değişme zamanı geldi.

Ne istediğimiz ne olacağımızın gerçeğidir.

Tüm Hezarfenlerimiz ve Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu anısına…

21 05 2024

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.