Bugün 30 Ağustos. Yurdumuzu istilacılardan kurtarışımızın 100. yılını kutluyoruz.

Türk milleti olarak, destan yazdığımız Zafer Bayramı’mızın onurunu ve gururunu yaşıyoruz.

Türk tarihi zaferlerle doludur. Prof. Fritz Neumark, "tarihten Türk’ü çıkarırsanız ortada tarih diye bir şey kalmaz" demektedir.

Bayrak” şairimiz Arif Nihat Asya, “ONLAR” şiirinde, “Onlardan kaldı bu toprak.../ Biz gezip tozmayalım mı? / Yabanlar kıskanır diye / Destan da yazmayalım mı? diyor.

Milli ve dini bayramlarımız, anlamı ve amacı itibariyle hayatımızın müstesna günleridir. DİN, Allah ile kul arasındadır; özeldir çünkü, farklı dinler ve inanmayanlar da olabilir. MİLLİ olmak geneldir çünkü, mensubiyetlik mecburidir. Tarihi gerçekleri inkar edemezsiniz, ederseniz, bunun ahlakla, vicdanla, soyla, kimlikle, kişilikle, insan olmakla ilgisinin olmadığını kabul etmiş olursunuz.

Her Türk, Yunan zulmünü çok iyi bilir. "Keşke Yunan işgal etseydi" anlayışına, "milli bayramlarımız olmasaydı dini bayramlarımızı kutlamamız mümkün olmazdı. Bugünleri görür müydük, ismimiz ne olurdu bilemiyorum?" diye kısaca cevap vermiş olursam, ne demek istediğimi anlamış olursunuz diye düşünüyorum.

Her Türk, tarihini ve kendisinin kim olduğunu bilmek zorundadır.

Bizler, bugün, yaşama sevincinizle, sağlığınız için aldığınız nefese şükür duaları göndereceğiz. Bugünleri görmenizin milli bayramımız sayesinde olduğunu düşüneceğiz. “Milli bayramımız olmasaydı, dini bayramlarımızı da yaşayamayacaktık” diyeceğiz.

Bir milletin kurtuluşunun ve yeniden kuruluşunun, 1915 Çanakkale Destanıyla başladığını, 30 Ağustos 1922 Zafer Bayramı ile kesinleştiğini anlamış olacağız..

Bugün 30 Ağustos... "Niçin bayram yapıyoruz?” diye düşünmemiz ve sorgulamamız için bu günü, güzel bir fırsat olarak değerlendirmemiz gerekir.

Bu sorumun cevabında (anlamında ve amacında) endişesi olanlara şunları hatırlatmak isterim.

SİZ, bundan 100 yıl önce bugün, sizler bu günleri yaşayasınız diye yaşamayı düşünmeyen insanların olduğunu biliyor musunuz? Kararlı kahramanlıklarını hatırlamayı, mucizevi destanlarını bilmeyi istemez misiniz?

SİZ; azın çoğa, haklının haksıza, vatanseverlerin istilacılara, mağdurların mağrurlara, mazlumların zalimlere karşı verdikleri mücadeleyi duydunuz mu?

SİZ; imkânsızlığın ve çaresizliğin güneşin doğuşu ile başladığını, batışı ile bitmediğini biliyor musunuz?

SİZ; bir milleti yok etmek için tarihinin, vatanını ele geçirmek için coğrafyasının değiştirilmek istendiğini biliyor musunuz?

SİZ; milletimizin "biz, bu imkânsızlıklar içerisinde, bu savaşı nasıl kazandık?" derken istilacıların ise, "biz bu savaşı, bu şartlarda nasıl kaybettik?" dediğini, sırrı hâlâ çözülememiş bir mucizenin gerçekleşmiş olduğunu biliyor musunuz?

SİZ; Atatürk’ün, "ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" demenin azmi ve kararı ile, önündekilerin öldüğünü gören, kendisinin de az sonra şehit olacağını bilen ve bile bile dualarla ölüme giden Mehmetlerin destanını biliyor musunuz?

SİZ; cephede açlıktan midelerinin sancısını dindirmek için bir dilim kuru ekmeğe muhtaç olanların çaresiz insanların çırpınışlarını biliyor musunuz?

SİZ; cepheye giden öğrencileri dönmediği için mezun vermeyen okulların olduğunu, "Vatan için kurban olsun" diye kına yakılan kuzuların bulunduğunu, taşlı Tokat yollarında, gözü yaşlı anaların 15’li yavrularını askere yolladığı duygu dolu gönüllerdeki sevdaları biliyor musunuz?

SİZ; 24 madalyası olan ve 11 cephede savaşan komutanın, kızgın güneşin kavurduğu çöllerden, düşman zırhlılarının ateşi altında cehenneme dönen Çanakkale’ye, Türk’ün ölüm kalım savaşı verdiği Sakarya’dan Dumlupınar’a kadar hayatını milletine adamış olan efsane kahraman Atatürk’ün hayat hikâyesini biliyor musunuz?

SİZ; Osmanlı’nın ağır yüküne rağmen kurtuluş umudu taşıyan Bandırma vapurunun, Karadeniz’in azgın dalgalarını hiçe sayan, adeta dalga geçen umursamazlığındaki kararlılığını biliyor musunuz?

SİZ; dünyanın yakından tanıdığı, hayran olduğu, kıskandığı, yüzyılın en büyük devlet adamı olarak kabul ettiği; adına şiirler yazılan, türküler söylenen sarı saçlı, mavi gözlü gazinin, askerin, komutanın, hatibin, liderin, önderin kim olduğunu biliyor musunuz?

SİZ; her yıl, onurunu ve gururunu yaşadığımız 30 Ağustos’un, 29 Ekim’in, 23 Nisan’ın, 19 Mayıs’ın niçin milli bayramımız olduğunu ve neden kutladığımızı biliyor musunuz?.

Son Türk devletinin kurtuluş ve kuruluş günü ile bizlere bu bayram günlerini yaşatan başta Türkün atası büyük Türk Başbuğ Atatürk’ü ve şehit atalarımızı rahmetle yadediyorum ve saygıyla anıyorum. Dualarımla minnet ve şükran duygularımı ifade ediyorum. "Anlamak" ve "aramak" düşüncesi içerisinde olmamız gerektiğinin bilinmesini istiyorum.

Bayramınız kutlu olsun, Türk milleti mutlu olsun, geleceğimiz umutlu olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene...!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.