Ruşen Bey ve ailesi, yazlık sitenin beşinci katında bulunan dairelerinin iki yanına yeni taşınan ailenin baba ve oğlundan hiç hoşnut değillerdi. Üç kişilik bir aileydi yeni gelenler. Elli beş yaşlarında hayli kilolu, gri saçlı bir baba, elli yaşlarında iri yüzlü, tıknaz bir anne ve otuz yaşlarında, yine kendileri gibi kilolu oğulları. Baba- oğulun ortak özelliği suratsız olmalarıydı. Anne güler yüzlü bir kadındı.

Ruşen Bey ve eşi Saadet Hanım, komşuları dairelerine taşındıkları gün, yan yana bulunan balkonlarından yeni komşularına sıcak bir şekilde “hoş geldiniz” demişler; hanımefendi aynı sıcaklıkta cevap vermişti lakin adamın ve oğlunun ağızlarından “ hoş bulduk” sözcüğü bir türlü çıkmamıştı.

İlerleyen günlerde Ruşen Bey, sitede veya sitenin havuzunda karşılaştıklarında suratsız olmalarına rağmen adama ve oğluna, her şeye rağmen selam vermek istiyor fakat onlar, Ruşen Bey’e, o sanki orada değilmiş gibi davranıyorlardı. Yeni taşınanların oğlu çok ürkütücüydü. Sitede hiç kimseyle konuşmuyor, beşinci kattaki dairelerine çıkıncaya kadar adeta dünyadan soyutlanmış gibi yürüyordu; bakışları çok korkutucuydu. Çoğunlukla sağına soluna hiç bakmıyor, ya önüne bakıyor ya da hep karşıya bakıyordu. Lakin bazen korkunç bakışlarını yanından geçenlerin gözlerine kilitliyor; bu da insanların huzursuz olmalarına yol açıyordu. Öyle ki son zamanlarda kadınlar, hava karardıktan sonra, yalnız başlarına dairelerinin kapılarını açarak çöp poşetlerini dışarıya koymaktan bile tedirgin olmaktaydılar. Bu garip adam hiç kimseye saldırmıyordu ama onun farklı bakışları, böyle bir tehlikenin bir gün vuku bulabileceğini destekler nitelikteydiler. Bu ailenin bireyleri, balkonlarında oturdukları sürece hiçbir şekilde birbirleriyle konuşmuyorlar; yemeklerini sanki bir ölü evindeymiş gibi yiyorlardı. Ardından zavallı kadıncağız çabuk çabuk sofrayı topluyor sonrasında da balkondaki sandalyeye oturarak bakışlarını dairelerinin sağ tarafında bulunan koruluğa çeviriyor ve çok uzun sürece öyle kalıyordu. Muhtemelen talihsizliğine yanıyordu. O esnada baba genellikle gazete okurken, artık sitede kendisinden hemen hemen korkmayan hiç kimsenin kalmadığı ürkütücü bakışlı oğulları ise sol taraftaki engin denize bakıyordu. Onlar balkonda olduklarında, Ruşen Beyler ve yakındaki diğer komşular, balkonda durmuyorlar; bu garip aile balkona çıkarsa da, tası tarağı toplayıp hemen içeri geçiyorlardı. Apartman sakinlerinin her geçen gün huzursuzlukları daha fazla artmaktaydı. Yıllarca komşularıyla sıcak komşuluk ilişkileri içinde mutlu bir şekilde yazlarını geçiren insanlar, şimdi ise, bu korkunç baba-oğul yüzünden yaz günlerinin bir an önce bitmesini ister olmuşlardı. Komşular, sık sık apartman yönetimine giderek; bu insanlardan, onların garip bakışlarından rahatsız olduklarını ve ailelerinin başına bir şey gelmesinden endişe ettiklerini söylüyorlardı. Söylüyorlardı söylemesine ama doğal olarak yapacak hiçbir şey yoktu zira, tuhaf ta olsalar, ev bu insanlarındı ve onlar kimseye sözlü veya fiziki bir saldırıda bulunmadıkça evlerinde oturmaya devam edeceklerdi...

