Türkiye Cumhuriyeti kurucularına, kurulduğundan beri gösterilen tepki ve meydana gelen çatışmaların kökeninde, devletin yapısı ve işleyiş biçimine gösterilen tezat tepkiler yatmaktadır.

Devleti meydana getiren 3 temel unsur vardır.

  1. İnsan unsuru: Halk ya da millet unsuru olarak da adlandırılır.
  2. Egemenlik unsuru: Siyasal iktidar unsuru olarakta adlandırılır. Bu unsur devletin esas kurucu unsurudur.
  3. Ülke unsuru: Coğrafi olarak sınırları belirlenmiş bir bütünlük teşkil eden kara parçasını ifade eder.

Kuruluş ve sonrasındaki tepkiler, siyasal bir örgütlenmesi olmadığı için “yerel isyanlar” olarak nitelenmiştir. Çok partili siyasi hayata geçildikten sonra gösterilen tepkiler ete kemiğe bürünmüştür. CHP ile DP arasında başlayan ve halen devam eden çatışmaların çoğunluğu bu üç unsuru farklı tanımlamadan kaynaklanmaktadır.

İnsan Unsuru: CHP insan unsuru olarak TÜRK MİLLETİ’ni esas almıştır. Bunu “Bir Türk dünyaya bedeldir” veciz sözü ile de sloganlaştırmıştır. DP ve takipçileri ise “millet” olarak nitelendirdikleri islam ümmetini esas almıştır. Uluslaşma süreci sancılı olmuş ve kültüre dayalı yerel isyanlar can yakıcı olmuştur. Osmanlı islam birliğini Halil İbrahim milletinden geldiği iddiası ile sağlama yolunu tercih etmiştir. Medrese Türklüğü reddetmiştir.

Öyle ki 1965 sonrası Demirel hükümeti döneminde imamlar diyanet kadrosuna geçebilmek için ilkokul diploması almak zorunda idiler. Dışardan yazılı ve sözlü bitirme sınavlarına giriyorlardı. İspir’de bir öğretmen “hangi millettensin” sorusunu soruyordu. “Halil İbrahim milletindenim” derse sınıfta kalacak, “Türk” derse dinden olacak. Müftüye gidip durumu anlatıyorlar. O da “kitapta yazılanı söylemeniz caizdir.” Diyordu.

Çocukluğumda her yaz tatilinde Erzurum Narmanlı Camisinde kuran kursuna giderdim. 1957-1962 arası.. Her Cuma günü öğlen hoca derste genel olarak, öldüğümüzde mezarda ilk sorguda sorulacakları öğretirdi .Münker ve Nekîr melekleri gelirler. Bildirildiği gibi ölüyü sıkıştırırlar. Otururlar ve ona, (Men Rabbüke) yani ‘Rabbin kimdir?’" derler ve diğer suâlleri sorarlar. O da, “Rabbim Allah, Peygamberim Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), imamım Kur’ân-ı kerîm, kıblem Kâbe-i şerîf ve İbrâhim aleyhisselâmın milleti benim milletimdir” der. İşte DP ve takipçilerinin “Ulus” kavramını babul etmemesi ve yerine “Millet” terimini kullanmasının temelinde bu tür nedenler yatmaktadır. CHP, devleti “Ulus Devlet” haline getirmek için Mübadele Anlaşması'nı da bu nedenle yapmıştır.

Egemenlik Unsuru : O dönemde “ kimin olacak?..” tartışması dünyada tüm ülkelerde yapılyordu. Osmanlı’da “Allah’a ait olan egemenlik, onun yeryüzündeki eli olan İslam Halifesine aittir” tartışmasız kabul görmüştür. (Doç. G AKYILMAZ · Osmanlıda Kavramı) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/262111

​​​​​​​CHP'ye ye göre “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir”. Atatürkün deyişi ile “Hakimiyet bilâ kayd-u şart Milletindir”.. Dünyada egemenliğin millete ait olduğu kabul edilerek kurulan ilk devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bunu sağlamak için kültüre dayalı devlet yerine Osmanlı’da başlayan ve millet egemenliğine yönelen “Anayasal devlet” kavramı, Cumhuriyet ile kesin ve geri dönülmez biçimde şekil almıştır.

