Denizlerdeki egemenliğimizin sembolü: "1 Temmuz Kabotaj ve Denizcilik Bayramı" kutlu olsun!

BURSA ARENA / Haber Merkezi

Türkiye’nin denizlerdeki egemenliğinin sembolü olan 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlanıyor. Türkiye’nin milli bayramlarından biri olan Denizcilik ve Kabotaj Bayramı, her yıl 1 Temmuz’da kutlanıyor. Türkiye, bir devletin kendi limanlarına deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalık anlamına gelen kabotaj hakkına Lozan Anlaşması ile kavuştu. Kabotaj Bayramı Türkiye’de ilk kez 1926 yılında kutlanmaya başlandı.

Türkiye’nin kabotaj hakkı ile denizlerdeki bağımsızlığını, özgürlüğünü ve milli egemenliğinin temel teminatlarından birini sağladığı, aynı zamanda Türk denizciliğinin gurur günü olarak da bilinen 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nın 96’ıncı yılı kaydediliyor. Türkiye, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması uyarınca Osmanlı İmparatorluğu döneminden süre gelen kapitülasyonları lağvederek kabotaj hakkına kavuştu. Tanımı, bir ülkenin kendi karasularında kendi limanları arasında gemi işletme ve her türlü liman hizmetlerini kontrolünde bulundurma hakkı olan kabotaj; aynı zamanda Türkiye’nin denizlerdeki egemenliğinin sembolü olarak da kabul ediliyor.

Kabotaj Bayramı neden kutlanır? Denizcilik ve Kabotaj Bayramı ne anlama  geliyor? - Son dakika haberleri

KABOTAJ NEDİR?

Türk denizciliğini dönüm noktasına taşıyan ve Türk bayrağının bağımsız bir şekilde denizlerde dalgalandırılmasını da sağlayan kabotaj; bir ülkenin kendi karasularında ve kendi limanları arasında gemi işletme ve her türlü liman hizmetini kendi kontrolünde bulundurma hakkı olarak tanımlanmaktadır. TDK Sözlüğüne göre kabotaj, bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi, bir ülkenin limanları arasında kendi deniz araçlarının işlemesi (küçük kabotaj) veya bir ülkenin limanları arasında yük ve yolcu taşıma hakkına ilişkin resmi düzenlemeler olarak ifade edilmektedir.

Kabotaj Kanunu | Tarihi Olaylar

1 TEMMUZ KABOTAJ BAYRAMI TARİHİ SÜRECİ

Türkler, Osmanlı İmparatorluğu döneminde imparatorluğa ait kabotaj hakkına sahip değildi, çünkü Batılı ülkelere verilmiş olan kapitülasyon hakları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu’nun kıyılarında yabancı bandıralı tekneler bulunurdu. Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonlar çerçevesinde yabancı ülke gemilerine tanıdığı kabotaj ayrıcalığı, Lozan Barış Antlaşması’yla 1923 yılında kaldırıldı. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar lağvedilerek Türkiye kabotaj hakkına kavuştu. Bu anlamda; bir yarım ada ülkesi olan ve kıyı uzunluğu 8333 kilometre olan Türkiye’nin, Türk denizciliğine büyük imkânlar sağlanıyor. İlgili düzenlemeler yapılarak 19 Nisan 1926 tarihinde çıkarılan 815 sayılı yasaya göre, Türkiye limanları arasında sadece Türk teknelerinin hizmet görmesi zorunluluğu getirildi. Kabotaj Kanunu yasası, 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe sokuldu. Bu tarih 1935 yılı itibarıyla Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Bu yasaya göre; akarsularda, göllerde, Marmara denizi ile boğazlarda, bütün kara sularında ve bunlar içinde kalan körfez, liman, koy ve benzeri yerlerde, makine, yelken ve kürekle hareket eden araçları bulundurma; bunlarla mal ve yolcu taşıma hakkı Türk yurttaşlarına verildi.

Öte yandan; dalgıçlık, kılavuzluk, kaptanlık, çarkçılık, tayfalık ve benzeri mesleklerin Türk yurttaşlarınca yerine getirilebileceği belirtildi. Yabancı gemilerin, yalnız Türk limanlarıyla yabancı ülkelerin limanları arasında insan ve yük taşıyabileceği kabul edildi. 2007 tarihinde kabotaj kelimesine denizcilik kelimesi de eklenerek bayramın adı Denizcilik ve Kabotaj Bayramı oldu. Türkiye’de bu bayramda genel tatil uygulanmıyor ancak 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı ülkenin birçok farklı noktasında ve özellikle deniz kıyısı şehirlerinde çeşitli festival ve etkinliklerle kutlanmaktadır.

Osmanlı'nın kapitülasyonlarla yabancı ülke gemilerine verdiği ayrıcalığı  kaldıran Kabotaj Kanunu delindi. 200 bin lira ödeyen yabancı gemilere  denizlerimiz açıldı. - Gündem Güncel

DENİZCİLİK VE KABOTAJ BAYRAMI ÖNEMİ NEDİR?

Türkiye’de, 20 Nisan 1926 Tarihinde kabul edilen Kabotaj Kanunu, 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girdi. Kanun, “Türkiye Limanları ve sahilleri arasında yük ve yolcu taşınması ile kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri, Türk Vatandaşları ve Türk Bayrağı taşıyan gemilerce yapılır” hükmünü getirdi. Böylece daha önceden yabancılara açık olan bu faaliyetler bundan böyle sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yapabileceği belirtildi.

Duyurular | Toros Tarım

Türkiye’nin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün denizlerdeki hakimiyetin önemine dair öne çıkan 10 sözü ise şöyle:

  • “Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü: Toprakların ucu deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer.”
  • “En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmasını bilmeliyiz.”
  • “Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.”
  • “Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir.”
  • “Zaferi, denizi kontrol altında tutan, ihtiyacı olan şeyi, ihtiyacı olduğu zaman, istediği yere ulaştırabilen ülke kazanır.”
  • Donanmasız Anadolu olmaz. Donanmadan yana kuvvetli olmak Türkiye’nin savunması için şarttır. Donanmamız izlediğimiz politikanın da kuvvetli desteği olacaktır
  • “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
  • “Dış pazarlardan satın alınan gemiler ile Donanma yapılamadığını siz de biliyorsunuz. Donanma, sadece kıyı koruyacak bir kuvvet değil, bundan daha önemli olarak deniz yollarının güvenliğini sağlayacak bir kuvvettir. Anadolu’da yaşadıkça bu bakımdan ihtiyacımız daha büyüktür.”
  • “Evvela çekirdek bir Donanma yapmakla yetinip, Deniz Sanayi ve Ticaretimizi geliştirmeliyiz. Bundan sonra Memleket Sanayiinden fışkıracak Donanmayı yapmak da kolay olacaktır. İlk beş senede kendimizi toplayıp devrimleri yaparız, ikinci beş senede dünyaya kendimizi tanıtırız. Üçüncü beş senede İngiliz Kralına yurdumuzu ziyaret ettiririz.”
  • “Bahriye’yi esaslı ve ciddi bir biçimde geliştirip, düzenlemek düşünülmelidir. Bu konuda başlangıç noktası, özellikle seçkin elemanları hak ettikleri gibi yetiştirip, onlardan memleketin ivedi gereksinimlerinde yararlanmak ve herhalde memleketin gücünün üzerinde hayallerden de uzak durmak olmalıdır.”

QHA

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.