Ünlü matematikçi Theon’un kızı olan Hypatia, M.S. 370- 415 yılları arasında İskenderiye’de yaşamış, ilk kadın matematikçi olarak o dönemde matematiğin gelişmesine önemli katkılar yapmıştır. Eski Yunan’da bilim ve felsefeye büyük çapta ilgi gösterilirken, Roma döneminde daha çok ticaret ve mühendislik ön plana çıkmıştı. M.S. 4. yüzyılda İskenderiye eski parlak dönemlerini geride bırakmış, zenginliği azalmış, kütüphanesi büyük ölçüde yanmış ve şehir dini çatışmaların yoğunlaştığı bir yer haline gelmişti. İskenderiye çoğunlukla Hıristiyan olmasına rağmen Hypatia’nın ailesi Pagandı. Şehir Hıristiyanlaşırken, Pagaanlar elbette azınlık olacaktı. Baba Theon ileri görüşlü aydın biriydi, zamanın İskenderiyeli kız çocukların eğitim almasının pek mümkün olmadığı, kadınların geleneksel rollerinin dışında yer almasının olanaksız olduğu bir ortamda kızının çok iyi bir eğitim almasını sağladı. Kız da olağanüstü yetenekli, zeki ve matematikçi bir babanın kızı olması bakımından da şanslıydı. Bu zeki kız ilk matematik eğitimini babasından aldı. Daha sonra matematik, astronomi, astroloji konularında önemli çalışmalar yaptı. Felsefeye ilgi duydu, matematikçi olmasının verdiği olanakları iyi kullanarak kimi felsefi kavramları kendisinden önceki filozoflardan daha tutarlı bir biçimde yorumladı ve öğretti.

Otuzlu yaşlarında İskenderiye’de Platoncu Okul’un başına geçti. Bu okulda matematik ve felsefe dersleri verdi. Hypatia iyi bir matematikçi, iyi bir öğretmen olmasının yanısıra bir filozoftu. Bu genç kadının güzelliği, zekası, matematik ve felsefedeki gösterdiği başarıları ve etkileyici konuşması adeta insanları büyülüyordu. Hypatia özgür ve laik bir kişilikti. Öğretmeyi seven bilim tutkunu bir öğretmendi. Roma İmparatorluğu’nun en güçlü ailelerinin sevilen hocası olması, Pagan olması sıradan Hıristiyan ve Yahudi ailelerin çocuklarına ders vermesine engel değildi. Her inanç grubundan, çevreden öğrencileri ayrım yapmadan kabul ediyor ve onlara matematik, felsefe öğretiyordu. Dahası mesleğindeki tutkusu, heyacanı ve entelektüel düzeyi öğrencilerde hayranlık uyandırıyordu. Sokrates’in köşe bucak dolaşarak gençleri eğitmesi gibi Hypatia da şehrin merkezinde Platon ve Aristoteles’in felsefesini öğretiyordu öğrencilerine. Bu olacak iş değildi, normalde İskenderiyeli kadınlar evlerinin dışına çıkamazken Hypatia beyaz cüppesini giyip fikirlerini büyük bir özgüven içerisinde şehrin her kesimine özgürce yayıyordu. Bilgisi, derinliği, etkileyici konuşması şehrin ileri gelenlerini etkilemiş hatta onlar tarafından da onur madalyasıyla ödüllendirilmişti. Bu akıllı kadın öyle kendisini kabul ettirmişti ki, kimi zaman şehrin valisi, önde gelen kişiler ve askerler ona akıl danışıyorlardı.

Bir kadın bunları nasıl yapabilirdi? İskenderiye’de değişmekte olan ahlâk anlayışı böyle bir kadını ve yaptıklarını kabul edemiyordu bir türlü. Yüreği karanlık kimi çevreler etrafına aydınlık saçan böyle bir kadını kabullenemediler. Edindiğimiz kaynaklara göre, İskenderiye patriğinin kışkırtığı Hıristiyan köktendinciler ona saldırdılar, hunharca katlettiler. Bu şu anlama geliyordu, o dönemin bir fanatik grubu onun bilimsel gücünden korkmuştu. Sadece bilimsel gücünden mi? İnsanları etkileyişinden, iyi bir öğretmen ve filozof olmasından, kadın aklından-zekasından, özgür ve laik bir kişilikten, çevresini aydınlatmasından, bilimin doğrularından ve felsefeden korkmuştu İskenderiye’ye yakışmayan bu karanlık yüzler.

Hypatian’nın öldürülmesinden sonra, İskenderiye bir bilim kenti ve matematik öğretisinin merkezi olmaktan hızlıca uzaklaştı. Matematiğin bir yapı olarak oluşmasında bir tuğla da Hypatia koymuştu. Yüzyıllar sonra onun yaptığı çalışmalar Descartes, Newton ve Leibniz gibi matematikçiler tarafından geliştirildi. İnsanlık var oldukça öğrenmenin, öğretmenin sembolü, özgür ve laik ilk kadın matematikçi Hypatia unutulmayacaktır. İnsanlığın tarihinde unutulmayan böyle çok acı olaylar olsa da, Hypatia’lar hiç bitmeyecek, öğrenmeye, öğretmeye, çevresini aydınlatmaya devam edecekler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Selçuk Babacan 4 yıl önce

Sayın yazar, emeğinize sağlık, bir seferinde de bilime altın çağını yaşatmış olan Endülüs'teki kütüphaneler ve eserlerin kimler tarafından ve nasıl talan edildiğini yazarsanız, memnun oluruz.

Avatar
İbrahim Çalışgan 4 yıl önce

Değerli Mehmet Kardeşim, ilk matematikçi yazınızı okudum, şunu anladım ki kadının okuması her dönemde zormuş, dini azınlık mensubu olmak zormuş, ancak iyi bir bilim adamı, iyi bir filozof olarak bu tür zorluklar aşılabiliyormuş,yazınız bana ilham verdi, yeni yazılarınızı bekliyorum, başarılar diliyorum.