Tevhit olan İslam’a ait olanı insanla tevhit etmiyorsak, tevhidi anlayışımız her zaman noksan kalacaktır. Tamlıkla zikredebilmek için tam olanla müminle tevhit etmek lazım. Müminin ne olduğunu anlayıp görebilmek istiyorsak merkeze insanı koyacağız, çünkü mümin şirke, küfre yokluktadır ve yokluk Ledün ilmine ait bir kavramdır, merkeze insanı koy, yokluğu insanla tevhit ederek görmeye çalış. Her şey zıddıyla kaimdir, yokluğun zıttı varlıktır. O halde varlığı insanla tevhit etmeden yokluğu da insanla tevhit edip anlayamazsın.
Tevhit ilmine ait kavramlar kutsî kavramlardır, insanla tevhit edilmeden anlaşılamaz. Onları tam olanla anlamak gerekir, o nedenle merkeze insanı koymak gerekir çünkü insan tam olarak yaratılmıştır. İnsan dışında yaratılmışları, diğerleri ve insan diye ikiye ayıralım anlayabilmek için. İnsan dışında yaratılmış diğerleri var bir de insan var. Diğerlerinde insana ait tamlık anlamıyla zikrettiğimiz, tam dediğimiz şey yoktur. O zaman diğerleri insana göre noksan oluyor. Onlarda olmayıp insanda olan nedir ki insanı tam diye zikrettiğimiz hale getiriyor? Cenab-ı Allah, Secde suresi 9. Ayeti kerimede,
Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!
diyor. “O” dediği kim? Ağacın yaratılması tamam olduğunda “Biz ona ruhumuzdan üfledik” demiyor, cemadat, nebadat, mahlûkat için demiyor, dünya için güneş için demiyor. Kendi ruhunu insan için zikrediyor. Allah’ın insanı yaratma gayesi nedir? Bu gayeye mecburiyetlik anlamı yüklemeyeceğiz. Bizim için bir şey amaçsa mecburiyet anlamı kazanıyor ama söz konusu Allah olunca mecburiyet değildir. Allah’ta amaç “Öyle olmasını dilemek” anlamını kazanır. Allah insanı hangi isteği doğrultusunda var etti ki o isteği yerine getirebilmesi ancak Kendi ruhundan üflemesiyle mümkün olduğu için insana Kendi ruhundan üfledi? İnsan yeryüzünün halifesi olsun diye yaratılmış olandır. O halifeliği yerine getirebilsin diye Kendi ruhuyla ruhlamış olduğudur. İnsandaki tamlık ruhlanmış olmaktan, Allah’tan geliyor. Allah tamdır ve insan Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğu için tamlığı Allah’tan gelir. Şimdi, yokluk ve varlık kavramlarını, tam olan insanla tevhit ederek anlayabilirsek, gerçekte anlamış oluruz. O zaman yokluk ve varlığı insanla tevhit edersek ne göreceğiz? Varlığı ve yokluğu anlamaya çalışıyoruz. O zaman varlık dediğimiz başlangıç, yokluk dediğimiz son anlamı kazanıyor. Bu başlangıcı ve sonu olanın hem Allah’ın özellikleriyle ziynetlenerek tecelliye gelişi olacak hem de idrakimizde varlığı yani bir başlangıcı ve yokluğu yani bir sonu olacak. Kim bu tam? İnsan! O nedenle merkeze insanı koyuyoruz. Allah’ın varlığının bir başlangıcı var mı? Yok. Bir sonu var mı? Yok. Allah’ın varlığını anlayıp tanımlayabilir misin? O zaman insanı merkeze koymadan varlık ve yokluğu nasıl anlayacağım! O nedenle tevhit ilmi merkeze her zaman insanı koyar. Tevhit ilmi, şehadet ilmidir, ispat ilmidir.
Varlık insanla tevhit edildiğinde nedir? Bir belgeselde beş bin yıl önce insanın yaptığı bir mabedi hayretler içerisinde anlatıyorlar. Güneş belli bir saatte tam da mabedin merkezinde oluyormuş. Bunun için astronomi bilmek gerekmiyor. Binayı güneşe göre yapıyorlar, güneşin yörüngesini mabede göre değiştirmiyorlar. Çok basit, insan gözlem yaptı ve mabedi ona göre inşa etti. Oturup da elinde bilgisayar, yıllarca mühendislik hesabı yapmamış, gördüğüne göre yapmış. Gözüyle görmüş yapmış.
.....
Yazının devamı için tıklayınız
.....




