DOĞU TÜRKİSTAN DA YAŞANAN SOYKIRIM VE MÜCADELESİNİ DÜNYA UYGUR KURULTAYI BAŞKANI VE TÜRKİYE'DE BULUNAN MAARİF DERNEĞİ BAŞKANI İLE KONUŞTUK.

İlk mülakatımızı, merkezi Almanya’da bulunan Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Turguncan Alaattin ile yaptık.
Geçtiğimiz günlerde “Türk ve Müslümanların Bilim ve Medeniyet Yolculuğu” başlıklı makale serisi sırasında Türkistan’ın medeniyete yaptığı katkıyı ayrıca yazma ihtiyacı doğdu hem de Doğu Türkistan kültürünü tanımak maksadı ile; “Bilimin Medeniyetin Beşiği Doğu Türkistan Uygur Medeniyeti ve Kültürü” başlıklı yazı serisini yayınlamış bulunuyoruz. Yazı serimize siz değerli okurlarımız ilginizi esirgemediniz. Şimdi ise; Doğu Türkistan muhacir yöneticileri ile yaptığımız ropörtajı sizlere sunuyoruz.
İlk olarak, Turguncan Alattin ile yaptığımız söyleşi ile verdikleri mücadeleyi ve Uygurları tanıtmış olmayı umarız. Müslüman Kadim Türk Yurdu Doğu Türkistan’ın Çin komünist yönetimi tarafından işgali sonrası soykırım ve zulüm karşısında muhacir durumuna düşen Müslüman Doğu Türkistan halkının bulundukları ülkelerde verdikleri kurtuluş mücadelesini tanımak, mücadeleye katkı verebilmek için Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Turguncan Alaattin ile yaptığımız söyleşiyi sizlere sunarız.
Soru: Turguncan Bey kendinizi kısaca tanıtırmısınız?
Cevap: Ben şu an Dünya Uygur Kurultayı başkanlık görevini yürütüyorum. Aslen Doğu Türkistanlıyım. Eğitimimi Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi’nde tamamladım. Uzun yıllardır Uygur halkının insan hakları, dini özgürlükleri ve milli kimliğini koruma mücadelesini yürütüyorum. Amacım, özgür ve onurlu Uygur halkının kendi ülkesi olan Doğu Türkistan’da bağımsız, barış içinde yaşadığı bir geleceğe katkı sunmaktır.”
Soru: DUK teşkilatını nasıl tanıtırsınız? Hangi ülkelerde teşkilatlanmanız var? Ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Cevap: Dünya Uygur Kurultayı, Doğu Türkistan halkının sesi olarak faaliyet gösteren uluslararası bir çatı kuruluştur. Merkezi Almanya’nın Münih şehrindedir. Amacımız, Uygur halkının insan haklarını, inanç özgürlüğünü, milli kimliğini korumak ve Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını kazanmaktır. Bugün Avrupa, Amerika, Kanada, Türkiye, Japonya, Avustralya ve Orta Asya’da teşkilatlarımız bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve diğer uluslararası platformlarda Uygur halkının sesi olmak, Çin’in Soykırım ve baskı politikalarını dünya kamuoyuna duyurmak ve durdurmak için çalışıyoruz.
Soru: Çalışmalarınızda karşılaştığınız güçlükler nelerdir?
Cevap: Çalışmalarımızda en büyük güçlük, Çin hükümetinin baskı, tehdit ve dezenformasyon politikalarıdır. Uygur meselesini gündeme getiren kişi ve kurumlar sürekli karalama kampanyalarına maruz kalıyor. Ayrıca Doğu Türkistan’daki bilgi akışının tamamen engellenmesi, oradaki halkımızla doğrudan iletişim kurmamızı zorlaştırıyor. Buna rağmen biz, adalet ve hakikat için mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz.
Soru: Türk İslam devlet ve topluluklarının Doğu Türkistan’da yaşanan soykırım hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu düşünmüyor musunuz?
Cevap: Maalesef Türk ve İslam dünyasında Doğu Türkistan’da yaşanan soykırım hakkında yeterli bilgi ve bilinç hâlâ tam anlamıyla oluşmuş değil. Bu durum, Çin’in yıllardır yürüttüğü dezenformasyonun ve baskı politikalarının bir sonucudur. Ancak son yıllarda farkındalık giderek artıyor. Biz, kardeş halklarımızın bu gerçeği daha iyi anlaması ve Doğu Türkistan halkıyla dayanışma içinde olması için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz.
