Atatürk çok okuyan bir kişiydi. Okumayı ilk öğrendiği andan beri okulda okutulanların dışında da okuduğu besbelliydi.

Kaynak yayınlarından çıkan “Atatürk’ün Bütün Eserleri” adlı 30 büyük boy bitikte teğmenken günlüğüne yazdığı yazılarda okuduklarından söz ediyor.

Söz gelimi:

Birinci bitiği açtığımızda karşımıza şöyle bir yazı çıkıyor:

“Çevirmeni Mehmet Zeki Paşa 1901… Kitabın adı: “Külliyat-ı Ölüm ve Fünûn-ı Harbiye’den Danimarka Seferi”

Okuduğu bu kitaptan ilginç bulduğu bilgileri de yazmış:

“Kore’de en makbul lisan Çince’dir. Ama Çin yazısından başka bir de Sanskrit yazısı da geçerlidir.”

Bu kitaptan yazdığı başka bilgilerde var: Rusya’da, Almanya’da, Danimarka’daki inek sayıları, ne kadar peynir ve tereyağı üretildiği…

Çinlilerin kırlangıç yuvası yedikleri, Korelilerin köpek yedikleri, koyun sürüsü gibi köpek besledikleri de ilgisini çekmiş, yazmış.

22 yaşında genç bir teğmendir, M. Kemal… Döneminin tutulan şarkılarını da, hangi makamlarda bestelendiklerini de yazmış: Hicaz, ağır aksak v.b demiş.

Bir başka şarkının suzinak makamında olduğunu yazmış…

Atatürk’ün Bütün Eserleri: 2. kitabından da bir örnek verelim: Aralık 1916 Atatürk Diyarbakır’da Kolordu Komutanıdır. Günlüğünün 1 Aralık 1916 bölümünü birlikte okuyalım:

“Allah’ı İnkar Mümkün müdür” adlı eseri okuyorum. Yazarı Filibeli Hilmi’dir. Bütün filozofları, çeşitli dinlere mensup naturalistleri, akılcıları, materyalistleri, hukukçuları, ruhun varlığını ve yokluğunu, ruhun ve cismin bir veya ayrı olup olmadığını inceliyor. Sonra ilave ediyor ve diyor ki, "yani ilme ve fenne dayanan İbn-i Sina, İbni Rüst gibi önde gelen din adamlarının kitaplarını okumak lazım”

2 Aralıkta bu kitabı okumaya devam ettiğini yazıyor.

6 Aralıkta yeni bir kitap: George L. Fonsgrive’nin Felsefe Başlangıcı kitabını okuyor.

7 Aralıkta öğleye kadar evde kitap okumayı sürdürüyor.

10 Aralıkta Namık Kemal’in Siyasi ve Edebi Makalelerini okumuş…

Sonra şöyle yazıyor:

“Arıburnu Raporunu okudum. Sonra Neşat Bey’in (Çapak) Türk Cephesine dair Muharebe yazısını okudum. Yemekten evvel Emin Bey’in (Mehmet Emin Yurdakul) Türkçe şiirleriyle Fikret’in Rübab-ı Şikeste’sinden aynı zeminde bazı parçaları okuyarak bir karşılaştırma yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak emin bey arı Türkçe yazmak çabasında; buna mukabil Fikret ise eski tarzda yazıyor. Ancak Türkçe olanda da diğerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimeler var. Fark, biri parmak hesabı, diğeri değil.”

Atatürk okuyor, karşılaştırmalar yapıyor, görüşlerini yazıyor. Her iki şairin de Arapça, Farsça sözleri çok kullanmasını eleştiriyor.

Bu arada belirteyim ki bu iki ozanımız sonradan daha arı duru Türkçe ile yazmışlardır…

Peki Atatürk kaç kitap okudu?

Türkler Atatürk’ün kitap okuduğunu biliyorlar mı? Hele, kaç kitap okuduğunu biliyorlar mı?

Yıllar önce Ankara’dan İstanbul’a giderken akaryakıt yerinde ara vermiştim. Bir yurttaş yanıma yaklaştı dedi ki:

"Siz çok sağolun. Atatürk’ün 3997 kitap okuduğunu sizden öğrendim."

O yıllarda Anıtkabir Derneği Yayını “Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar” adlı 24 kitap yeni çıkmıştı. Onu tanıtırken de bu sayıyı sık sık söylüyordum. Yurttaşımızın aklında kalmış.

Gerçekte bu sayı Değerli Recep Cengiz’in başkanlığında yapılan çalışmada ortaya çıktı. Bundan daha çok olduğu sanılıyorsa da saptanabilenler 3997… Söz gelimi Bulgaristan’da Askeri Ateşe olarak bulunduğu günlerde Sofya Kitaplığından alıp okudukları bu sayının dışında.

Atatürk’ün  kitaplıkçısı Nuri Ulusu “Atatürk’ün Yanı Başında” adlı bitiğinde diyor ki:

“Beş bin civarında kitap biriktirdik. Atatürk her kitap geldiğinde ‘bunları masamın üzerine koy okuyacağım’ derdi. O okuduktan sonra kitaplığa yerleştirirdik.”