Birkaç gece sonrasıydı. İnsanın ruhunu daraltan yağmur dolu ve kasvetli bir ağustos gününden sonra, komşular, yeni komşuları balkonlarında olmadıkları için, çekine çekine de olsa balkona akşam yemeği yemek için çıkmışlardı. Fakat herkesin içinde bir tereddüt vardı çünkü adam ve oğlu pat diye balkona çıkabilirlerdi. Böyle yaptıklarında bakışlarında yüreklere anlatılmaz korkular salan ifadeler olurdu; cam gibi parlardı göz bebekleri. Balkondaki komşular, özellikle çocuklar ve kadınlar bu anı yaşamamayı dilerlerdi. Tuhaf adam veya oğlunun gözleri komşulardan birinin gözleriyle çakışmışsa, komşular, kendilerini hipnotize olmuş gibi hissettiklerini ve kolay kolay da kendilerine gelemediklerini söylerlerdi..

Ancak korkulan olmuyor ve kalplere ürküntü veren baba-oğul o akşam balkona çıkmıyorlardı. Yalnızca kadıncağız birkaç dakika sonra balkona çıkmıştı; çamaşırları asıyordu. Bunun üzerine insanlar huzurla akşam yemeklerini yemeye başlamışlardı. Lakin bir müddet sonra, onların niye balkona çıkmadıkları anlaşılacaktı; aniden ortaya çıkan ve birkaç dakika süren sert bir tartışmadan sonra, ay ışığı olmayan fersiz gecede o korkunç evden; çok uzaklardan bile işitilecek bir haykırış yankılanmıştı; yaşlı adamın insanın ciğerini kerpetenle söküp çıkartan haykırışı.. O an, yan yana balkonlardan oluşan evlerdeki komşular bir hışımla kapılarının önlerine çıkmışlardı; herkes şaşkınlıkla ve korkuyla birbirinin yüzüne bakmaktaydı. Kimse, o evin kapısını çalarak Onlara, ne olduğunu sormaya cesaret edemiyordu. Kısa bir süre sonra, Ruşen Bey, gözbebekleri korkudan kocaman olmuş komşularına, yapılacak en iyi şeyin polis çağırmak olacağını söylemişti. Bunun üzerine emekli mühendis İlyas Bey, çabucak evinin kapısının kilidini açıp içeriye geçmiş ve polisi aramıştı…

Dakikalar geçiyor ancak polis bir türlü gelmiyordu. O esnada bir fırtına ve peşi sıra şiddetli bir yağmur başlamıştı. Sanki o akşam bütün kötü şeyler art arda gelmek için sözleşmişlerdi. Ardından, feryadın geldiği apartman dairesinin kapısı kulakları sağır eden gacırtılarla açılmıştı. Artık sözün bittiği noktadaydılar, insanlar olanı biteni olanca çıplaklığıyla anlayacaklardı.. Anlamışlardı da: oğul kanlar içerisindeki bıçağıyla, korkudan şok olmuş insanların yanlarından sanki hiçbir şey olmamış gibi ağır adımlarla geçerek ve sadece bir psikopatın yapacağı gibi ilerideki sabit bir noktaya bakarak oradan geçip gitmişti. Şoku diğerlerine göre daha çabuk atlatan Ruşen Bey, Selahattin Bey ve Cemil Bey, koşarak açık kapıdan içeriye girmişlerdi. Lakin, gördükleri dehşet karşısında gözleri yuvalarından fırlayacak gibi olmuştu: yaşlı adam, karnına ve sol gözüne aldığı seri bıçak darbeleri içinde yere yuvarlanmıştı ve can çekişmekteydi. O sırada zavallı kadın da şoka girmiş ve olduğu yerde öylece kalakalmıştı. Adamın karnından ve gözünden oluk oluk gelmekte olan kan ise oturma odasındaki çiçekli halıdan, mutfağa doğru yayılmaktaydı…

Polisler katili kıskıvrak yakalamışlardı,

Katilin beş yıl süreyle akıl hastalıkları hastanesinde kaldığı öğrenilmişti…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.