Son baharın sonuna doğru geldiğimiz, kış mevsiminin ufukta göründüğü bu günlerde havalar zig zag çizmeye, bazen soğumaya bazen ısınmaya başladı. Tabii bu durumun doğal sonucu olarak da soğuk algınlığı - grip gibi şikayetler çoğalmaya ve bir çoğumuzun kafasında “grip aşısı yaptırıp yaptırmamak” gibi sorular uçuşmaya başladı.

Aşı hakkında detaylı bir yazı yazmak benim haddime düşmez. Ancak tamamen sessiz kalmak da karakterime uymaz, vicdanım razı gelmez. Bu nedenle Amerikalı bir yazarın kitabından (Toplum olarak okumayı sevmediğimizi biliyorum. Ancak bu yazı sadece şahısları ilgilendirmediği için okursunuz umuduyla) okuduklarımı olduğu gibi sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Bir Daha Asla Hastalanmayın” adlı kitabın yazarı “Raymond Francis” Aşılar hakkında (sahife 353 den itibaren) diyor ki;

Popüler görüşe göre, aşılar modern tıbbın en önemli başarılarından biridir, Diğer herhangi bir tıbbi prosedürden daha çok yaşam kurtarır, daha çok ıstırabı önlerler. Aşıların taşıdığı her türlü risk veya “yan etkilerin” faydalarının yanında etkisiz kaldığı düşünülür. Ancak, konu aşılar olunca, faydalarını bulmak zor, risklerini bulmak kolaydır.

Hücreleriniz sağlıklıysa, sağlıklı olma olasılığınız daha yüksektir; aşılar hücrelerinize zarar verir. Hatta, modern tıbbın kitlesel aşı uygulaması, sağlığa verdikleri zararlar açısından X ışınları ve antibiyotiklere rakip olabilir. Hiçbir aşı üzerinde güvenilir bir çalışma yapılmamıştır ve bulgular, aşıların hem etkisiz hem de zararlı olduklarını göstermektedir. Buna rağmen bireyler, kendi rızaları dışında, hastalıkları hatta ölümü göze almaya mecbur edilirler.

2000 yılının Ekim ayında Amerikan Doktor ve Cerrahları Birliği’nin (AAPS) yıllık toplantısında, devletin manda altına aldığı tüm aşılara son verme kararı alındı. Daha şaşırtıcı olan, bu kararı tek bir ret oyu olmadan kabul edilmiş olmasıydı. AAPS’ın yönetici direktörü Dr. Jane Orient şu açıklamayı yaptı: “çocuklarımız gerekli olmayan ve sınırlı faydaları olan aşılardan ötürü, ölüm veya uzun vadede ciddi etkiler yaşama olasılığıyla karşı karşıyalar.” AAPS’ın kararı, “kitlesel aşıları insan deneylerine denk ve Nuremberk kurallarına tabi olduğunu, dolayısıyla gönüllü rıza gerektirdiğini,” savundu. Bizi tehlikelerinden haberdar etmeyerek ve bize aksini seçme şansı vermeyerek, manda altına alınan aşılar, insanlığa karşı büyük bir suç olmuştur.

Çiçek hastalığı, difteri ve çocuk felci gibi enfeksiyonlu hastalıklardaki dramatik düşüş, genelde aşıların etkinliğinin bir kanıtı olarak gösterilir ki, bu doğru değildir. Enfeksiyonlu hastalıkların dramatik düşüşü, aşıların kullanılmaya başlanmasından önce başlamıştır; diğer bir değişle aşılar, yapmadıkları bir şey için övgü toparlar. 1950 yılında, Büyük Britanya’da çocuk felci salgını zirveye ulaşmıştı. 1956 yılında çocuk felci aşısı bulunduğunda, hastalık çoktan yüzde 82 oranında azalma göstermişti. Benzer bir şekilde, tüberküloz 1800’lü yıllarda ciddi bir ölüm sebebiydi ve 1945’e gelindiğinde zaten %97 oranında azalma göstermişti. Aşılarının kullanılmaya başlanmasından önce çoktan azalma gösteren diğer enfeksiyonlu hastalıklardan bazıları zatüre, enflüanza, boğmaca ve kızamıktı. Devam eden azalma, sadece var olan gidişatı izledi. “Belirli hastalıklara karşı aşı uygulaması yapmayan ülkelerde de benzer azalmalar yaşandı.

