150

ŞERİAT İSTERİZ!
Ya da
KAHROLSUN ŞERİAT!

İfrat ve tefrit!; Ortası yok ki...

Bu sloganlar kimi zaman bir toplumsal talep, kimi zaman ise bir korku aracı olarak gündeme gelmektedir. Ancak bu sloganlar, çoğu zaman Kur’an’daki “şeriat” kavramından ziyade tarihsel, mezhebi ve siyasi yorumlarla şekillenmiş bir anlayışa işaret eder.

Kur’an’daki şeriat, bir hukuk sistemi değil; tevhid, adalet, liyekat, ortak akıl, merhamet ve özgürlük ilkelerine dayalı bir yaşam yoludur.
 

Kur’an’da Şeriat Kavramı
Arapça “su yolu, açık yol” anlamına gelen “şeriat” kelimesi, Kur’an’da yalnızca dört ayette (Câsiye 18, Mâide 48, Şûrâ 13, En’âm:153) geçer ve bir hukuk sistemi değil, Allah’tan gelen doğru yol, hak din ve ilkeler bütünü anlamında kullanılır. Örneğin, Câsiye :18’de “Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona tabii ol, bilmeyenlerin hevalarına uyma” buyurulurken, Mâide 48’de her ümmete farklı bir şeriat ve yol verildiği belirtilir. Bu, şeriatın mutlak bir kanunlar listesi değil, zaman ve şartlara göre esnek, evrensel değerlere dayalı bir ilke sistemi olduğunu gösterir. Kur’an, bir anayasa ya da ceza kanunu değil, tevhid, adalet, merhamet, özgürlük ve akıl temelli bir hidayet rehberidir.

Kur’an’daki hükümler sınırlıdır ve genellikle ilkeler düzeyindedir. 
Örneğin; Miras ayetleri (Nisâ 11–12) oranlar belirler, ancak detaylı bir veraset sistemi sunmaz.
Hırsızlık cezası (Mâide :38) tartışmalıdır; “el kesme” ifadesi mecazi mi, literal mi olduğu belirsizdir ve af, ıslah, tevbe kapıları açıktır.
Kur’an, “Şu şekilde devlet kurun” ya da “Bu kanunları aynen uygulayın” demez; bunun yerine “Allah adaleti, iyiliği, yakınlara vermeyi emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar” (Nahl 90) gibi evrensel ilkeleri vurgular.

Hz. Muhammed, Kureyş kabilesinin şekillendirdiği toplumsal ve siyasi düzen içinde doğmuş, ancak bu düzeni vahyin ilkeleriyle dönüştürmeyi hedeflemiştir. Kureyş’in liderlik sistemi, Hz. Muhammed’in büyük dedesi Kusay b. Kilâb tarafından Kâbe’nin idaresi, hac organizasyonu ve ticaret yollarının denetimiyle kurulmuştu. Hz. Muhammed, bu örfî yapıyı tamamen reddetmemiş; tevhid, adalet ve sorumluluk ilkeleriyle yeniden inşa etmiştir. Örneğin, gençlik döneminde katıldığı Hulf al-Fudul antlaşması, zulme karşı duruşu ve toplumsal sorumluluğu yansıtır. Mekke’deki su kuyularının bakımı, hacılara hizmet gibi görevler, İslamî ilkelerle yeniden tanımlanmış, ancak liderlik yapısı büyük ölçüde Arap örfüne dayanmıştır. Bu, İslam’ın bir siyasi devrimden çok, ahlaki ve manevi bir dönüşüm hareketi olduğunu gösterir.

Erken İslam döneminde liderlik, istişare (şûra) esasına dayalıydı. İlk dört halife farklı yöntemlerle seçildi: Hz. Ebubekir istişareyle, Hz. Ömer vasiyetle, Hz. Osman danışma meclisiyle, Hz. Ali ise halkın desteğiyle halife oldu. Ancak Hz. Osman ve Hz. Ali dönemlerinde yaşanan karışıklıklar, liderlik seçiminin toplumsal krizlere yol açabileceğini gösterdi. Kur’an, liderlik seçimine dair açık bir yöntem sunmaz; bu, İslam’ın yönetimde esnekliği ve toplumsal şartlara uyumu teşvik ettiğini ortaya koyar.