Atatürk’ün kaç kitap okuduğu kadar, neler okuduğu, nasıl okuduğu da önemli. Bunu anlamak için bugün elimizde o değerli 24 kitap var. Bu kitapların içinde okunan kitapların kapakları, Atatürk’ün çizdiği, değerlendirdiği, eklemeler yaptığı, eksiklerini tamamladığı yüzler (sahifeler) basılmış. Tamamı da değil, seçerek toparlanmış. Yine de 24 kitap…

Bu 24 kitaplık çalışma tüm evlerde bulunmalı… Yapraklarını çevirip bir göz atmak bile yararlı… Yetişen gençlerimiz için bundan iyi örnek mi olur. “Sarı saçlım mavi gözlüm, neredesin gel…” Yanlışından kurtulmanın yolu da böyle bulunabilir.

Biz işimize bakalım. Bu 24 kitaptan örnekler verelim:

24 kitaplık bu değerli çalışma içinde bana hep onuncusu ilginç gelmiştir. Ondan örnekler vermek isterim:

Lehçe-i Tatari adıyla yayınlanan Tatar Türkçesi (Kazan Tatar Türkçesi) Sözlüğünü: Yakut Türkçesi Sözlüğünü, Altay-Aladağ Türkçeleri Sözlüğünü başından sonuna kadar okuduğu sözlerin yanına koyduğu açıklamalarından ya da altını çizmiş olmasından anlıyoruz. Boşuna mı okuyordu? Bu Türklerin sözcüklerinde Türkiye Türkçesini arılaştıracak, boylaştıracak sözcükler arıyordu. Buldu da…

Kurum sözcüğü Kumuklardan geldi, egemenlik Kazak-Kırgızlardan… Bunlar tuttu.

Ne yazık tercüman yerine DİLMAÇ, liste yerine DİZİN demişti. Kimi çok bilmiş milliyetçiler (?) bile bu sözlere karşı çıktılar. Yeterince yerleşmeli. Yeniden yerleştirilmeli…

Atatürk’ün Türk edebiyatıyla ilgisini de nasıl okuduğu konusunu da iyi anlatan bir örnek yine 10. Kitaptan:

Türk Halk Edebiyatı ilgi bir derlemesi okuyor. Ümmi Sinan’ın bir şiirinin son dörtlüğü şöyle:

Bir pınarın başına

Bir destiyi koysalar

Kırk yıl orda dursa da

…..

Dörtlük olmasına dörtlük de son dize çıkmamış.

Atatürk eline kalem almış, tamamlamış:

Suyla dolası değil.

Ölçü, uyak, anlam tümü uyumlu…

Bütün dirliği 57 yıl olan, yılları savaşlarla geçen bir kişi nasıl böyle binlerce kitabı derinlemesine okumuş olabilir?

Bu soru doğru bir sorudur.

Karşılığı Atatürk’ün nerede, hangi anlarda okuduğuyla ilgilidir.

Söz gelimi gençlik yıllarından beri okudukları; Cumhurbaşkanıyken bol bol okumaları bir yanda…

Yine de savaş gecelerinde okuduklarından söz etmek, konuyu en iyi ortaya koyar:

Havanın, barut kokusuyla ölülerden oluşan gazlarla kirlendiği, ölümle kucak kucağa yaşana Çanakkale Savaşlarında, gemici fenerinin ışığında okuyan, okuyan, okuyan bir komutan…

Madam Colin bir Türk Subayı’nın dul eşidir. Fransızcasını geliştirmek için onunla yazışır, ondan kitaplar ister.

İşte o mektuplardan birinde yazdıkları:

“Burada top ve tüfek gürültüleri içinde karakterim değişiyor. Tekrar İstanbul’a gelip toplantılarınıza katıldığımda oradaki ilmi, edebi sanat konularının dışında kalmaktan endişe ediyorum. Bu bakımdan istirham ediyorum. Aşağıdaki kitapları bana yollayın.."

Bu kitaplardan kimilerini daha önce de okumuştu, kimilerini yeni okuyacaktı. Kitaplar gönderildi. Altlarını çize çize, yanlarını yaza yaza okudu.

İşte o kitaplar:

  1. Akli Selim (Jean Meslier)
  2. Hürriyet (John Stewart Mill)
  3. Altay-Aladağ Türk Lehçeleri Sözlüğü (Vasiliy İvanoviç)
  4. Avrupa Milletleri Ruhiyatı (Alfred Muller)
  5. Burjuva Demokrasyası ile Proletarya Diktatörlüğü Hakkında Tezler (Lenin)
  6. Büyük Tarihi Umumi (Ahmet Vefik)
  7. Cihan Tarihinin Umumi Hatları (Herbert George Wells)
  8. Devleti Osmaniye Tarihi (Hommel)
  9. Dün ve Yarın (Gustave Le Bon)
  10. Düveli Osmaniye (Stanley Lane Poola)
  11. Fen-i Ruh (Ludwig Bücher)
  12. Hunların, Türklerin, Moğolların ve Daha Sair Tatarların Tarihi Umumisi (Joseph de Guinnes)
  13. İlmi İktisat Dersleri (Charles Gide)
  14. Mukaveleyi İçtimaiye (Jean Jacques Rousseau)
  15. Kanunların Ruhu Üzerine (Montesquieu)
  16. Türk Medeniyeti Tarihi (Ziya Gökalp)
  17. Türkoloji İncelemeleri (Kuegia)
  18. Rubaiyat-ı Hayyam Tercümeleri (Ömer Hayyam)
  19. İmtizac-ı Akvam (Namık Kemal)
  20. Tarihi İslam (Ahmet Hilmi)
  21. Üçüncü Cumhuriyet (Fransa) Zamanında Siyasi Fikirler
  22. Orkun Yazıtları (H. Namık)

Bunlardan başka kitaplar da var.