Aşıların etkinliğini kanıtlayan araştırmalar bulmak zordur. Aşılar etkisiz olmakla kalmaz, aynı zamanda zararlı da olabilirler. Bağışıklık kazandırma konusunda uzman olan, 1993 yılında yayınlanan Vaccination (Aşılama) adlı kitabın yazarı Dr. Viera Scheibner şöyle yazdı. “Bağışıklık kazandırma … enfeksiyonlu hastalıkları önleme konusunda başarısız olmanın yanı sıra, tüm tıbbi müdahale tarihinde, diğer tüm insan aktivitelerinden daha çok hastalığı ve ölüme sebep oldu.” Bağışıklık kazandırma üzerine dünyanın en büyük veri koleksiyonunu araştırmış ve toplamış olan Dr. Scheibner şu sonuca vardı: “herhangi bir aşı türünün - özellikle de çocukluk hastalıklarına karşı yapılanların - önlemeleri gereken enfeksiyonlu hastalıkları önlediklerine dair hiçbir kanıt yoktur… Yüz yıl süren geleneksel araştırmalar, aşıların bağışıklık sistemi üzerinde tıbbi bir saldırı gerçekleştirdiklerini gösteriyor.”

Her nesil daha çok aşıya maruz kalır ve sonuç olarak daha çok bağışıklık sistemi bozukluğu hastalığıyla mücadele eder. Pek çok çocuk, henüz birinci sınıfa başlamadan yirmi iki kadar aşı olur ve daha çok aşı üretildikçe bu sayı atmayı sürdürür. 1997 yılında, uluslararası bir konferansta, George Washington Üniversitesi Tıp Merkezi’nde profesör olan Dr. Terry Phillips, genel anlamda tüm aşılarda bulunan yabancı proteinlerin, bağışıklık sisteminde hasara yol açtığını açıkladı. Aşılar, bir insan vücuduna asla enjekte edilmemeleri gereken çeşitli maddelerle (tavuk, fare, buzağı ve maymunlardan gelen yabancı proteinler ve tehlikeli virüslerle) dolu toksik karışımlardır. Bazı araştırmacılar, bu virüslerin bağışıklık sistemlerine kalıcı bir yük bindirdiğine, dolayısıyla bağışıklık ve sinir sistemlerine sürekli hasar verdiğine inanırlar. Aşılar aynı zamanda cıva (bir nörotoksin), etilen glikol (antifriz) formaldehid (bir kanserojen) alüminyum (kanserojen ve aynı zamanda Alzheimer hastalığı ile ilişkilendirilir) gibi toksik maddeler, artı Streptomycin gibi alerjik reaksiyonlara yol açabilecek antibiyotikler içerirler. FDA bile, çocuklarımız aşırı miktarda civaya maruz kaldığından, aşılardaki civanın çıkarılmasını talep etti.

Aşılamalarla ilgili çeşitli yazılarında, Dr. Harris Coulter, enjekte edilen bir aşıyla harekete geçen alerjik tepkinin ensefaleti (beyin iltihabı) yol açabileceğini söylüyor. Ensefalit, kalıcı beyin hasarına ve dolayısıyla otizim, disleksi, öğrenme bozuklukları, davranış bozuklukları ve antisosyal sendromlar gibi problemlere yol açabilir. Dr Coulter, aşı sonrası ateşi yükselen çocukların yüzde 50 sinin aslında ensefalite maruz kaldığını tahmin ediyor; yeni öğrenme ve davranış bozuklukları hastalıkları için aşıları suçluyor.

Yabancı bir ülkeye gitmeden önce aşı yaptırıp yaptırmama ya da çocuklarınızın aşı olup olmamalarına karar vermek, doğru bilgilere dayalı olmalıdır. Ne yazık ki aşıların güvenirliğine ve etkinliğine dair araştırmaları olan erişimimiz sınırlıdır. 

Grip aşısına gelince… Lanset’da yayınlanan bir çalışmayı düşünün: Üç yıl boyunca kış aylarında yüz binden fazla çalışanın devamsızlık yaptığı görüldü ve grip aşılarının hiçbir koruma sağlamadığı sonucuna varıldı.

Dünyaca ünlü Araştırmacı yazar Raymond Francis’in yazdıklarını dikkate alıp almamak kendi tercihiniz… Ancak griple baş etmenin en kolay yolunun aşı yoluyla vücudunuza yeni mikroplar almak değil, C vitamini içeren ve antioksidan özelliği fazla meyve ve sebzelerden bol miktarda tüketmek olduğunu bilmenizi isterim.

Cuma gününün “sağlık bilincimizin artmasına” vesile olması dileklerimle..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.