Kur’an’da Yönetim İlkeleri
Kur’an, belirli bir siyasi model dayatmaz; bunun yerine adalet, istişare, liyakat, merhamet ve hesap verebilirlik gibi evrensel ilkeleri vurgular.
Adalet: “Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisâ 58)
İstişare: “Onların işleri aralarında şura iledir.” (Şûrâ :38)
Hesap Verebilirlik: “Her şeyin mülkü elinde olan ve kendisi korunup kimseye karşı korunmayan kimdir?” (Müminûn :88–89)
Koşullu İtaat: “Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de…” (Nisâ :59) ayeti, Hz. Peygamber’in “Yaratıcıya isyan olan yerde, yaratılmışa itaat yoktur” sözüyle tamamlanır.
Liyakat ve merhametin de içinde bulunduğu bu ilkeler, Kur’an’ın bir rejim kitabı değil, evrensel bir rehber olduğunu gösterir. Şeriat, sabit bir hukuk kodu değil; iman, ahlak, adalet ve özgürlük temelli bir yaşam sistemidir.

Tarihsel Sapmalar ve Şeriatın Tahrif Edilişi
Tarihsel süreçte, Kur’an’ın evrensel şeriat anlayışı, mezhepler, rivayetler ve siyasi çıkarlar tarafından tahrif edilmiştir. Emevîler, Abbâsîler, Selçuklular ve Osmanlılar gibi İslam devletleri, şeriatı Kur’an’a değil, saray ulemasının yorumlarına, hadislere ve mezhebi içtihatlara dayandırmıştır. 
Örneğin: Emevîler ve Abbâsîler: Siyasi iktidarı meşrulaştırmak için hadis ve mezhep yorumlarını kullandılar. İçtihat kapısı neredeyse kapatıldı, saray uleması bir ruhban sınıfı oluşturdu.
Osmanlılar: Şeyhülislam fetvaları hukukun üstündeydi. Mecelle, Kur’an’a değil, Hanefî mezhebine dayanıyordu. “Şeriat” adı altında fıkıh ve örf karışımı bir sistem uygulanıyordu.

Bu sistemler, Kur’an dışı cezalara (recm, dinden dönenin öldürülmesi, kadınlara miras ayrımı) ve köleliğin sürdürülmesine yer verdi. Günümüzde Suudi Arabistan’ın Hanbelî-Selefî yorumları ile Taliban’ın Ebû Hanîfe’ye atfedilen uydurma hükümlere dayalı yönetimi, Kur’an’ın adalet ve merhamet ilkelerinden uzak, donuk bir Orta Çağ fıkhını yansıtmaktadır. İran’daki Şiî teokrasi ise mezhepçi bir baskı rejimi olarak halkın özgürlüklerini kısıtlamaktadır.

İran’daki Şiî mezhebine dayalı teokratik yönetim, halkın büyük kesimi için baskıcı, özgürlükleri kısıtlayan ve dini bir istismar aracı hâline gelmiş durumdadır. Bugün İran’da yüz binlerce insan, bu mezhepçi şeriatın getirdiği zulüm ve tahakkümden kurtulmak istemektedir. Ancak bu feryatlar, çoğu zaman ya duyulmazdan gelinmekte ya da mezhep taassubu nedeniyle görmezden gelinmektedir.

Bugün “şeriat isteriz” ya da “şeriat öcüdür” diyenlerin çoğu, kavramın Kur’an’daki anlamını değil; tarihsel fıkıh sistemlerini veya mezhebi yorumları kastetmektedir. Şeriat isteyenlerin çoğu, Kur’an’a değil; mezheplere, rivayetlere ve ulemanın otoritesine dayalı bir devlet özlemindedir.

