Sürekli geliştirilen modern cihazlara, son teknolojilerin kullanıldığı araştırma laboratuvarlarına, biteviye çeşitlendirilen ilaçlara yüz milyarlarca dolar harcanmasına, teşhis amaçlı olarak insan vücudunun hücrelerine, molekül yapılarına kadar inilmesine ve gazetelerde, televizyonlarda her gün modern tıbbın yeni bir mucizesinin duyulmasına rağmen; “insan sağlığı dünya genelinde alarm veren bir   ivmeyle sürekli bozulmaya devam ediyor.”

Tüm yeryüzünde “hastalık çeşitleri, ölüm oranları ve sağlık harcamaları son sürat artarkenBilimsellik etiketi arkasında bilerek ya da bilmeyerek yapılan yanlışların” mutlaka göz ardı edilmemesi, yanlışların ve yapılabileceklerin ortaya konularak, hastalıkların ve çözümlerinin, kısaca “sağlık konusunun daha anlaşılır hale getirilmesi gerektiğini düşünen” bir araştırmacıyım.

Özellikle, “gayesi insan olan, insan sağlığına ve insanlığa hizmet için özveri içerisinde yıllarca emek verip, ilim tahsil eden, kanunlar önünde insanların organlarına, sistemlerine, dokularına kısaca tüm vücuduna müdahale etme yetkisi olan, gerektiğinde kesip biçme ayrıcalığına sahip kutsal bir meslek grubuna mensup olan doktorlarımızın, sistem gereği yapılan yanlışlara karşı mutlaka seslerini çıkarmaları gerektiğine” inanıyorum.

Bu nedenle de; “araştırmacı bir sağlık gönüllüsü olarak,” yaklaşık 20 yıllık araştırma, inceleme ve çalışma sonucu elde ettiğim bilgileri, sorunları ve tecrübelerimin bir kısmını sizlerle paylaşıp, bazı konulara özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.

*Modern tıpta; insanlar “çok çeşitli yollarla çok karmaşık, anlaşılması çok zor ve gizemli binlerce hastalığın var olduğunagenetik, kronik veya dejeneratif gibi isimlerle etiketlenmiş hastalıkların tedavisi olmadığına inandırılarak, hastalıklar karşısında çözümsüzlüğe mahkûm edilip çaresizlik öğretilir.”

Diğer yandan; çok uzun ve zorlu bir tıp eğitimi almış olan doktorlarımızın mezun olur olmaz, yüzlerce parçaya ayrılan vücudumuzun her bir parçası için (asla birbirinin alanına girmemek üzere) ayrı ayrı branşlarda uzman olarak yetiştirilir. “Uzmanlık alanlarının çoğalması” ise, parçalar üzerinde hücrelere, molekül yapılarına kadar detaya inmeyi hızlandırırken, “bütün üzerindeki hâkimiyeti kaybettirerek hastalıkların daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına” neden olur.

Uzmanlaşmanın doğal sonucu olarak da, tıbbın sarsılmaz esaslarından biri olan “hastalık yok hasta var ilkesi” pek dikkate alınmayarak, her uzman sadece kendi branşı ile ilgilenir. Bu durum ise hastaların işini daha da zorlaştırarak, “hastane koridorlarında, daha çok zaman ve para kaybetmelerine neden olur.”

Hastalıkların tedavisindeki en büyük yanlış, vücut için başka, ruh için başka bir doktor olmasıdır. Oysa bunlar bir birinden asla ayrılamaz..”

Hipokrat (yaklaşık 2500 yıl önce söylemiş)

*Modern tıpta “hasta tamamen çaresiz ve yetkisizdir.” Hasta olan kişi kendisini “doktoruna teslim ettiği andan itibaren, akıl ve iradesini kullanamaz halde, korkunç bir çaresizlik psikolojisi içerisinde,” sanki anlaşılması çok zor, karmaşık, gizemli ve bilinmezliklerle dolu başka bir dünyaya adım atmış gibidir. Çünkü “hem kendi vücudu, hem hastalıklar, hem de yapılacak işlemler hakkında hiçbir şey bilmiyordur.”

*Modern tıpta “hasta ve hastalık hakkında ki karar genellikle insanları hücrelerine kadar inceleyen, röntgen, emar, tomografi, mamografi, anjiyografi, floroskopi ve ultrason gibi çok gelişmiş cihazlarla ve laboratuvarlarında elde edilen tetkik sonuçlarına göre verilir.”

Ancak bu cihazların hiçbirisi, “insan düşünce ve psikolojisinden anlamaz, ya da bu işlemler yapılırken insanın o andaki psikolojisi pek dikkate alınmaz.” Halbuki “psikolojik durumumuz vücudumuzun tamamında, özellikle kan değerleri üzerinde çok etkilidir.” Stres kimyasallarının hücreler üzerinde etkili olduğu, hormonal dengeyi bozduğu bilimsel bir gerçektir.

Duke Üniversitesi Davranışsal Tıp Araştırma Merkezi direktörü, Tıp ve Psikiyatri Profesörü, “Öfke Öldürür” (Anger Kills) adlı kitabın yazarı Dr. Redford Williams, yaptığı araştırmalar sonucunda, “Psikolojik bozukluğu, yaşamımızın her günü, düşük dozda, etkisini yavaş yavaş gösteren bir zehir almak gibi” tanımlayarak, “stres kimyasallarının kalp hastalıkları üzerinde etkili olduğunu,” özellikle de “ana arterlere zarar verdiğini tespit etmiştir.”

*Modern tıp “hastalıkların tetkikinde, teşhisinde, acil durumlarda, cerrahi müdahaleler de ve travmalarda mükemmel bir başarı gösterir.” Ancak “hastalıkların önlenmesi ya da iyileştirilmesi konusunda aynı başarıyı gösterdiği söylenemez.”