Yeniden soralım: Atatürk savaş gecelerinde de okuyordu da başka ne zaman okuyordu.

Ne zaman okumuyordu ki… Uyandığında okuyordu, uyumadan önce de…

Atatürk’ün kitaplıkçısı Nuri Ulusu’nun anılarından:  

Atatürk bir ara iki gün iki gece uyumadan okuyor. Çok az yemek yiyor. Özel Kalem Müdürlüğü ile Genel Sekreterliğini yapan Hasan Rıza Soyak kitaplığa gelip, görüşmek istediğini söylüyor. “Ne oldu Atatürk’e kitaplıktan çıkmıyor” diye soruyor. Nuri bey içeri girip durumu anlatınca, şu karşılığı alıyor: “Ne oldu, niye telaşlanıyor ki, kitapta mı okumayacağız.."

Çok okuyunca gözleri sulanıyor. Yumuşak pamuklu kumaştan küçük parçalar kesiliyor, bir tabak içine konuluyor, Atatürk sulanan gözlerini silip okumayı sürdürüyor.

Geziye gittiğinde yanına çok çok kitaplar alıyor.

Okuduklarında onayladıkları bölümleri de, eleştirilerini de kitabın sahifelerinin yanına yazıyor.

Atatürk’ün Okuduğu Kitapların onuncusundan bir örnek daha verirsek konu daha iyi anlaşılır.

Bu 10. ciltte MU UYGARLIĞI ile ilgili bölüm var. Atatürk, döneminde çıkan bu konudaki kitapları getirtmiş, çevirtmiş kendi yöntemlerine göre okumuş. Doğru, yanlış, nereden biliyorsun, onlar göçmendi v.b değerlendirmeler yapmış.

Bu arada bu konuyu bilmeyen okuyucum varsa onlar için kısa bir özet yapmalıyım:

MU UYGARLIĞI konusunu gündeme getiren Albay James Churchward bir İngiliz Subayıdır. 1883’te Batı Tibet’te, Moğolistan’da, Sibirya’da incelemelerde bulundu. Emekli olduktan sonrada ABD’nin doğusunda, Meksika’da, Orta Amerika’da araştırmaları sürdürdü sonunda Newyork’a yerleşiq kitaplarını yazdı.

Mu Uygarlığı Churchward’a göre uygarlığın başlangıcıdır. Pasifikte bir adada başlamış, 12.000 yıl önce bu ada batmış. Mu’ya bağlı Uygur İmparatorluğu Avrasya’yı yönetmiştir.

Atatürk bu kitaptan okumuş, içindeki bilgileri büyük ölçüde onaylamış, yeni yorumlar yapmış ama “ada” düşüncesini itelemiştir. Mu vardır da ada değil ORTALIK ASYA’dır. Türklerin Anavatanı…

Mu’nun yazarının Amerika kıtasındaki yaşayan bir toplum olan Maya’ların Mu dilini konuştuklarını okuyan Atatürk “Mayaların dili Türkçe olmalıdır” önsezisiyle Tahsin bey adında İngilizce bilen bir kişiyi Meksika’ya Maslahatgüzar olarak göndermiştir. Tahsin bey’in asıl görevi Maya’ların dilini incelemektir. Bulduğu sözleri de anında Atatürk’e gönderecektir. Tahsin beyin ilk gönderdiği söz “Tepek” olunca, soyadı Mayatepek olur. Tepek, tepe demektir. Arkadan yüzlerce Türkçe söz gelirse de Atatürk’ün ölümüyle dosya Dil Kurumu’nun arşivine kaldırılır.

Ahmet Yesevi Üniversitesi Başkanı olduğum sırada Dr. İsmail Doğan adında gerçek bir bilgini Maya’lara gönderdim. Onun yaptığı çalışma ile Mayaların yönetici boyunun dilinin Türkçe olduğu, Maya’ların ÖNTÜRKLER’in bir kolu olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Dr. Doğan şimdilerde Profesör Dr. İsmail Doğan’dır…

Atatürk’ün kitap okumaktaki yöntemleriyle, uyanık okumaları doğrultusunda yazılacak çok bilgiler var. Bu konuda değerli kardeşim Feyzullah Budak’ın “Atatürk Gücünü Nereden Alıyordu” adlı bitiğini okumak da yarar var. Nereden alıyordu diyor musunuz?

Doğal olarak bilgiden, okumaktan, bilimlik bilgilerden…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.