1960 yılı öncesi ilk okul dönemimde evde konuştuklarımız soba bacalarından dinlendiği için Atatürk ve devlet adamlarına hakaret ve küfür etmemeyi tembihlemişlerdi.

Erzurumlular o tarihlerde ortam dinlemesini keşfetme başarısını göstermişler fakat nasıl yapıldığını araştırma gereği duymamışlar. Okuldan eve geldiğimiz bir gün bahçe kapımızın kırmızı boya ile işaretlendiğini gördük. Aynı bahçeye kapısı açılan yan komşumuz Vatan Cephesi’ni desteklemeyen muhalif olduğundan yani “hakiki demokrasi ve hürriyet güneşinin bütün parlaklığı ile ortaya çıkmasına milletimizin terakki ve tealisine giden yolun daha da aydınlatılmasınaengel olduğu için damgalanmıştı. Bizim köy halkı tarafından Büyük Hanım diye saygı gösterilip eli öpülen imam eşi olmasına rağmen İsmet Paşa taraftarı olan babaanneme göre, Atatürk ve arkadaşları onları ermeni mezaliminden kurtaran ve hürriyetlerine kavuşturan kahramanlardı. Bu dönemin iktidar partisinin adının Demokrat Parti olmasına rağmen ne kadar adil ve demokrat olduğu Menderes’in desteğine rağmen CHP'li olan Vehbi Koç’a Amerikan Ford firması ile ortak üreteceği otomobil fabrikasının yapımına izin vermemesinden anlaşılıyor. (https://www.youtube.com/watch?v=BRZjc3dRQTE : (Vehbi koç belgeseli l 1992 l 32. Gün arşivi , videonun 32-37dakikalar arası- kendi ağzından)

1960 ihtilalinden sonra ilkokul 3'te iken Atatürk’ün cesametini, günün anlam ve önemine binaen siyah elbiseler giymiş kara gözlükler takmış müdürümüzün 10 Kasım anma töreninde gülen bir çocuğu öldüresiye dövmesinden kavradık. Onun padişahı ve halifeyi yurttan kovarak demokrasi ve hürriyeti getirdiğini anladık. Herkes hürriyet ve demokrasi vurgusu yapıyordu. Ama demokrasinin ne olduğunu Demirel diye birinin her muhtıra ve ihtilallerden sonra sandığın gelmesini müjdelemesinden Demokrasi = Sandık olduğunu öğrendik. Hürriyet'in ise belirlenen yandaşlara çıkar ve menfaat sağlamaktan başka birşey olmadığını, oyun bozan muhaliflerin de inci gibi babalar tarafından terbiye edilmesi olduğunu, yandaşlarına bile ezberletmesinden milletçe kavramıştık.

İnci Baba: “babalığı, adeletsizliğin doğurduğu kavram” olarak tanımlamıştır.

https://www.youtube.com/watch?v=uM44OCSfC3M

Haklı eleştirileri engellemek için, eleştiri yapanların dışlanması din, dil, ırk, köken, mezhep ve ideolojileri öne sürülerek farklı yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Öyle hayasız saldırılar yapılmıştır ki; İsmet Paşa’ya "Asker Kaçağı” demekten utanmamışlardır. Bu iddia sahipleri Osmanlı torunu olduklarını savundukları halde Osmanlı paşasına bile iftira ve hakaretten kaçınmamışlardır. Üniversite öğrencilerinin bir kısmı Filistine giderek "Filistin Kurtuluş Örgüt"ünde silahlı eğitim alıp solcu müslümanların safında yer almışlar, bir kısmı da Hıristiyan Falanjist Partisinde silahlı eğitim alarak sağcı ve milliyetçi olarak yurda dönmüşlerdir.

"Dışlama" işlemlerinde kamu kurumlarının ve bazı güvenlik güçlerinin de kullanıldığı 1980 ihtilalinden sonra anlaşılmıştır. Böylece gençler siyasettten uzaklaştırılarak ideolojik çatışmaların içine itilmişlerdir.

1969 yılında TOBB Başkanılığına seçilen Necmettin Erbakan'ın, hürriyet hakkına sahip vatandaşlara "yenilerini ekleme" yapmaya kalkması, Demirel’in tepkisiyle 3 ay sonra değiştirilmiştir. Erbakan’a iktisadi yaşamı elinde bulunduran hürriyet erbabına var olanı paylaşmak yerine, sanayileşme yolu ile yandaşlarının hürriyete kavuşturulacağı güvencesi karşılığında, siyasi güce erişmesine izin verilmiştir. Demirel'in, Partisinin adının "Adalet" olmasına rağmen ne kadar adil olduğunu bu davranışı ortaya koymaktadır. Bu durumu gözlemleyen uyanık vatandaşlar, aynı çeşmeden su içebilmek için "iktidar yandaşı" olmakta yarışımışlar ve varlık sahibi olmuşlardır. İktidarların doğru veya yanlış yapması artık önemli değildir. Siyasi taraftarlar değerlendirme yapmadan kendi organizasyonlarının ileri sürdüğü iddiaları koşulsuz kabul ederek savunmuş ve yaymışlardır.

Cevabı aranan soru "ben ne kazanacağım?..",

Liyakatın ölçüsü de "yaranmak" olmuştur.

Yani, "daha çok yaranan daha çok kazanma hakkına erişmiştir.."

Ecevit, CHP genel başkanı olduktan sonra eşitlik ve liyakat ile yönetimin yapılandırılacağı iddiasında bulunarak “Düzeni Değiştirme” sloganıyla yola çıkmıştır. "Köy Kent Projesi" ile kaynakların tarıma aktarılacağı endişesine kapılan ve kentlerde bulunan karşıt güçleri kin ve nefrete sürüklemiştir. Ticaret erbabı zenginler dehşetle tepki göstermişler ve iktidarı döneminde gazetelere ilan vererek hükümetini düşürmüşlerdir.. Ecevit'in, karşıtları tarafından tehlikeli görülüp "komünist" yaftası ile damgalanmasına neden olmuştur.

Demirel; Adam olmamakta direnen muhalifleri hizaya getirmek için 1975 sonrası kurduğu "Milliyetçi Cephe" ile ODTÜ mezunlarının işe alınmalarını engelleyerek, Kızılay Meydanı'nda garson ve ayakkabı boyacısı mertebesine ulaştırmayı başarmıştır. Turistler bu gelişme karşısında hayranlıklarını her vesile ile dile getirmişler ve ülkemizi kıskanmışlardır.

Bu kısır döngü kısmen liberal ekonomiyi savunan Turgut Özal’a kadar devam etmiştir..

(Devam edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.