Günümüzün siyaset anlayışına “neler oluyor?, hayret” demeyenimiz yoktur. Gündemde olan sorunları ve sıkıntıları yaşadığımızı bildiğiniz için değinmeyeceğim.

Köşe yazarı dostum Ali Kaybal’ın, köşesinde “Ülkücü Olmak” makalesini okuyunca 20’li yaşlarım aklıma geldi. Cezaevinde yatarak bedel ödemiş bir ülkücü olarak “eskiden ülkücü idi” denilenlerden olmadığımı, “eskiden beri ülkücü” olduğumu ifade etme onurunu ve gururunu yaşadım. Çünkü, ülkücülük milli bir ruhtur. Filozofluk anlamında fikirdir, felsefedir. Fikrin, nefsin, bedenin ahlaki terbiyesidir. Milli ve manevi değerlerin ifadesidir. Ötüken’den yola çıkıp Turan’a giden yolculuğun adıdır. Ülkücülük kişilik, kimlik, karakter, kabiliyet, kalite vasıflarıyla özünün temsilcisi, sözünün eri olmaktır.

1980 öncesini yaşayanlar çok iyi bilirler. O dönemin gençlik hareketlerinin içinde olanlar “milletin, memleketin, devletin bekası” söz konusu olduğu için küfre karşı mücadele ettiler.

Pek çoğunun “sağ-sol çatışması” dediği milliyetçi ülkücülerle komünist devrimcilerin çatışmalarında çok büyük acılar yaşandı. Bir devrin bedeli çok ağır ödendi.

Ellerinde Türk bayrağı, Türk büyükleri ve Atatürk ile “Kanımız Aksa da Zafer İslamın, Tanrı Türkü Korusun, Rehber Kur'an Hedef Turan...” diyen bir nesil, Türkün bekası adına, var olma davası uğruna bu günlerin yaşanmasına vesile oldular. İstikballerini düşünmediler, cezaevlerinde çürüdüler, ömürlerini bitirdiler.

Orak-çekiçli devrimci, Maocu, Leninci, Marksist olanların, komünist olduğunu gizlemeyen devrimcilerin ellerinde de yabancı liderler ve orak-çekiçli kızıl bayrak bulunuyordu.

Ne alaka diyeceksiniz ama, “devletin bekası” ve yıllarca söylenilen “dış güçlerin oyunu” anlayışı için bu hatırlatmayı yapmak istedim.

Komünist rejim altında inleyen esir milletler düşünüldüğünde milletimizin bekası da tehdit altındaydı. Dış güçler, yazmış oldukları senaryoyu sahneye koyuyorlardı. Tehdit, bekayı çağrıştırırken, senaryoda da zekanın bütün gücü kendini gösteriyordu.

Tarihiniz ve coğrafyanız muhteşemse milletin, devletin beka sorunu yaşaması mümkündür.

Unutmayalım ki, Avrupa ülkelerinin bu günkü gelişmişlik seviyelerinde olmalarının sebebi Türk tarihi ve İslamiyet korkusundan doğmuştur.

“Dış güçlerin oyunu” meselesinin kaynağı, yılların kini ile bu güne kadar getirdikleri Türk korkusu, intikam duygusu olmuştur.

Dış güçlerin bu tür oyunları oynamaları gayet normaldir. Çünkü, milli politikalarının gereğini yerine getirmektedirler. “Güçlü olmak için güçsüz hale getirmelisin” anlayışı ile bu coğrafyada sürekli huzursuzluk yaratmışlardır.

Oyunu bozmak için güçlü olmak gerekir. Devletin bekası için yönetimin zekasını gereklidir. Yönetenlerin bilgili ve becerikli olması, milli iradesi, tavizsiz siyasi politikası oyunun oynanmasına imkan ve fırsat vermeyecektir.

Bu oyun, Osmanlının çöküş döneminde bütün şiddetiyle, etkili bir şekilde oynanmasına karşılık, Atatürk'ün zekası Çanakkale'de, Sakarya'da bu oyunu bozmuştur. Yanlış anlaşılmasını istemem ama, 1938'den sonra bu ülkenin iyi yönetilemediğini söylemek isterim.

Japonya, 1950'de, 2. Dünya Savaşında Amerika tarafından bombalandı. Hiroşima ve Nagasaki, o günlerin izini bugünlerine taşımıştır. Bu durumu, “milli eğitim” anlayışlarıyla anlatmışlar ve milli ruh verdikleri milli eğitim sistemleriyle bu günlerine kavuşmuşlardır.

Akıl satan teknolojileriyle süper güç olan Japonya “bekasını” milli zekası ile yerine getirmiştir.

Yönetenler, zekaları ile devletin bekasını sağlarken Devlet de yönetenlerinin, liderinin zekasıyla gücünü gösterir.

Ülkücüler, dış güçlerin oyununu 1980 öncesi bozdukları gibi bugün de kirli oyunlar oynanmasına fırsat vermezler, her türlü oyunu bozarlar, entrikalara alet olmazlar.

Vatan namustur. Devlet ve millet, zekasıyla namusunu korur. Bekası daima var olur…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ali Kaybal 3 yıl önce

Sevgili hocam, Kaleminiz var olsun, daim olsun. Eskiden beri gelip Kıyamete kadar Ülkücü kalanlara selam olsun.

Misafir Avatar
Cafer Genç 3 yıl önce @ali Kaybal

Teşekkür ederim Ali hocam,
Ülkücülük, millet ve memleket uğruna KARA SEVDA tutkusudur. Bu sevda ile ne yiğitler canlarını verdiler. Ne para, ne mal, ne makam düşündüler. talepleri de olmadı. Ya şimdi...

Beğenmedim! (0)
Avatar
İsmail Arslanhan 3 yıl önce

Kardeşim unutanların kulağını çekmişsin yine Allah razı olsun

Misafir Avatar
Cafer Genç 3 yıl önce @İsmail Arslanhan

Teşekkürler İsmail kardeşim.
Birilerinin kulağını çekerken birilerine de "sözünü bil" göndermesi yaptım

Beğenmedim! (0)