Şeriat çığlıkları atanların arzuladığı bu sistem, Allah’ın indirdiği değil; insanların uydurduğu, şekillendirdiği ve zamana-siyasete göre yoğrulmuş bir beşerî şeriattır. Bu noktada, gerçekten samimi şekilde şeriat isteyenlerin, Selefî zihniyetin hüküm sürdüğü Suudi Arabistan’da ya da tarikat merkezli yapının devleti hâline gelen Taliban Afganistanı’nda bir süre yaşamayı denemeleri, gerçekle yüzleşmeleri açısından faydalı olacaktır.

Kur’an’ın şeriatı ise:
Tevhidi esas alır,
Aklı ve hikmeti merkeze koyar,
Adalet ve merhameti önceler,
İnanç özgürlüğünü tanır,
Kadın-erkek eşitliğini gözetir,
Islahı cezadan üstün tutar.

Sonuç: Hangi Şeriat?
“Şeriat isteriz” sloganı atanların öncelikle ne istediklerini sorgulamaları gerekir: Allah’ın vahiy yolu mu, mezheplerin ve siyasetin şekillendirdiği beşerî şeriat mı? Kur’an merkezli şeriat, evrensel bir ilke sistemidir ve çağlar üstü değerlerle (tevhid, adalet, özgürlük, merhamet) insanlığı aydınlatır. Kur’an, “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım” (Mâide 3) diyerek yeni bir şeriat kanunları listesi değil, akıl ve istişareyle yasa üretmeyi yeterli görür.

İslam’ın yönetim anlayışı, Hz. Muhammed’in Kureyş örfünü vahyin ilkeleriyle dönüştürme pratiğinde görülür. Kur’an, sabit bir siyasi model sunmaz; adalet, istişare ve liyakat gibi ilkelerle her çağda uygulanabilir bir sistem önerir. Tarihsel süreçte şeriat, mezhebi yorumlar ve siyasi çıkarlarla tahrif edilse de, Kur’an’a sadakatle bakıldığında şeriat, insan onurunu yücelten, aklı ve vicdanı harekete geçiren bir hidayet yoludur. Bu nedenle, şeriat kavramını slogan olmaktan çıkarıp Kur’an’ın ölçüleriyle yeniden anlamak, çağdaş dünyada adil ve erdemli bir düzen için şarttır.

En doğrusunu Allah bilir. Selametle.
Tüm dost, arkadaş ve okurlarıma selam olsun.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Esma Hoca 5 ay önce

Şûrâ Suresi 42:38’de, “Onların işleri aralarında şura iledir” ifadesiyle, karar alma süreçlerinde ortak akla ve katılıma vurgu yapılır. Bu ilke, modern anlamda demokratik katılımın temelini oluşturabilir. İstişare, yöneticilerin toplumun görüşlerini dikkate almasını, kararların kolektif bir akılla alınmasını teşvik eder. Bu, Kur’an’ın yönetimde çoğulculuğu ve katılımcılığı desteklediğini gösterir.
Liyakat: Nisâ 4:58’deki “emanetleri ehline verme” emri, liyakati yönetimde temel bir ilke olarak öne çıkar. Görevlerin, yetkinlik ve ehliyet sahibi kişilere verilmesi, yönetimde adaletin ve etkinliğin sağlanması için kritik bir unsurdur. Liyakat, sadece teknik bilgi veya beceriyi değil, aynı zamanda ahlaki dürüstlüğü ve topluma hizmet etme bilincini de içerir. Kur’an, yöneticilerin yetkin, adil ve güvenilir olmasını şart koşar.
Merhamet: Kur’an, yönetimde merhametin de merkezi bir rol oynadığını vurgular. Örneğin, Rahman Suresi’nde Allah’ın “Rahman ve Rahim” sıfatları sıkça zikredilir ve bu sıfatlar, yöneticilere de örnek teşkil eder. Merhamet, cezalandırmadan önce ıslah etmeyi, affetmeyi ve insan onurunu korumayı gerektirir. Hz. Peygamber’in “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” (Buhari, Tevhid, 13) hadisi, merhametin yönetimde ve toplumsal ilişkilerde vazgeçilmez olduğunu gösterir.

