Hepimizin içinde “bir daha dünyaya gelsem” diye bir düşünce olur. Bunu yaşanmışlıkların ardından büyük iç çekişlerle ifade eder ‘‘yaşanmış her anın detayını düşünüp’’ geçmişin izlerinin üzerinden geçeriz. Hayatımız adına birçok kararı doğru verdiğimizi düşünmüş olsak da, ikinci akla gelen hep toplumsal yaşamın üzerimizde bıraktığı izlerin yüzleşmesi olur. Yani denge arayışımızda “huzur bulma”, neredeyse imkânsızlaşır. Günün sonunda konuları tekrar tekrar yaşarız ‘istemsiz ve bilinçli/bilinçsiz’ de olsa yine aynı kararları veremeye meyil ederken buluruz kendimizi. Aynı sonuçların, ufak değişikler ile, benzerlerini elde ettiğimizde ise bir kısır döngüde olduğumuzu fark edene kadar, değerli yılları da kaybederiz. Her bireysel adımın zorluğunda, önemli oranda toplumsal etkenlerin olduğunu da bilerek, güne küskün uyur ve uyanırız.

Gericilik herkese göre farklı anlamlar taşıyabilir ama ben bu kısır döngünün insan potansiyelini tutan gerçekliğine ‘‘gericilik’’ diyorum.

‘Hayata devrimci bir hisse kapılarak’ yeteneklerimizin huzurlu / huzursuz belirsizliğine kapılmaya da -kullanılmış potansiyel-  yani  ‘‘İlericilik / İnkılapçılık’’ diyorum. Tüm sessizlerin sesi adına, sesimiz biraz yükselsin istiyorum.

Peki, ama nasıl? dediğinizi biliyorum. İşte bu noktada ‘‘Çaresiz kaldığında Atatürk gibi düşün’’ sözü geliyor aklıma..

İlk önce işe karar vermekle başlamalı, biliyorum. Doğru düşünce kavramı ile, edindiğimiz ya da edinmediğimiz bilgi ve değerlere inerek, karar alma becerimizi “en yüksek benliğe” taşımalıyız. Asıl olan neyi - nasıl kavradığımızı keşfetmek. Manipülasyonları kaldırmak. Öncelik; duygu, düşünce, davranış üçgenini yönetmek; yani ilim, irfan, hal donanımı kazanmak. Duyu organlarımız ile algıladığımız her şey, düşünce alanımızda yer eden her düşünce de, eylem almanıza yer bulur. 

Örnek verecek olursak;

*Duyu algısı ile gelen duygu: Vatanınızı bölmek isteyen birinin sözlerini duydunuz ve gördünüz.   

*Düşünce: Bu durum sizde tepkisel bir karşı düşünce yarattı. Belki bir öfke, belki bir isyan, belki de bir müdahale hissi.. Kim bilir?

*Davranış: Bu konuda bir fiziki eylem / tepki yaratmaya karar verdiniz.. Diyelim..

İşte bu son aşamadaki eylemi karar vermenize rağmen gerçekleştirmiyor iseniz ‘hal donanımı’ kazanmamış oluyorsunuz. Yani ilim ehli olmanız yolunda eksik adımlar atmış hissediyorsunuz. Hatta toplumsal kusur işlediğinizi varsayıyorsunuz. Ama yanlış düşünüyorsunuz. Çünkü bunu eylemsel olarak göstermek zorunda olmadığınızı bilmelisiniz. Aslında eylem, fiziki güce dayalı olmak zorunda da değil. 

Nutuk gibi düşünerek, medeni bir toplum bilinci anlayışı ile “akıl” yolundaki seyri hedeflemeliyiz. Bu aşamada belki de birkaç cümle dahi yeterli olabilecektir.

Örneğin, ‘‘Moral bütünlüğümü zedeliyor ve vatanımda huzurla yaşama hakkımı elimden alıyorsun. Hayat amacım senden rahatsız oluyor ve bu durum hoşuma gitmiyor.’’ diyerek karşı tarafı insani barış alanına çekebilirsiniz. Yani bir anlamda “Huzur hakkınızı" istemelisiniz. Hepimiz bıkmadan bunu hem çevremizden hem de iktidar erki olanlardan istemeliyiz. Ayrıca ‘düşüncede özgür kişiler ya da kitlelerin de, fikir hareketlerinde hukuka tabi olduğu da unutmamalıdır.

Nutuk, büyük resmi görebilenler için vardır. Ülkemizde Atamızı seven milyonlarca vatandaş var iken ‘hepimizin huzuru için’ bunu istememiz, zorunlu bir ödev olmalı. Ve hala huzuru istemeden yaşıyorsanız, henüz evrenin kaynağından beslenmiyorsunuz demektir. Bu durumda sizi kendine göre çekip çeviren, -manipüle ile- deformasyona maruz bırakanlara da hizmet etmiş oluyorsunuz.

Bireysel ya da toplumsal alanda ruhunuzu kendi emellerine göre şekillendirenlere yenilmek istemiyorsanız,  ya kendinizi şimdi baştan yaratın ya da Tanrıdan sağ kalmanız için dua etmeye başlayın!

Unutmayın; kendi yarattığımız soyut gerçekliğin içinde yaşıyoruz. Ama panik yok, çünkü MİMAR biziz.

Ya evrensel özgürlük ve barıştan yanasınızdır ya da birilerince kurgulanmış yaşamdan yana..

Karar sizin, tercih ve doğal olarak özgür irade de yine sizin..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Hilal Arı 3 hafta önce

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hayatımızın her yerinde bize kılavuz olmuştur tebrikler Simge Hanım

Misafir Avatar
Simge 3 hafta önce @Hilal Arı

Çok teşekkür ederim Hilal Hanım, aynı amaçlarda olmak hepimiz için önemli.....

Beğenmedim! (0)