İyi niyetle ve insan sevgisiyle başlayan bu hareket, küreselleşme ile birlikte yepyeni fırsat ve imkânlar ortaya çıkarabilir. Diasporasını yaşayan topluluklar hem siyasi, hem de sosyal aktörler olarak ön plana çıkabilme imkânlarına da sahiptirler.

ABD, İngiltere, Avustralya’daki İrlanda Diasporası, 60 milyonluk Çin Diasporası, gelişen teknoloji ve ulaşımın da etkisiyle modern Diaspora, farklı bir strateji şekli de ortaya koyarak gündeme gelmiştir. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra 225 milyonluk diaspora gücünün 2030-2050 yıllarında 600-750 bine ulaşacağı düşünüldüğünde Türkiye ve Türk Devletler Teşkilatı’nın da bu konuda önlemlerini almaları ve yeni stratejiler geliştirmeleri şarttır.. Ulaşım, internet, televizyon, radyo, uydu istasyonları, deniz yolları, bir yol bir kuşak projesi, iklim değişiklikleri, yer altı ve yer üstü zenginlikler, rahat ve özgür adaletli yaşam alanları, ekonomik iktisadi ticari ve kültürel nedenler; ülkelerin kötü yönetilmesi ve tekelci anlayışın her ülkede yerleşmeye çalışılmasından dolayı diasporadaki yaşam alanlarını etkilemektedir.

Diasporadaki insanlar bir yandan anavatan ile bağlarını güçlendirirken, diğer taraftan yaşadıkları ülkelerdeki asimilasyon politikalarına karşı da refleks geliştirme imkânı sağlamayı tercih ediyorlar.

Sonuç olarak, Türklerin her ülke de temel hak ve hukuka uygun, modern ve çevresine uyumlu bir şekilde yaşaması ve kendi kendine yetebilecek refah düzeyine ulaşması için her türlü desteğin verilme çalışmaları yapılmalıdır. Sosyal, psikolojik, maddi ve manevi destek hizmetleriyle daha güzel bir yaşam standardına sahip, daima üreten, okuyan-yazan, çevresine ışık tutan bir Türk; özgürce yaşama hakkına sahip olur. Bunun için de, Türk Dünyası sevdalısı Merhum Alparslan Türkeş'in de belirttiği gibi, "Türk Devletler Teşkilatı’nda aynı nicelik ve nitelikte, eşit şartlarda, tarafların eşit haklara sahip olduğu bir anlayışla yönetmelik ve tüzükler hazırlanmalı, aynı zamanda Avrupa Birliği’nde olduğu gibi, geniş kapsamlı bütün döküman ve belgeleri hazır olan, liyakatli ve samimi çalışan insanların yer aldığı, milli güçlerle destekli, dış ilişkiler, geliştirme ve kalkınma, uluslararası ticaret, ağaçlandırma ve orman, ekonomik işler, çevre, halk sağlığı, gıda güvenliği, milli sanayi ve milli enerji, barış ve güvenlik, bölgesel kalkınma, kültür ve eğitim, hukuk ve adaletin tesisi, istihdam ve sosyal işler, göl, deniz ve akarsular, turizm, tarım, hayvancılık ve yüksek teknoloji konularında "Komite" ve "Komisyonlar" kurulmalıdır.

Türk Devletlerinin 30.yıl kutlamalarında dış politika, iç politika, kalkınma, gayrisafi milli hasıla ve gösterilen başarı takvimi muhasebe edilerek yeniden değerlendirilmelidir.

Türk Dünyasının birleştirici gücü olan Hoca Ahmet Yesevi'nin dediği gibi kaderimiz olan, "Türk Kimliği”dir.. Bu kimlik, kültürel alt yapımızın ve yaşama sevincimizin temel taşıdır. Geçmişte Göktürk Devleti’nde ve bugün Türkiye’de olan bu ad, Bizlere Bilge Kağan’dan miras, keza ölümsüz fikirlerin sahibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün armağanıdır.

'Ne Mutlu Türk'üm Diyene' sözü de Türk Devletleri de ilelebet yaşayacaktır.

Çünkü Atatürk, sadece Türkiye'de yaşayanların değil, Kazakistan’ın, Türkmenistan'ın, Özbekistan ve Kırgızistan’ın, Azerbaycan'ın, Balkanların, Macaristan’ın, Mazlum Devletlerin de Atatürk'üdür. Gelecekte de dünyanın en güzel ve büyük kenti İstanbul şehri Türk Devletler Teşkilatı'nın merkezi kabul edilmeli, her ülkenin temsilci olarak göndereceği Türk Devletler Teşkilatı milletvekillerinin sayıları şimdiden belirlenmelidir.

Türk Devletler Teşkilatı üye devletleri birbirlerinin iç işlerine karışmamalıdır. Dış politikalarda da "ortak akılla " hareket etmelidir.. Özellikle "Bir Olmak, İri Olmak, Diri Olmak" ve Gaspıralı İsmail Bey’in deyimiyle "İşte, Dilde, Fikirde Birlik" şarttır ve bu iki özlü söz bozulmayan bir ilke olarak kalmalıdır.

Türk Dünyası Gençlik Projeleri daha yoğun çalışma alanlarına kavuşturulmalıdır. Türk Dünyasında yayınlanmış bir kitabın herkes tarafından okunabilmesi sağlanmalıdır.

Enerji alanında işbirliği acilen kurulmalıdır.

Alanlarında uzman mühendis, eğitimci, öğretim üyesi, doktor, iş insanı vb. kişilerin Türk Cumhuriyetleri’nde serbestçe dolaşabilmesi temin edilmelidir.

İnsan ve kültür odaklı çalışma alanları yenilenmeli, törenvari çalışmalardan ziyade, mikro proje bazlı çalışmalara daha çok önem verilmeli ki kardeş devletlerde üretim ve kazanım artsın.

Türk nüfusunun 17.yüzyılda dünya nüfusuna göre oranı 9.5 iken günümüzde 2.3’e düşmüş ise, yok edilmek istenen bu asil ve "Allah’ın Ordusu" olan bu millet kendinin yok oluşuna bir çare bulabilmeli diye düşünmek gerekir..

Tüm bu faaliyetlerin yapılabilmesi için çok yönlü diplomasi yürüten bir Türk Dünyası vizyonuna ihtiyaç vardır.

Türk Dünyası deyince sadece Orta Asya da akla gelmemelidir. Nerede ana dilimiz Türkçe konuşuluyor ve  nerede düşünülüyorsa, Türk Dünyasını oradan başlatmak gerekir. Dünyada Türklerin yaşadığı her ülkeye göre çözümler üretmek, hem ilişkileri sağlamlaştırır, hem de Türk'ün Gücü emin adımlarla ilerler.

Her ülkenin kaygı, endişe ve fırsatları farklılık arz ettiğinden, Türk Birliği Çalışma ve Hareketi, Balkanlar’da, Avrasya’da ve Orta Asya’da hiç bir ülkeye ve devlete tehdit oluşturmayan akılcı ve bilime dayalı yöntemler belirlemelidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.