Namaz, İslam’da önemli bir ibadet olmakla birlikte, geleneksel anlayışta öyle bir abartılı bir yere oturtulmuş ki, adeta dinin tek ve en önemli unsuru gibi görülmüştür. Oysa namaz, bir amaç değil, insanı Allah’a yönelten, teslimiyeti pekiştiren ve hayatı disipline eden bir araçtır. Gelenekçiler, İslam’ın temel direği olan tevhidi ve Allah’ın sünnetullahını, coğu zaman adalet, liyekat ve merhameti göz ardı ederek, çok bir karşılığı olmayan uydurma rivayetlerle oluşturulan sayısal salavat, faziletli dua, hatim indirme, mevlit üretilen kutsal geceler gibi teferruattan bile sayılmayacak şeyler abartılmış ve dinin esaslarını gölgede bırakmıştır. Bu durum, tarihsel süreçte hurafeler ve bidatlarla birleşerek, dinin özünden uzaklaşılmasına neden olmuştur.
Günümüzde, bilgi paylaşımının artması ve kaynaklara kolay erişim, bu abartılara tepkiyi artırmış, ancak bu tepki bazen namaz, gibi nusuklara tamamen inkârına kadar varmıştır. Bazı kesimler, meal üzerinden kendi yorumlarını müçtehit edasıyla hükme dönüştürmüş, namaz, oruç, hac gibi ritüelleri yok sayarak uygulayanları eleştirmiştir. İslam toplumu, ifrat (aşırılık) ve tefrit (yok sayma) arasında dengeyi bulmakta zorlanmıştır. Oysa doğru yol, vahyin emirlerini tarihsel bağlamıyla anlayarak, aşırılıklardan uzak bir şekilde hayata geçirmektir.
Namazın vakit ve rekât sayısı, tarih boyunca tartışma konusu olmuştur. Günümüz Müslümanlarının çoğu, fıkıh ve ilmihal bilgilerini Kur’an’ın doğrudan beyanı sanmaktadır. Ancak fıkıh, Kur’an’dan ilham alsa da büyük ölçüde dönemin geleneği ve yorumlarına dayanır. Bu nedenle, namaz ve abdest gibi konuları Kur’an çerçevesinde sade bir şekilde anlamak önemlidir. Özellikle (Hz. Peygamber'den sonra eklenen) fazla rekât sayısı, bazı kişilerde yılgınlığa ve namazı tamamen terk etmeye yol açabilmektedir.
Namazın vakit sayısı konusunda Kur’an ve Hz. Peygamber’in uygulamaları temel alınmalıdır. Farklı görüşler olsa da, Hz. Peygamber’in yaşantısında namazın beş vakit olduğu açıkça görülür. Rekât sayısı ise daha da tartışmalıdır. Hz. Peygamber’in Mekke döneminde tüm namazları iki rekât kıldığı ortak kabuldür. Cuma ve bayram namazlarının da cemaatle iki rekât olarak kılındığı bilinmektedir. Bu namazlar geniş katılımla gerçekleştiği için artırımcılar rekât sayısında müdahale edememişler!
Namazın, Kur’an’da iki rekât olduğuna dair en net delil, Nisa suresi 102. ayettir. Bu ayet, sefer namazının yarıya indirilerek kılınmasını anlatır. Hz. Peygamber’in cemaatin bir kısmıyla bir rekât, diğer kısmıyla ikinci rekâtı kılması ve namazı iki rekâta tamamlaması, normal namazın iki rekât olduğunu gösterir. Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber’in vefatına kadar namazları iki rekât kıldığı belirtilir.
Nafile namaz, farz namazların dışında isteğe bağlı olarak kılınan ibadetlerdir. Hz. Peygamber, farz ibadetlerin benzerini nafile olarak kılmış, ancak bu nafileler ümmet için zorunlu değildir. Nafile namaz kılanlar için ödül Allah’tandır, kılmayanlar ise sorumlu tutulmaz. Namaza düşkün olanların ibadetlerine müdahale edilmemeli, isteyen dilediği kadar nafile namaz kılabilmelidir.
Abdest, geleneksel kaynaklarda yüzlerce sayfada detaylandırılmış, herkesin eklemeler yaptığı bir konu haline gelmiştir. Ancak Kur’an, abdestin sadeliğini Mâide suresi 6. ayette açıkça ortaya koyar:
“Ey inananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı da meshedin veya yıkayın.”
Bu ayet, abdestin temel unsurlarını yalın bir şekilde ifade eder. Allah, kulları için kolaylık diler. Özellikle kış mevsiminde veya zor şartlarda çorap ya da ayakkabı üzerinden meshetmek mümkündür. Bu, abdestin pratikliğini ve herkes için uygulanabilirliğini gösterir. Görüleceği gibi insan müdahalesinin olmadığında İslam'da zor olan yoktur. Bizim kıldığımız namazların Allah'a bir faydası yoktur. Ama öylesi muhteşem bir Allah'ı hatırlamak bizim için çok büyük bir nimettir.
Netice olarak,
Namaz, İslam’ın önemli bir ibadeti olmakla birlikte, dinin tek unsuru değildir. Kur’an’ın sadeliği ve Hz. Peygamber’in uygulamaları esas alınarak, namazın beş vakit ve iki rekât olarak kılınması gerektiği anlaşılmaktadır. Abdest de Kur’an’da yalın bir şekilde tanımlanmış, kolaylık ilkesiyle düzenlenmiştir. İslam toplumu, hurafelerden ve aşırılıklardan arınarak, vahyin rehberliğinde orta yolu bulmalıdır.
Tüm dost ve okurlarıma selam ve dua ile..




