30 Ocak 2020 tarihinde 126 emekli büyükelçi Kanal İstanbul tartışmalarıyla gündeme gelen Montrö Sözleşmesi konusunda görüş bildirmişlerdi. 4 Nisan 2021 tarihinde 104 emekli amiral “Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması”, “cübbeli amiralin tekke ziyareti” ile “Atatürk ilke ve devrimleri” hakkında açıklama yapmıştı.

Büyükelçilerin bildirisinde Montrö, Kanal İstanbul ve Atatürk milliyetçiliği konularında hassasiyetler vardı. Amirallerin bildirisinde de benzer hassasiyetler vardı ama siyasi iktidar ülkede gündemi değiştirmek ve korku salmak için dava açtı. Sivillerin hassasiyeti es geçilirken, askerlerin hassasiyeti ‘darbe çağrışımı’ gerekçesiyle cezalandırılmaktadır.

Amirallerin Montrö Sözleşmesi ile Atatürk ilke ve devrimlerinin önemine dikkat çektikleri açıklama üzerine yürütülen soruşturma için hazırlanan iddianame, Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 104 emekli amiral hakkında, “Anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” suçundan 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istendi.

Kabul edilen iddianamede, amirallerin ortak bir iştirak iradesiyle hazırlanan bildiriyi kamuoyuyla paylaşarak, meşru iktidara karşı harekete geçmek üzere ve hükümetin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellenmesi amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde emir komuta dışında hareket edilmesini hedefledikleri aktarıldı. Kabul edilen bu iddianame bir hukuk faciasıdır, yine hukuk katledilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi sayılan Lozan Barış Antlaşması’nın boğazlar konusundaki boşluğunu dolduran Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni savunmak yurttaşlık görevidir, kesinlikle suç olarak kabul edilemez. Montrö’yü suç saymak, vatan hainliğinle eşdeğerdir. Hukukun, bu iddianameyi hazırlayanlara da, kabul edenlere de, yargıya baskı yapanlara da günü geldiğinde gerekeceği unutulmamalıdır.

Savcılar iddianameye, amiral olmayan ve açıklamada ismi bulunmayan Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Genel Başkanı emekli Tuğgeneral Namık Kemal Çalışkan’ı da şüpheli olarak ekledi. TESUD, Milli Savunma Bakanlığı'nın, “104 amiralin bildirisini kınadılar” açıklamasını reddederek, “emekli amirallerin bildirisine yönelik herhangi bir kınama ifadesi kullanılmamıştır” demişti. Bunun üzerine Namık Kemal Çalışkan ve yönetim kurulu üyeleri görevden alınmış ve yerlerine kayyum atanmıştı. Açıkça görülüyor ki hazırlanan iddianamenin Ergenekon ve Balyoz kumpaslarından farkı yoktur. Bu iddianame, yargının üzerinde iktidarın çok ağır vesayeti olduğunu göstermektedir.

Emekli amirallerin açıklama yapmasının en önemli nedeni, o günlerde yaşanan gelişmelerdi. Önce hukuk profesörü olan TBMM Başkanı, Montrö'yü tartışmaya açtı. Sonra, subay ve astsubay yetiştiren Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokullarına giriş şartlarında yer alan “irticai faaliyetlere karışmamış olma” şartı kaldırıldı. Daha sonra Ankara'da bir tekkede cübbesiyle görüntülenen Deniz İkmal Komutanı bir tuğamiral gündem oldu.

Siyasi iktidar, cumhurbaşkanlığı askeri danışmanı olan emekli bir tuğgeneralin, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzenini ortadan kaldırarak, laik demokratik üniter devleti yıkıp şeriata dayalı devlet kurmaya yönelik toplantılar düzenlemesine sessiz kaldı ve savcıları göreve çağırmadı. Aynı siyasi iktidar, 104 emekli amiralin endişelerini dile getirmesi karşısında ise ‘darbe’ ya da ‘vesayet’ söyleminde bulunarak, hemen tepki verdi. Ardından da savcıları göreve çağırdı.

Halen asker üzerinden darbe çağrısı yapan siyasi iktidar, anayasaya, hukuka, demokrasiye ve parlamentoya karşı sivil darbe yapmıştır. Mühürsüz oylarla ülkemizde rejim değiştirilerek, yaptıkları sivil darbeyi pekiştirmişlerdir. Bu olaylara gerekli ve eylemli tepki vermeyen muhalefet ise yok hükmündedir ve açık-gizli destekçi durumundadır. Yapılan bu sivil darbeyi göremeyip, açıklama yapan emekli amiraller için “zevzeklik” diyenlerle, gözaltına alınıp, adli kontrol şartıyla salıverilen yaş ortalamaları 70 olan emekli amirallerle ilgilenmeyen proje kalıntılarıyla ülkemizin sorunlarının çözülemeyeceği bellidir.

Siyasi iktidar bugün zor durumdadır; ülkemiz tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşamaktadır. Her alanda, her sektörde çok büyük sıkıntılar bulunmaktadır. Gündemi değiştirmek için hazırlandığı belli olan bu iddianame, yargı üzerindeki baskıyı da gözler önüne sermektedir.

Ne yazık ki bu bitik iktidarın karşısında yitik bir muhalefet vardır. Toplum uyuşturulmuş olarak, olanları seyretmektedir. Ülkemizde bütün bu yapılanlara karşı duracak demokratik güçler nerededir? Gerçek bir muhalefet, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ile Mustafa Kemal’in gençleri aranmaktadır.

20 Aralık 2021

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ziya İlker GÖKTAŞ 2 yıl önce

Yazdıklarınıza katılıyorum. Benim o davada müvekkillerim olduğu için bu konuda yazamamıştım, ama savunmam, sizin yazdığınız çerçevede olacak.