FARKINDALIK YARGISIZLIĞI,

YARGISIZLIK İÇ ÖZGÜRLÜĞÜ,

İÇ ÖZGÜRLÜK, SEZGİLERİMİZİ AÇAR.

SEZGİLER DÜŞÜNSELLİK İLE DEVAMLI YER DEĞİŞTİREREK,

BÜTÜNSELLİĞE YÜRÜYEN AYAKLARIMIZ OLUR.

İÇGELİŞİM DE, SONSUZLUĞA YÜRÜMEKTİR.

Varoluş, bir bütünsellikten diğer bütünselliğe akıp durur. İnsan bütünlüğü sezemez ise oluşuma, akışa direnç gösterir. Direnç gösterdikçe acı çeker, uyumsuz, huzursuz olur. En alt titreşim enerjisi bile titreşimini bilinçlenerek artırmak ister. Bulunduğu bilinçten bir üst bilince geçmek yaşamın işleyişi, varoluş nedeni olduğu gibi, kaynağın da yaşam şekli olarak görünmektedir.

İnsanın yolculuğu, bilincin yolculuğudur.

Bu akışın parçası olduğumuzu kavrarsak, her şeyin kutsallığını da fark ederiz. Peygamberler, gurular, düşünürler, kâşifler, sanatçılar ve bize aracılık yapabilen her insan sanatkârdır. Kendilerini yeni bir yola adayarak, bize yollar açmışlardır.

- Ben sadece inancımla uğraşırsam yol alırım.

- Alamazsın!

- Ben sanatıma bakarım, bu bana yeter.

- Yetmez!

- En doğrusu bilim yolu, onunla hakikat bulunur.

- Bulamazsın!

- Kafamı çalıştırsam, her şeyi kavrarım.

- Kavrayamazsın!

Dünyadaki yollar nasıl ana yollara ve tüm yollara bağlanıyorsa bizim yolculuğumuz da birbirine bağlıdır. Yaşamda üç anayol olarak belirlediğimiz; sanat, inanç, bilim kişisel özelliklere göre seçimlerimizdir. Bu yollardan biri kişinin ana yolu olurken diğer iki yolla da ilişki içinde olması özellikle önerilir. Dikkat edersek her yol bir diğer yol için yol açıcıdır. Hepsinde trans hali geçerlidir, benliği yok ettiğimizde ancak üst seviyeler yaşanır. Hepsi yeniye, yenilenmeye, hakikate bütüne ulaşmayı arzular.

Son yıllarda önemsenen ve çok duyulan “farkındalık” neleri ifade etmektedir?

Farkındalık, yargı- duygu- sezgi başlıklarının tümünü içerir. Farkındalık işin başlangıcıdır, çoğumuz da çok şeyin farkındayız. Ama akıl, alışkanlıkları yani rahatını çok sever. Bizi otomatik davranışlara, konuşmalara, düşünmelere yönlendirir. Bu durumu fark ermek için bizden ciddi bir çaba beklenmektedir. Meditasyon, ibadet, gözlem, sanat bu uğraşıda kullanabileceğimiz metodlardır.

Farkındalık hangi yollar sonucunda berraklaşmaya başlar?

1- Yargısız bakmak, çocuk bakışı gibi.

2- Nefis eğitimi- anahtarı ise; kendimize yalan söylememek.

3- Sezgileri açmak, sezgiler oluştuktan sonra anlamak, tanımak, yerine oturtmak,

4- Sanat ve meditasyon yaparak bize verilenleri, tüm işleyişi keşif etmek.

5- Oturtulan her kavramı ara ara dolabından çıkarıp tozunu almak, yenilemek.

6- Anda olmak: Hem gözleyen, hem gözlenen olduğumuzu, “huzurda olma halini” her dem hatırlamak.

a-Dikey akışla anda olamak; Ben yok, düşünce yok, akışı gözleme hali.

Trans halinde karalama hali ile deneyleriz. Yatay ve dikey akışın beraberliğinde, saf rengimize yaklaşırız.

b-Bütünsel akışla, anın bilincinde olmak. Bağlantıyı ve andaki halini gözlemek. Anın bilinciyle karalamayı deneyebiliriz. Özle, özleşen insan, tatmin insan ve huzurlu insan.

Doğru-gerçek-hakikatı nasıl ayırabiliriz.

Doğru: Deredir, günlük duygulardır, kısa zaman içindedir, yatay enerji akışındadır, net şekillidir.

Gerçek: denizdir, uzun zaman içindedir, duygular sezgilerledir, dikey akıştadır, soyutlamalardır.

Hakikat: Okyanustur, zaman ve mekan dışıdır, duygular sebepsizdir, bütünsel akış içindedir, soyuttur.

Akılla istediğimizi, kalp onayladığında oluşmaktır. Çünkü doğruyu akıl, hakikati kalp bilir. Alınan bilgiler içimize sinmediğinde, deneyimlenmediğinde çöp yığınlarına dönüşür. Seviyor ve sevmiyorum ikilemi çok yanıltıcı ayırımcı bir zıtlıktır.

Örneğin : suyu seviyor muyuz, evet.

Peki, seli, tusinamiyi?

Algı= hatırlama ile görülen ve her an eskiyendir. Bildiğimiz kadar çiziyor, bildiğimiz kadar hayal ediyoruz. Bildiğimiz doğrultuda açıklıyoruz. Ama bilgimiz hem eski, hem de çok minik değil mi!

Örneğin, hayalinizdeki evi çizer misiniz dersek nasıl bir ev düşündünürsünüz? Ne kadarı bilgilerimize, ezberlere dayanmakta?

Doğrusu grup çalışmalarında çizdiği ev ile şaşırtan çok az kişi ile karşılaştık! Uçan bir ev, top gibi camdan ev, akvaryum ev wb.

Farkındalığımızı açan ressamlar:

Bazı ressamlar bizim ezberimizi bozmak ve algılarımızı genişletmek için özellikle çaba sarfetmişlerdir. Bu ressamlar bundan dolayı da felsefeci sayılabilirler. Topluma öncülük yapmışlar, farkındalığı artırmışlardır. Bizim düşüncelerimizde akışkanlık sağlayan bazı sanatçılardan örnekler:

Picasso, şekli parçalara ayırarak görünen şeklin doğruluğunu sorgulatmıştır. Gözümüz o kadar da gerçeği görmüyormuş!

“Bu bir pipo değildir” diyen R. Magritte mesela.  

Bir pipo resmi yapıp, resmin içine pipo olmadığını söyleyerek algımızla oynar ve hakikatle yansımayı ayırt etmemizi sağlar. Diğer çalışmalarında da beynimizi yakmaya devam eder!

Bir diğer sanatçı Dali'dir.

“bir yüzün ve bir meyveliğin kumsalda görüntüsü” isimli tablosunda bir şekilde üç ayrı anlamı yakalayabiliriz. Çoklu okuma dediğimiz bu durum da bizi bir soruya, bir yanıttan daha fazla yanıt olabileceğini hatırlatır. Tek doğru, tek yanıt tüm yaşamda da geçerli değildir. Sürekli değişim içinde olan varoluşun akışkan halini fark etmek, akışkan olduğumuzu kabul etmek daha rahatlatıcıdır!

Escher de bizde şaşkınlık ve açıklık yaratan eserler vermiştir. “öteki dünya” işimli resminde üç ayrı perspektifi aynı resimde kullanarak tek noktadan bakmayı kırarak mekan kavramımızı sarsmıştır.

Farkındalığın ilk ayağı YARGISIZLIK bundan sonraki buluşmamıza kaldı.

Sonsuz farkındalık dileklerimizle.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.