Türk milleti seksen yıldır “geciktirilmiş halk potansiyeli” ile savaşmakta. ‘‘Neden mi?’’ Çünkü ülke ve toplum olarak çoğu konuda gecikmemiz, birilerinin “ilerlemesi” anlamına geliyor.

Bizlere, ilerlemek yerine yazgımıza biat etmeyi, bir anlamda salt kaderciliğe bağlanmayı öğrettiler. Çünkü bizim uslu çocuk olup denileni yapmamız yeterliydi; diğer tarafta da onların ‘kutsal’ gördükleri sadece sömürüye dayalı derin kurgu hayat bulmalıydı. Yani Sultanlık ile Firavunluk yapan küresel sistem, bize her zaman ‘’sen bekle, zamanı var’’ diyerek bizi sürekli umutta bırakmalıydı. Hareket emek istersen eğer, kişiye sadece ‘kazan-kazan’ veya ‘ver ki vereyim’ sistemi kuruluyordu.

Bu öğreti ailelerin içine de sinsice sızdırıldı ve aile birliği -eğitimi de içine dahil ederek- temel taşlarını böylelikle kaybetti. Tüm gerçekliğimiz kendi içimizde iken, sistemin kurgusu, bizleri olayların içindeki bir kısır döngüye hapsetti.

Bu “bekle” öğretisinin amacı: insanları “senin hayatını Tanrı verdi ve seni bir tek o harekete geçirebilir” sanrısı ile “seni bir tek ben yönetebilirim” algısına hafif geçişe alıştırmaktı.

Bunu nasıl yapıyorlar dersiniz? On yılda bir, her türlü kriz ile özgür seçimlerimizin olamadığına inandırılarak. Ve asla ilerlemenin mümkün olmadığına da...

Artık tek yönlü algılar yoluyla “kaderci” bir toplum yaratmanın, kimlere fayda sağladığını görmeye başlasak belki bundan sonraki nesli bu algıdan da kurtarmış oluruz. Düşmana dayalı ve çokça sanrılı paranoya algılarla nasıl bastırıldığımızın farkındalığına vararak, bunun tam anlamıyla “küçük cemiyetler ruhiyesi” sendromu olduğunu görmeliyiz.

Ne yazık ki; egemenlerce dikte edilmiş bu sistem, her haliyle tüm yetilerimizi küresel hâkim güçlere teslim etmek için çalışıyor. Kölelik asla bitmemiş gibi sürekli kendini güncelliyor.

İsteklerinin ve haklarının farkında olan bir insan, zaten kendini gerçekleştirme aşamasına gelmiş demektir. Tek yapmamız gereken sistemin ürettiği oyalayıcı, insanı edilgen yapan, tembelleştiren fikirleri ve kolaycılığı terk etmeye başlamak olmalıdır.

Biz başlamadıkça ‘’zamanı’’ asla gelmeyen bir sonsuzluğun sarmalında olacağımız açıkça ortada. Anlamamız gereken, “Tanrıdan iste, işi sadece tevekküle bırak ve bekle” sisteminin çarpıklığında yol alamadığımız noktasının algısına varabilmek. “Ben yapabilirim” bilincine odaklanarak, en çok inandığımız değerlerin ışığında, yeteneklerimizi parlatmak ve paylaşmak yapılabilecek en mühim ve acil işlem olmalı. Böylelikle kendimize inandığımızda; aslında Tanrının da bize inandığı gerçeğini hatırlamak da mümkün olacaktır. Fakirleştikçe Araplaşmanın, zenginleştikçe batılılaşmanın dengesiz çıkmazındayız. Bu iki yönlü preslemeden sıyrılmayı becermek zorundayız. Kendi varlığımız ile kendimize usta olmayı öğrenmenin vakti geldi de geçiyor gibi.

