Osmanlı Yavuz Selim'e dek, akıl ve bilim çizgisini öne alan bir din anlayışındaydı. Felsefe, akıl bilimleri, din bilgileri birlikte ve bağdaştırılarak okutulurdu. Selim, Mısır'ın çöküşüne yol açan EŞ'ARİ SÜNNİLİĞİ, sayıları ikibini bulan alim taslağının sırtında Ülkeye taşıdı.

Oğlu Süleyman döneminde felsefe dışlandı, akıl yolundan çıkıldı, devlet en güçlü durumunda ve en ileri ülke iken çöküş başladı. Türk Devrimini gerçekleştiren Atatürk, yeniden akıl ve bilim yolunu açtı. Yıkıntı durumundaki Ülkeyi kişiliğiyle saygın bir yurt yaptı, uçak yapabilir duruma ulaştırdı.

Atatürk'ten sonra adım adım karşı devrim yolu açıldı. Aklın ve bilimin yerini nakilciliği kutsallaştıran bir uydurma din aldı.

Bu dini yaygınlaştıran, kamu kaynaklarıyla beslenen DİB, onu besleyen İ.H. Okulları, Üniversitelere musallat edilen İlahiyat Fakülteleri, çocuklarımızın anlamadıkları sözleri ezberlemelerini marifet sayan kurslar aldı başını gitti.

Yozlaşan ve kapatılan tarikatların yerini insanları siyasetçilere koyun sürüleri gibi satan, tasavvufu siyaset ve ticaret malı yapan tarikat taslakları da alınca iş iyice çığırından çıktı.

Elbette saydığım bu eğitim kurumlarından akıl ve bilimi öne alanlar da çıktı ama onlar istisna olmaktan ileri gidemedi.

Bütün bunlar çok bilinen gerçekler.

Asıl anlatmak istediğim tehlikenin ne olduğunu ortaya koymak için bunları hatırlatmak istedim.

Tehlike büyüktür ve çok derindir. Toplumumuz hızla ikiye bölünüyor. Bölünmenin sebebi ise birleştirici saydığımız din...

Bu iktidarın uygulamalarıyla dindarlık iddiaları bölünmenin tetikleyicisi...

Bu iktidarı destekleyenler uydurma dini bile iyice bozdular...

Nasıl mı? Soygun ve vurgun ile dini bağdaştırdılar... İnsanlara hakaretler yağdırmak ile haksız yere hapishanelerde çürütmenin dine aykırı olmadığını yaparak gösterdiler...

"Bunlar hırsız ama Müslüman" diyen tarikat şeyhleri bunların döneminde palazlandı..

Her türlü rezilliği yaptıktan sonra gösterişli hac ve umre gezileriyle arınılacağı efsanesi bunlar sayesinde yaygınlaştı. Kertenkele öldürmeyi sevap sayan, kabir ateşinin yakmayacağı pahalı kefen icat edenler baştacı edilir oldu. Hacdaki inançlıların binlercesi izdiham yüzünden ölürken buna sebep olan Suudi krallığını bunlar savundu. Sonunda olanlar oldu.

Ülkemizde bu iktidara karşıt olanlar hızlı bir biçimde dine inançlarını yitiriyorlar. Sadece lise ve üniversite gençliği arasında değil, orta yaş ve üstünde de bugün "Tanrı'ya inanıyorum, erdemli yaşamak gerektiğine inanıyorum ama artık dinlere inanmıyorum" diyenler çoğalıyor.

Uydurma ve bozuk dinin dindarları ile dindışına çıkan yurttaşlarımızın ilerde çatışma noktalarına kadar gelebileceklerini düşünüyorum. En derin tehlike dediğim bu durum..

Ama Tanrı'dan umut kesilmez.

Belki de halkımızın ortak irfanı ortaya çıkar ve bu şer bir hayır doğurur, diye düşündüğüm de oluyor. "Akla öncelik veren" inanç  yaygınlaşırsa neden olmasın?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.