Avatar
Tatar solmaz 5 ay önce

Allah razı olsun hocam selamlar

Avatar
Muammer Ünlüler 5 ay önce

ŞERİAT
Allah (Tanrı), evreni kusursuz bir şekilde yaratan, ancak bu yaratma eyleminden sonra ona müdahale etmeyen, kendi doğal yasalarıyla işleyen bir düzen kurmuş
Ve canlılarda aklı ile
KANUN Şeriat YAPAR
ŞERİAT Hukuk ,
Aslında şeriat Tanrı'dan gelen vahiyle değil, insanın kendi aklıyla ve doğa yasalarını gözlemleyerek bulabileceği evrensel ilkelerle belirlenir.
İnsan yapımı İslami Şeriat Nedir?
farklı mezheplerin (Hanefi, Maliki, Şafii,) gibi
uydurulmuş mezheplerin, hadislerin
Fıkıh, kanun, hadiselerden yola çıkılarak
yaratılan Yol Şeriat
Dini olarak Şeriat, kelime anlamıyla "su kaynağına giden yol" veya "açık ve net yol" anlamına gelir.
İslam da,Müslümanların hem bireysel hem de toplumsal yaşamlarını düzenleyen,
İslam'ın ,emir ve yasaklarını içeren kapsamlı bir ilahi hukuk ve ahlak sistemidir..
Allah'ın emirleri
Allah size Adaleti, Barışı ve, ihsanı emrediyor.
Yasaklar, Öldürmek,Hakyemek,yalan ve iftira etmek,zalimlik, zulüm etek, kötülük yapmak,

Allah yapımı değil,insan yapımı şeriat
Şeriatın ana kaynakları olan
Güya, Kur'an ve Hadislerden nasıl hukuki hükümler çıkarıldığını, fıkıh (İslam hukuku)
farklı mezheplerin (Hanefi, Maliki, Şafii, gibi şeriatlar
Şeriat,Allah yapımı değil,insan yapımıdır.
Özellikle aile hukuku, miras hukuku ve finans gibi alanlarda şeriatın etkilerini incelerler.
.Özellikle İslam, şeriatın yerel kültürel bağlamlarla nasıl etkileşime girdiğini ve farklı coğrafyalarda nasıl farklı yorumlandığı
Örneğin, bir bölgedeki şeriat yorumu ile başka bir bölgedeki yorum arasında büyük farklılıklar olabilir.
İslam medeniyetinin farklı dönemlerinde şeriatın nasıl yorumlandığı, hangi siyasi YOLLARLA
ŞERİAT yaratıldığı
İlahiyatçılar, şeriatı Kur'an ve Sünnet'ten hüküm çıkarma yöntemlerini (usul-i fıkıh), İslami ahlak ve etik değerleridir
Bilimsel olarak şeriat, basitçe "İslami hukuk" olarak tanımlanamaz. Onun yerine, çeşitli akademik disiplinler tarafından farklı boyutlarıyla incelenen, geniş kapsamlı bir dini-hukuki-ahlaki sistem olarak ele alınır. Bu incelemeler, şeriatın sadece bir ceza kanunu olmadığını, aynı zamanda ibadetleri, aile ilişkilerini, ticari anlaşmaları ve kişisel etiği de kapsayan kapsamlı bir yaşam rehberi olduğunu göstermektedir.
Sonuç
ALLAH'IN ŞERİATI diye bir yol yoktur