Kapitülasyonlar ve bunların getirdiği Konsolosluk Mahkemeleri kaldırılarak Anayasa ışığı altında yasa ve kurallara bağlı bir devlet kurulmuştur. Kadın erkek eşitliğinin yanı sıra her vatandaşa eğitim ve öğretim hakkı sağlanmıştır. Halk yönetme hakkını, seçtiği Millet Meclisine ve onun seçeceği yöneticelere devretmiştir. DP ise kültüre dayalı bir bir yönetim biçimi uygulamaya koyacağı iddiasıyla, Türk olmayan unsurları galeyana getirme yolunu benimsemiş ve bu yöntemle seçimleri kazanmayı başarmıştır.

Ülke unsusru: Ulusal devletin sınırları Lozan antlaşması ile netleştirilip dünyaya kabul ettirilmiştir. Bu vesileyle sınırlar içerisine kimlerin nasıl girip çıkacağı kurallara bağlanmış ve asayişi sağlamak için yapılar kurulmuştur. DP ve sonraki takipçileri bu hudutların geçici olduğu, 100 yıl sonra anlaşmanın biteceğini öne sürmüş ve gizli maddelerin yürürlüğe gireceğini iddia etmişlerdir.

..

Anayasmız bu üç unsuru 2. maddede tanımlamıştır;

Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Derin tarihçi Fesli Kadir Mısırlıoğlu, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşıtlığını, bu üç ilkeye her zeminde karşı çıkarak somut hale getirmiştir. Kültüre dayalı yeni bir devletini kurulması için fikir önderliği yapmıştır. Bağımsızlığa kavuşan Tunus, Cezayir ve Libya gibi ülkeler Atatürk’ün izinde birer ulus devlet oluşturmak için çabalamışlar fakat pek başarılı olamamışlardır. Arap Baharı ile birlikte kültür devlet yapısına dönmüşlerdir. Mısır ihtilal ile kültüre dayalı devlet yapılanmısını reddetmiştir. Şu anda İran İslam Cumhuriyeti’nde egemenlik mollalar eliyle, Afganistan’da da Taliban eliyle kullanılan kültüre dayalı yapılanmış devletleri izliyoruz.

Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün’e göre, “devletlerin en zayıf karnı, toplulukların gösterdiği kültürel tepkilerdir. Çünkü devlet karşıt düşüncelere ve buna bağlı taleplere katı davranır:”

2. Dünya Savaşından sonra "Devlet", "Ulus" ve "Sermaye" uzlaşmış görünmektedir. Devlet ve ulusun her ikisi de egemenliğin kendisinde olduğu iddiasından vazgeçerek ortak egemenliği kabul etmişlerdir.

Bu noktayla ilgili videoları izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=m4yfM1aeZWw

https://www.youtube.com/watch?v=FPFA6_NdFpo

Fakat Türkiye’de bu uzlaşı malasef tam sağlanamamıştır. Bu nedenle iktidara gelen veya ortak olan her siyasi parti, kendi burjuvazisini (zenginini) yani sermayesini yaratma çabasına girişmiş ve fırsat eşitliğini ortadan kaldırmışlardır.

Sonuç: Yeni anasaya çalışmaları yapılan ülkemizde devleti oluşturan bu üç unsuru var olan tüm siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, diyanet, tarikatlar, cemaatler ve farklı kültür ve mezhepteki topluluklar açık ve net olarak tanımlamalıdırlar. Halk da bu netlikle tercihini belirtmelidir. Sonra bunlar tartışılmalı ve en uygun yapının öğeleri ortaya konmalıdır.

Uzlaşı içinde, çatışmaya yer vermeden geleceğimizi en iyi şekilde kurma talebi ve temennisiyle.. ​​​​​​​

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.