Dolaşım sistemi hastalıkları tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de “ölüm nedeni olarak açık ara birinci sırada.” TÜİK verilerine göre “2019 yılında 435.941 vatandaşlarımız” çeşitli nedenlerle hayatını kaybetti. “160.263 vatandaşımız dolaşım sistemi hastalıklarından ölürken, kanserden ölen insan sayımız 80.186, solunum yolu hastalıklarından kaybettiklerimiz ise 50.391 kişi.”

Yani “bir yılda kaybettiğimiz insanların yaklaşık olarak yarısı (210.674 kişi) dolaşım sistemi ve solunum sistemi hastalıklarından ölüyor.” 18 Temmuz 2021 tarihi itibariyle (yaklaşık 15 ayda) “covit 19 ve varyantları nedeniyle kaybettiğimiz insan sayısı ise 49.871 kişi ve pek çoğunun ölüm şekli de pıhtı atması sonucu kalp krizi veya solunum yetmezliği.” (kaynak: https://www.ntv.com.tr/corona-virus)

Kimseyle corona veya aşı tartışması yapmak istemiyorum. Ancak tüm akıl sahiplerini, makalemi okuyup “rakamları dikkate alarak düşünmeye davet ediyor” ve diyorum ki; bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız halinde “corona insanların bir birine mikrop muamelesi yapmasını gerektirecek kadar bulaşıcı ve korkunç bir hastalık değil.” (İsteyen herkese Yurt dışı nedeniyle bu gün aldığım antikor test sonucumu gönderebilirim.)

Eğer covit 19 reklamı yapıldığı kadar bulaşıcı ve öldürücü bir virüs olsaydı, ülkemizde 15 ayda coronadan kaybettik denilen insan sayısı, 2019 yılında (12 ayda) sadece solunum yolu yetmezliğinden kaybedilen insan sayısından daha az olmazdı.” İçinizin rahat etmesi için tedbirlerinizi alın ama boş yere korkup paniğe kapılarak kendinizi tüm hastalıklara açık hale getirmeyin.

15 ay önce coronadan korunmak için maske, mesafe, hijyen yeterliyken, şimdi bunlara aşı şartı da eklendi.” 15 ay önce kurtarıcımız olarak beklenen aşılar şimdi hayatımızın bir parçası haline geldi. “18.08.2021 tarihi itibarı ile 63.372.127 doz aşı yapılmasına” rağmen, bilim kurulu üyelerimiz yeni salgınlar olabileceği kehanetinde bulunarak, “üçüncü doz şartını, olmadı 6 ayda bir aşılanma şartının getirilmesini, hatta çocuklara bile aşı yapılmasını dillendirmeye” başladılar.

Görünen o ki “asıl mesele coronanın korkunçluğu değil, aşılanmanın çokluğu ve sıklığı.” Neticesinin ne olacağını bilmiyoruz, isteyen yaptırır isteyen yaptırmaz. Herkesin tercihine saygı göstermek zorundayız. Ancak covit 19 lu günlerde daha da çeşitlenip çoğalan “sağlık problemlerimiz karşısında hiç bir şey yapmayıp mevcut çaresizliğimizin devamına razı olmak,” ya da hastalık nedenlerini öğrenip düşünce, beslenme ve hayat tarzımızda yapabileceğimiz değişiklikleri yaparak “sağlığımızı korumak arasında seçim yapmak şansına sahip olduğumuzu unutmayın.”

Corona ve corona bahanesiyle dayatılan aşıların yan etkileri de dahil olmak üzere, “her türlü hastalığa karşı yapılması gerekenleri (başkalarının yapmasını beklemek yerine,) kendimiz yapmak zorunda olduğumuza inanarak,” yapılması gerekenlerden bazılarını kısaca sıralamak istiyorum. (Geniş bilgiyi Kanserle Savaşırken Öğrendiklerim adlı kitabımda bulabilirsiniz.)

*Bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak için gerekenleri yapmanın yanında, kendi yanlışlarınız nedeniyle ani çöküşüne de sebep olmayın.

*Vücudunuzda inflamasyona neden olacak faktörleri öğrenin ve uzak durun.

*Sindirim sisteminizin düzgün çalışması için; beslenme yanlışlarınızın ortadan kaldırılması gerektiğini, fiziksel aktivitenin şart olduğunu ve bağırsak floranızın sağlıklı olması gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.