Kimse kendi öz değerlerinin asıl zenginlik olduğunun farkında değil. Siyasi ve sosyal anlamda özgüvenden yoksun kaldığımız gerçeğiyle yüzleştikçe, tam bağımsızlık ve özgürlük yolumuz daha da parlayacaktır. Tıpkı geçmiş tarihimizdeki özgünlüklerimizin elması kıskandıran parlamaları gibi… Aynı olanın kolonisinde değil farklılıkların birliğindeki "Büyük Türk Bilinci"nde buluşmak dileği ile..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ceren Cerenn 1 hafta önce

Artık tek yönlü algılar yoluyla kaderci” bir toplum yaratmanın, kimlere fayda sağladığını görmeye başlanmalı Fakirleştikçe Araplaşmanın, zenginleştikçe batılılaşmanın dengesiz çıkmazındayız.Aynen öyle kendi öz benliğinle hareket etmek makinalaşmak gibi komut almaktan daha değerli.Harika olmuş yazınız...

Misafir Avatar
Simge 1 hafta önce @Ceren Cerenn

Ceren hanım değerli mesajınız için çok teşekkür ederim

Beğenmedim! (0)
Avatar
Hilal Arı 1 hafta önce

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ün dediği gibi Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Çok güzel akıcı bir dille günümüzü anlamışsınız emeğinize saglik

Misafir Avatar
Simge 1 hafta önce @Hilal Arı

Çok teşekkür ederim Hilal hanım.

Beğenmedim! (1)
Avatar
Süleyman AKSOY 1 hafta önce

İnsanımızın muhtaç olduğu kudret asıl kandadır diyor büyük önderimiz asıl kandan maksat Büyük Türk Bilinci dir tebrik ediyorum

Misafir Avatar
Simge 1 hafta önce @Süleyman AKSOY

Değerli Başkanım çok mutlu oldum mesajınıza. Yorumunuz için teşekkür ederim

Beğenmedim! (0)
Misafir Avatar
Simge 1 hafta önce @Süleyman AKSOY

Çok teşekkür ederim Sayın Balkanım

Beğenmedim! (0)
Avatar
Nil Sevim 1 hafta önce

Her zamanki gibi doğru teşhislerinizi yazıya dökmüşsünüz.Yazılarınızı büyük bir merakla bekliyorum.Başarılar

Misafir Avatar
Simge 1 hafta önce @Nil Sevim

Değerli mesajınız için teşekkür ederim Nil hanım

Beğenmedim! (0)
Avatar
Hasan Şahin 1 hafta önce

Daha önce tüm yazılarınızı eleştirdim. ama sn. yazar yayınlamadınız. okumaktan vazgeçtim. Bu sefer övüyorum. bunu yayınlarmısınız merak ediyorum. Nihayet rahat okunan, yormayan, duru ve düşündüren bir yazı olmuş. tebrikler.

Misafir Avatar
simge 1 hafta önce @Hasan Şahin

Teşekkür ederim

Beğenmedim! (0)
Avatar
Muharrem Sızırlıo 1 hafta önce

Sevgili başkanım kaleminize sağlık, tebrik ediyorum.

Avatar
Simge 1 hafta önce

Değerli başkanım yorumunuz çok mutlu etti beni. Teşekkür ederim.

Avatar
Koray 1 hafta önce

Tebrikler, harika bir yazı. Gerçeklerin ifadesi muhteşem. Gri kalmış tüm toplumlarda kölelik bitmemiştir ve sürekli yönetenler tarafından güncellenmektedir. Geri kalmışlığın temelinde biat yapısı vardır. Bu toplumlarda, sanata dair yapılar, müzik, resim, karikatür, heykel, tiyatro, opera v.s. gibi estetik değerler gelişmemektedir.
Başarılar diliyorum sevgili ve güzel arkadaşım.

Misafir Avatar
simge 1 hafta önce @Koray

Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Çok haklısınız, hepsi birbirine bağlı. eksik kalan o kadar çok şey var ki...

Beğenmedim! (0)