Bugün, dikkatimi çeken çeşitli konulara değinerek aklıma takılanları sizlerle paylaşmak istiyorum.

.

TEMİZ SİYASETE KADIN ELİ DEĞMELİ


Bursa'nın lodosu meşhurdur. Tatlı tatlı eser, arkasından yağmur (rahmet) gelir.

Bursa'da bir Meral Akşener rüzgarı esti. İnegöl'de karşılanması, Yenişehir'deki vatandaşlarla görüşmesi, Bursa'daki iftar programı muhteşemdi. Şehir dışında olduğum için katılamadım. Bilgileri, takip ettiğim sosyal medyadan ve tanıdığım ilgili kişilerden edindim..
Programı organize eden Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu'nu tebrik etmek gerekir. Her konuda olduğu gibi İl Başkanlığı konusunda da ne kadar becerikli olduğunu görmüş olduk.

Ayrıca, Bursa milletvekili İsmail Tatlıoğlu'na, GİK üyesi Hasan Toktaş'a ve emeği geçenlere teşekkür etmesem haksızlık yapmış olurum.

Aklıma takılan şu: İktidar partisine oy verip de pişman olanlara sorulduğunda, "muhalefette oy verecek parti olmadığı için..." cevabıyla çok karşılaştım. Şimdi diyorum ki yönetimden memnun olmayanlar, ortalık toz duman, dağınık, perişan, temiz değil diyenler, mevcut durumu görenler ve muhalefet arayanlar; sizlere Meral Akşener gerçeğini hatırlatmak istiyorum. Siyasete bir kadın eli değmeli ki ortalık temizlenmiş olsun (İngiliz Margart Thatcher, Alman Angele Merkel ve diğerlerini hatırlarsınız. Sayın Akşener daha tecrubeli ve sağlam iradeli)

.

***

.

İLİME, BİLİME NE KADAR ÖNEM VERİYORUZ...?

Bursa’nın Ördekli Kültür Merkezinde düzenlenen, değerli akademisyenlerin katıldığı Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresine Dr. Aslı Kaya hanımefendinin daveti üzerine katıldım.
Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi (USBİLİM) tarafından organize edilen bu kongre, eş zamanlı olarak online ve yüz yüze birçok akademisyen ve halkın iştirakiyle gerçekleşti. Kongrenin başkanlığını Dr. Aslı KAYA yaptı ve organizasyon komitesinde de Dr. Gültekin GÜRÇAY, Dr. Nadire KANTARCIĞLU ve Dr.Amaneh MANAFİDİZAJİ de yer aldılar.
Bilim insanlarının, akademisyenlerin katılımları ve katkılarıyla gerçekleşen, çok çeşitli bilimsel konuların yer aldığı ve bilim dallarının buluştuğu bu kongrede plaketler ve hediyeler de takdim edildi.

Kongre Bilim ve Hakem kurulu tarafından BURSA 2. ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ Bilim Onur Ödülünün, Bilgisayar Destekli Sınavda Neurosky Beyin Sensörüne “Video Analiz” başlıklı çalışmaları ile Suat TÜRKOGUZ, Recep AKYEL ve Ali KAYALAR’a verilmesi uygun görüldü. Alanında büyük heyecan uyandıracak ve katkı sağlayacak bu çalışmadan dolayı hocalarımızı tebrik ediyorum.

Aklıma takılan şu: Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak, salonda boş yerlerin olması hoş değildi, üzüldüm. Kongre başkanı Dr. Aslı Kaya hocamıza, “bilimsel konulara İLGİDEN ve SEVGİDEN mahrum (uzak) bir toplum olduk. Bu salonda akademisyenlerin yerine söz şovmenliği (stand-up) yapan birisi olsaydı salon dolardı, ayakta kalanlar olurdu” dedim. Bilim insanları pes etmez, yılmaz, yorulmaz dolayısıyla morali bozulmaz diyeyim de tesellimiz olsun...

Biz bu duruma nasıl geldik...? Bilim insanları olarak unutulduk. Kitap okumak, araştırmak, konferanslara katılmak, bilimsel belgeseller izlemek yerine yalan ve yavan hayatın sergilendiği, %70 izleme oranına sahip olduğumuz dizilerle uyutulduk. Hemen hemen her konuda gelişmiş ülkelerin çok gerisindeyiz. İtibarımızı arıyoruz. Ne oldu bize? Biz bu hallere düşecek millet miydik? Eğitimde yerlerde sürünüyoruz, perişan haldeyiz. Eğitim sisteminin “ne” ve “niçin” olduğunu bileniniz var mı? Israrla eğitim, eğitim, eğitim diyorum...

.

***

.