Avatar
Fikri Peker 5 ay önce

1- ( 1 ) ŞERİAT - 1 -- 2 -- 3 --

ŞERİAT HUKUK DEMEKTİR
KUR'ANIN ŞERİATI
SEVGİ , MERHAMET, HAK , ADALET , DOĞRULUK DÜRÜSTLÜK KARDEŞLİK , ve PAYLAŞIMDIR .
YANİ İNSAN HAKLARIDIR.
ŞERİAT İSTEYENLERİN İNSAN HAKLARINA SAYGILARI OLDUKLARINI SÖYLEYEBİLİRLİYİZ..!!!???
Binlerce yıl insanlığın süzgecinden gelen kanunlarla
Kur'anın kanunları temel konularda çelişmez .
KUR'AN NASIL BİR KİTAPTIR ?
Din kitabı mı ?
Tarih kitabı mı ?
Edebiat kitabı mı ?
Dua kitabı mı ?
Hukuk kitabı mı ?
Bunların tek başına hiçbiri değil.
KUR'AN HAYATIN KİTABIDIR.
Hayatın kitabı olmanin zorunlu sonucu * İNSAN HAKLARI * kitabı olmaktır.
Kur'anı eğer geleneksel pırangalardan kurtularak okursak görürüz ki
O insan haklarının kitabıdır.
İNSAN HAKLARINI BİR BİÇİMDE İHLAL EDENLER KUR'ANIN MENSUBU VE MÜMİNİ OLAMAZLAR
Onlar istedikleri kadar söyleselerde Kur'an onların kitabi değildir.
İNSAN HAKLARINI ÇİĞNEYENLERLE , KUR'ANIN MÜNASEBETİ ONLARI LANETLEMESİNDEN İBARETTİR.

ŞERİAT - 2
Gerçek şu ki ŞERİAT Allah'ın kanunu değil.
MUVAİYE ve YEZİD gibi EMEVİ ZALİMLERİNİN ,BEDEVİ ARAP GELENEKLERİNİ , İSLAM MASKESİ İLE YENİDEN PAZARLADIKLARI TAŞERON BİR KAVRAMDIR.
ŞERİAT İSTİYENLERİN ŞERİATI
% 90 'I ARAPLARIN İSLAM ÖNCESİ TÖRELERİDİR.
ŞERİAT DEDİKLERİ , PEYGAMBER'İN DE GELİŞ SEBEBİ OLAN ZULM YÖNETİMLERİ VE UYGULAMALARIDIR.
Peki Allah'in kanunu yok mudur. ? Elbette vardır.
ALLAH'IN KANUNU :-KAYITSIZ SARTSIZ
1- ADALET
2- KÖLELERE HÜRRİYET
3- TABİATA SAYGI
4- BİLİME SARILMAKTIR
Allah'in bütün evrene ve İNSANLIĞA
egemen olan değişmez yasaları vardır.

KUR'AN , Allah'ın bu gerçek değişmez yasalarına
* SÜNNETULLAH * Diyor.
Allah'in 5 temel BUYRUĞU vardir.
Bunları , insanların uyması gereken asli kurallar olarak düşünebiliriz.
1. ADALET
2. EMANETE SADAKAT
3. EYLİYET VE LİYAKAT
4. MASLAHAT ( Kamu Yararı )
5.MEŞVERET (Dayanisma)
İşte bu ilkelere uyulduğunda , ALLAH'IN KANUNLARINA uyulmuş olur.
Keşke " ŞERİAT İSTERUZ "
Diye ortalığı fesada boğan guruh bu ilkelerin yaşama geçirilmesi için uğraş verseler.
Hiç oralı değiller,
NEDENSE ALLAH'IN GERÇEK KANUNLARI ONLARI PEK İLGİLENDİRMİYOR. !
Oysa , Kur'a na göre en büyük suçlardan biri yeryüzünde fesat çıkaranlardır.
-- Ş E R İ A T -- 3
ŞERİAT Allah'ın yönetimidir ,
DEMOKRASİ insanın.
Biz Allah'ın yönetimini seçeriz öyle ise Cumhurbaşkanının Allah olması gerekir.
O Allah adına bir DİKTATÖRLÜK oluyor.
Diktatörler kendilerine meşruiyet sağlanması için bu yolu kullanırlar , insanları Allah ile , Allah'ın Şeriatı ile yönetiyoruz derler.
AMA ONLARIN ŞERİATI ALLAH'IN ŞERİATI DEĞİL .
SADECE KULLANIRLAR
HAİNLERE YOLDAŞ OLMA
( NİSA SURESI 105. AYET )
ZÜLMEDENLERE EĞİLİM GÖSTERMEYİN YOKSA ATEŞ SİZİ SARMALAR SİZE YARDIMDA EDİLMEZ
( HUD SURESI 113. AYET )