Soru: Türk ve Müslüman topluluk ve devletlerin Doğu Türkistan’da yaşanan soykırıma karşı duruş gösteriyorlar mı?
Cevap: Ne yazık ki Türk ve Müslüman devletlerin büyük bir kısmı, Doğu Türkistan’da yaşanan soykırıma karşı yeterince güçlü bir duruş sergileyemiyor. Bunun temel sebebi, Çin’in ekonomik ve siyasi baskısıdır. Ancak halklar düzeyinde, özellikle sivil toplum ve dini çevrelerde Uygur halkına yönelik duyarlılık ve destek giderek artıyor. Bizim görevimiz, bu farkındalığı büyütmek ve kardeşlerimizin vicdanına seslenmektir.
Soru: Türk ve Müslüman devlet ve topluluklardan beklentileriniz nelerdir?
Cevap: Bizim Türk ve Müslüman devletlerden beklentimiz, kardeşlik hukukuna ve İslam’ın adalet ilkesine uygun şekilde Doğu Türkistan meselesinde daha açık ve cesur bir tavır almalarıdır. Uygur halkının yaşadığı zulme sessiz kalmamalarını, uluslararası platformlarda adalet ve insan hakları temelinde sesimizi desteklemelerini istiyoruz. Ayrıca halklarımız arasında bilinç, dayanışma ve dua köprülerinin daha da güçlenmesini bekliyoruz.
Soru: Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımla ailenizden mağdur ve mazlumlar var mı?
Cevap: Evet, maalesef benim ailemden de birçok kişi, annem, kardeşlerim Doğu Türkistan’daki zulümden etkilenmiştir. Akrabalarımdan uzun süredir haber alamıyorum; bazıları kamplara götürüldü, bazıları ise baskı altında yaşamaktadır. Benim ailemden olmasada ne farkeder? Çünkü bu acı sadece benim değil, milyonlarca Uygur ailesinin ortak acısıdır. Bu yüzden mücadelem kişisel bir mesele değil, halkımızın onuru, inancı ve özgürlüğü için verilen bir insanlık mücadelesidir. Bizim Türkiye’den ve aziz Türk milletinden beklentimiz, Doğu Türkistan davasına gönülden sahip çıkmalarıdır. Çünkü biz aynı kökten, aynı inançtan, aynı kültürden gelen kardeş halklarız. Uygur halkı bugün kimliğini, dinini ve varlığını korumak için büyük bir bedel ödüyor. Türkiye’nin tarihi, vicdani ve manevi sorumluluğu gereği bu davada daha güçlü bir şekilde sesini yükseltmesini, uluslararası alanda Uygur halkının sesi olmasını temenni ediyoruz. Aziz Türk milletinin duası, desteği ve kardeşliği bizim için çok büyük bir güçtür.
Soru: Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
Cevap: Son olarak şunu söylemek isterim: Doğu Türkistan meselesi sadece Uygurların değil, bütün insanlığın vicdanını ilgilendiren bir meseledir. Biz adalet, özgürlük ve insan onuru için mücadele ediyoruz. Uygur halkı unutulmasın, sessizliğe terk edilmesin. Her vicdan sahibi insanın bu zulme karşı bir söz söylemesi, bir adım atması, bir dua etmesi bile büyük bir anlam taşır. Çünkü zulme sessiz kalmak, zulmün bir parçası olmaktır.
-Çok değerli Turguncan Bey yaptığınız açıklamalardan dolayı çok teşekkür ederim. Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin hürriyetine kavuşmasını, kadim Türk yurdu Doğu Türkistan’ın bağımsızlığına kavuşmasını temenni ederim.
Turguncan: Halis Bey Doğu Türkistan davasına yaptığınız katkıları asla unutmayacağız. Bir gazeteci olarak soykırımın dünyaya tanıtılması ve Doğu Türkistan mücadelesine katkılarınıza milletimiz adına çok teşekkür ederiz. Allah sizden razı olsun. Amin.
(Devam edecek)