ORUÇ TUTMANIN ANLAMI VE AMACI RAMAZANDAN SONRA DA DEVAM ETMELİDİR

Bugün, Mübarek Ramazan ayının son gününü yaşıyoruz. İbadetlerimizle uhrevi havayı idrak ettik, nefsimizi terbiye etmenin huzuruna erdik.

Bu mübarek günde Keles, Belenören Köyü hayırseverleri Maksem mahallesinde, Maksem Cami avlusunda iftar yemeği verdi. Allah kabul etsin. Benim de katkıda bulunduğum iftar yemeğine ilgi ve katılım beklenenin çok üzerindeydi. Dağ yöresi (Keles, Orhaneli, Harmancık, Büyükorhan) ilçelerimizin milli ve manevi değerlerimize çok bağlı olduklarını söylemiş ve bir hayli dostumun olduğunu da belirtmiş olayım. Aksaklık olmaması için el ve gönül birlikteliği içerisinde gayret gösterenlere şahit oldum. Organize edenlerden Adem Erdem beyin, geleneksel hale getireceklerini söylemesine memnun ve mutlu oldum. Bir amaç niyetiyle anlam kazanan yardımlaşma ve paylaşma ne güzel...

Aklıma takılan şu: İslamiyet’te ve Türk kültüründe mağdurlara ve mazlumlara yardım etmek esastır. Sahiplenmek ve paylaşmak asil bir duygudur. Bu anlayış sadece bu günlere mahsus olmamalıdır. Ramazan ayının amacı, oruç tutmanın anlamı Ramazan ayı bittikten sonra da devam etmelidir. Namaz, kılındıktan, camiden çıktıktan sonra da aynı niyet devam etmelidir. Hac, Kabe'den döndükten sonra da yerine getirilmelidir. “Niye böyle değiliz, neden yüce dinimizi istismar ediyoruz, niçin samimi Müslüman olamıyoruz” diye sorgulamamız gerekmiyor mu?

.
***

.

DİN TİCARETİ, KAFALARI KARIŞTIRIYOR VE DİNDEN SOĞUTUYOR MU...?

Ramazan ayını istismar ederek fırsata çevirenlerin de olduğunu unutmamak gerekir. Sahte şeyhler, parayla cin çıkaran, şifa dağıtan şarlatanlar, “hocayım” diye okuyan-üfleyen, muska yazan dolandırıcılar utancımız olmaktadır.

Bir televizyon kanalında sahur programı izliyorum. İlimlerini, bilgilerini, anlayışlarını ve yaklaşımlarını çok takdir ettiğim Emre Dorman, Caner Taslaman, ve Mehmet Okuyan hocalarımız, Kur'an-ı Kerim'in emirleri ve kandil geceleri hakkında bilgi veriyorlardı. Kutsal kitabımızda sadece KADİR gecesinden söz edildiğini, diğer kandillerin bulunmadığını belirtiler. Sonradan ortaya çıkan bu anlayışın zararlı olmadığını, İslam'ı yaşamayı istemek yönüyle değerlendirmek gerektiğini belirtmişlerdir. Ayrıca, verdikleri seminerlerden, çıktıkları televizyon programlarından ve din adına hizmetlerinden “bir kuruş para” almadıklarını ifade etmişlerdir. (Mehmet Okuyan hoca, kitaplarından da herhangi bir ücret almadığını da söylemiştir)

Aklıma takılan şu: Densizin, dengesizin biri, “Öğretmen yük, maaşları çok, ne iş yapıyorlar ki...” demişti ya ben de, “imamlar ne iş yapıyorlar” desem haksız mıyım?

Öğretmenler, bilimle, fikirle ilgileniyorlar, akılla, zekayla, beceriyle para kazanılan kutsal bir mesleği yapıyorlar. Diyanetin ve din adamlarının işlerini parayla yapmaları uygun mu, bilemiyorum. Papazlar, din görevlileri maaş almıyorlarmış,. İbadete gelenler kutuya gönüllü bağış yapıyorlarmış, ücretleri buradan ödeniyormuş. Bizde, camide toplanan paraların nereye gittiğini bileniniz var mı? TV programlarından yüklü para aldığı söylenen, dar gelirlilere de “sabır” ve şükür” telkininde (tavsiyesinde) bulunan N. Hatipoğlu'na gönderme yaparak Mehmet Okuyan hocamıza saygılarımı ifade ediyorum, takdirlerimi ve teşekkürlerimi belirtiyorum...

Yazacak daha çok konu var. Uzun yazıların okunmadığı söyleniyor. Benim yazım da uzun oldu. Ekonomi, Eğitim, Adalet, Siyaset konularını da bir sonraki yazımda ele alayım…

Aklınıza takılanların olmayacağı günler yaşamanız dileği ve duası ile İYİ BAYRAMLAR diliyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.