Malasef Dindar görünümlü , Dinci Dinsizler dünyevi saltanatları için aldattıkları müritleri eliyle İnsanlığa hizmet olan Şeriatı , İnsanlığa Düşman hale , ZULME dönüştürdüler.

ALLAH ADALETİ EMREDER
( N a h l S u r e s i 9 0. A y e t )

YERYÜZÜNDE ZORBALIK YAPANLARA
ASLA YOL VERİLMEMELİDİR
( Şura Suresi 42. Ayet )

Avatar
Zeynep Hoca 5 ay önce

Şeriat, Kur’an’ın ruhuna uygun olarak, tevhidi (Allah’ın birliğini) merkeze alır, aklı ve adaleti önceler, merhameti temel bir değer olarak benimser ve inanç özgürlüğünü tanır. Bu anlayış, şeriatı farklı zaman ve mekanlarda uygulanabilir, dinamik bir sistem haline getirir.
Modern İslam düşünürleri, özellikle “şûra” ilkesini demokratik katılımın temeli olarak görmüştür. Örneğin, Fazlur Rahman gibi düşünürler, şûranın çoğulcu bir yönetim anlayışını desteklediğini savunmuştur. Şûra, toplumun farklı kesimlerinin karar alma süreçlerine katılımını teşvik eder ve bu, modern demokrasiyle uyumlu bir ilke olarak yorumlanabilir.
İnsan Onuru ve Eşitlik: Kur’an, insan onurunu yüceltir ve kadın-erkek eşitliğini gözetir. Örneğin, Ahzâb Suresi :35’te, kadın ve erkeklerin Allah katında eşit derecede değerli olduğu vurgulanır. Şeriatın ruhu, cinsiyet, ırk veya statü ayrımı yapmaksızın tüm bireylerin haklarını korur ve sorumluluklarını eşit bir şekilde değerlendirir.
Bu

Avatar
Hüseyin 5 ay önce

Câsiye 18:
“Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona tâbi ol; bilmeyenlerin hevalarına uyma.”
Bu ayette şeriat, Peygamber’e verilen dinî ve ahlâkî bir yol olarak tanımlanır; herhangi bir ceza kanunu anlamı taşımaz.

Mâide 48:
“Her ümmet için bir şeriat ve bir yol tayin ettik…”
Bu ifade, şeriatın mutlak ve donmuş kurallardan değil, topluma ve zamana uygun bir ilke sisteminden oluştuğunu belirtir. Kur’an, her topluma evrensel ilkeleri kendi şartlarında uygulama fırsatı tanıyan esnek bir rehberlik sunar.

Avatar
Nurten Uçarkus Tunalı 5 ay önce

Nutfe..
Allah'a hasım kesilen
Nutfe...
Allah ve Resul'une karşı çıkanları üstün gören
Nutfe!

....
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı İle

İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; "Çürümüş kemikleri kim yaratacak" diyerek, Bize misal vermeye kalkar?
Yasin S./77-78........

İnsanlardan korkmayın,Benden korkun, ayetlerimi hiçbir değerle değiştirmeyin; Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir.
Mâide S./44.......

Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.
Şöyle derler: "Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler."
Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.
O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.
Yâsin S./51-54......

Avatar
Hüseyin Koç 5 ay önce

Metin uzun olur endişesi ile yer veremediğjm detayları sevgili okurlar vermiş görünüyor. Sayfama da verdikleri dastek için teşekkür ediyorum.

150