*Dolaşım sisteminizin sağlıklı çalışabilmesi için, “toksinlerden uzak durup, beslenme yanlışlarınızı öğrenip düzeltmeniz gerektiğini unutmayın.”

*Damar tıkanıklığı, yüksek tansiyon ve kalp krizi riskininizi azaltmanın en basit ve en ucuz yolu; “günde en az 8-10 saat aç kalarak, burundan nefes almayı alışkanlık haline getirmenizdir.” Aç kalarak kandaki trigliseridi enerjiye dönüştürerek kan yoğunluğunu azaltıp damarlarınızın daha temiz olmasını, burundan nefes aldığınızda salgılanacak nitro oksit molekülleri sayesinde ise damar çapınızın olması gerektiği ölçülerde kalmasını sağlarsınız.

*”Maske ve mesafe konusunda gösterdiğiniz titizliği, alkol, sigara, çamaşır suyu ve diğer kimyasal toksinler konusunda da gösterin.”

*Kekik, papatya, adaçayı, biberiye, karanfil, lavanta, sığır kuyruğu, at kuyruğu, kakule, şahtere, kara hindiba, civan perçemi, kantaron, kuşburnu, hibiskus, havlıcan, zencefil, zerdeçal gibi hem “anti oksidan özellikleri fazla, hem de enfeksiyon önleyici özellikleri olan şifalı bitkileri (emek verip birazcık araştırarak) kullanmaktan çekinmeyin.” Özellikle pandemi döneminde hayatınızdan eksik etmeyin.

*Diğer problemlerin yanında, Corona bahanesiyle yaşatılan tüm sıkıntılara, aynı bahanelerle üretilen tüm felaket senaryolarına rağmen “keyfinizi bozmamaya, neşeli olmaya” gayret edin. “Duygu ve düşüncelerimiz sadece  psikolojimizi etkilemez.” Vücudumuzda gerçekleşen kimyasal tepkimeleri de etkiler.

Endişeli veya sinirli olduğumuz zamanlarda beynimizin stres kimyasalları salgılamasının yanında, bağışıklık sistemimiz de; vücudumuzu enfeksiyon ve kanser dahil birçok hastalıktan koruyan B ve T hormonlarını salgılamayı durdurur.”

* “Çevrenizdekilerle birlikte sağlıklı olmak, tek başınıza sağlıklı olmaktan çok daha etkili ve kolaydır.” Örneğin grup olarak yapacağınız her türlü fiziksel aktivite, tek başınıza yapacağınız aktiviteden çok daha kolay ve uzun süreli olacaktır.

*Sağlıklı olmanın temel şartlarından birisi de; “dertlerimizi, sıkıntılarımızı, üzüntümüzü, sevincimizi, düşüncelerimizi, projelerimizi, hedeflerimizi paylaşabileceğimiz” eş, dost, akraba ve arkadaşlarımızın olmasıdır. Bulabilirseniz bırakmayın:)

Corona korkusuyla insanlara mikrop muamelesi yaparak,” karşılaştığınız dostlarınızla yumruklaşıp(!) veya bir birinizden iyice uzaklaşarak yalnızlaşmayın. Sevdiklerinizle kurban bayramını, bayram gibi yaşayın. “Korkularınız yerine hedefleriniz üzerine kafa yorarak var olduğunuzu hissettirin.”

 *Her insan etrafına bir enerji yayar. Bu enerjinin pozitif yada negatif olması tamamen duygu ve düşüncelerimizle ilgilidir. “Eğer bu enerji pozitifse, hem kendi bağışıklık sistemimizi, hem de muhatap olduğumuz insanların bağışıklık sistemini olumlu etkileyip güçlendirerek” tüm hastalıklara karşı direncimizin artmasına destek olur. Bu nedenle; her şeye rağmen “pozitif düşünenlerden olmak için” elimizden geleni yapalım.

Yaşıyorsak her şey için hala bir umut var demektir. Corona ve sonrasıyla ilgili anlatılan tüm felaket senaryolarına rağmen asla umudunuzu kaybetmeyin. “Yeter ki biz elimizden geleni sonuna kadar yapalım. Bittik dediğimiz yerde Allah mutlaka yettim diyecek ve tanrılığa soyunanların cezasını verecektir.

Daha iyi şartlarda, daha huzurlu, daha sağlıklı, daha mutlu, daha özgür, birlik ve beraberlik içerisinde daha sevinçli bayramlar geçirmemiz dileğiyle….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.