Çünkü “hastalıkların nedenlerini araştırıp ortadan kaldırmak yerine,” bir çok yan etkisi olan kimyasal ilaçlar, ya da bademcik, geniz eti, tiroit, safra kesesi, fıtık ya da böbrek ameliyatları gibi bir kısım cerrahi müdahalelerle, “sadece belirtileri (semptomları) kontrol altına almaya çalışır.

Hastanın yaşam tarzı, psikolojik durumu, beslenme şekli, sindirim sisteminin çalışma düzeni, bağırsak florası, muhatap olduğu toksinlerin etkileri, enfeksiyonlar ve mikro gıda yetersizlikleri gibi faktörler” çok fazla önemsenmez. “Vücudun kendi kendini  yenileme becerisi” çoğu zaman pek dikkate alınmaz, gündeme bile getirilmez.

*Günlük hayatımızda her insan karşılaştığı (en basitinden en zoruna kadar) “tüm sorunlarını çözmek için, önce nedenlerini araştırır ve o nedenleri ortadan kaldırarak sorunu çözmeyi dener.” Ancak modern tıpta “hastalık nedenleri hiç dikkate alınmaz. Sadece belirtileri (semptomları) ortadan kaldıracak uygulamalar yapılır.”

Daha net anlaşılması için bir örnek vermek gerekirse; diyelim ki aracınızın fren ya da yağ lambası gibi “herhangi bir ikaz lambası yandı. Servise götürdünüz. Oradaki yetkili motordan ya da fren sisteminden ikaz lambasına giden kabloyu keserek, ya da ilgili sigortayı iptal ederek, ikaz lambasının yanmasını engelledi” ve buyurun artık ikaz lambanız yanmıyor diyerek aracınızı size teslim  etti. “Bu işlem sizin aracınızdaki sorunu çözer mi, yoksa bir süre sonra çok daha büyük ve masraflı bir problemle karşı karşıya kalmanıza mı neden olur.”

Modern tıpbın da “hastalık nedenlerini hiç dikkate almadan, sadece belirtilerini (semptomlarını) bastırarak şikayetlerinizi geçici olarak ortadan kaldırması, tamircinin aracınızda yanan ikaz lambalarını kablosunu keserek söndürmesinden farklı  bir şey değildir.”

*İnsanlar uzun bir süre sağlıksız beslenip sağlıksız bir yaşam tarzı sürdürerek şikayetleri artıp, organları ya da sistemleri hasta olana kadar bekler. Sonrasında “çaresiz bir şekilde herhangi bir sağlık kuruluşuna ya da tanıdığı bir doktora veya ünlü bir Profesöre giderek, kısa bir sürede iyileştirilmesini ister.” Doktorlar da “sağlık sistemi kuralları gereği, FDA (Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) onaylı ilaçlar” ya da başka bir yolla “hastalık belirtilerini (yağ lambanızın serviste söndürüldüğü gibi) ortadan kaldırarak (daha ciddi hastalıklarla geri gelmek üzere) hastayı rahatlatır.”

Bu uygulamaların sonucu da ortada, “tedavi edilemeyen binlerce hastalık ve ülkelerin sağlık harcamaları trilyonlarca dolar”.

Sağlık sisteminin corona karşısında ki çaresizliği ve çözüm olarak ortaya koyduğu maske, mesafe, (çamaşır suyu ve alkolle) hijyen ve “kaç doz yapılacağına bir türlü karar veremedikleri aşı uygulamaları” da gösteriyor ki; “aracımızı ya da cep telefonumuz gibi her hangi bir cihazımızı tanıdığımız kadar vücudumuzu tanıyarak, hastalık nedenlerini öğrenmemiz şart.” Çünkü “hastalık nedenleri ve çözümleri korktuğunuz ya da bize öğretildiği kadar anlaşılmaz, öğrenilmez, karmaşık ya da gizemli değiller.”

*Hastalığın adı ne olursa olsun, “tamamının sebebi de, genellikle kendi yanlışlarımız sonucu oluşan, toksinler, enfeksiyonlar, iltihaplar, mikro gıda yetersizliği ve bağışıklık sistemi zayıflaması gibi nedenlerin herhangi biriyle ortaya çıkan hücresel fonksiyon  bozukluğu” ve buna bağlı olarak “organ ya da sistemlerimizin görevini yapamayacak hale gelmesinden başka bir şey değildir.”

Sağlığınız bozulmadan elinizde fırsat varken, biraz gayret edip emek verip, zaman harcayarak vücudunuz ve “hasta oluş nedenleriniz hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olup, vücudumuzun kendini yenileme kabiliyetini sekteye uğratacak yanlışlardan uzak durarak, hücre yenilenmesi için vücudumuza gerekli olan mikro gıdaları temin edersek,” (eğitimli ve profesyonel sağlık personellerinin ilgilenmesi gereken), acil durumlar, ameliyatlar ve özel durumlar dışında, “sağlığımızı korumak tamamen kendi inisiyatifimiz de olabilir.

Unutmayın “hasta olmamak, hasta olup iyileşmeye uğraşmaktan çok daha kolay ve çok daha ucuzdur.”

(Daha geniş bilgiyi Kanserle Savaşırken Öğrendiklerim de bulabilirsiniz.)

Sağlık bilincimizin çoğalmasına katkı sağlaması umuduyla, verimli, sağlıklı ve mutlu hafta sonları…

Not: Ormanlarımızı yakan hain köpekleri ve onların tasmalarını elinde tutanların Allah belasını versin derken, özellikle siyasilerin en azından böyle durumlarda ortak bir tavır sergilemeleri gerektiğine inanıyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.