1974 yılıydı. Merhum babam otobüs işletmeciliği yapıyordu. O tarihlerde otobüsü olmak iyi bir iş adamı, işletmeci demekti. Kaldı ki babama ait kasabamızda bir de mağazamız vardı. Otobüsümüz de zaman zaman üçe çıkabiliyordu. Babamla birlikte otobüsümüzü çalıştırmak için Ankara'ya götürmüştük fakat otobüs önemli bir arıza yaptı ve parçası Almanya'dan gelecekti; iki aydan fazla parça bekledik dolayısı ile otobüsümüz de biz de çalışmadık.

Merhum annem kasabada kalmıştı. Kardeşlerim henüz küçüktüler. Tabi babamın uzun süre evden uzakta kalması dolayısıyla  evimizde ekmek yapmak için un kalmamış, bizim durumdan haberimiz yok, ailemiz de ödünç de olsa başkasından istemeye alışık olmadıkları için; merhum annem bir akrabamıza iki defa un istemeye gitmesine rağmen, bizim unumuz yok diyememiş! Anneme "anne neden söylemedin, biz gelince öderdik neden istemedin?" dediğimde ise; "oğlum evde olunca ödünç istenebiliyor, olmayınca ödünç de isteyemiyor insan, isteyemedim" demişti. Tabi komşular da bizde un olamayacağını akletmemişler. Çerkes kızı olan annem mekanın cennet olsun. Bu olayı ders çıkarılması için yazdım. Varlıktan yokluğa düşmek insani bir durumdur ve kimsenin de garantisi yoktur. Adapazarı depremini hatırlayınız "kırk yıllık birikimimiz kırk dakika da yok oldu" demişti, ekmek kuyruğunda bekleyen bir vatandaşımız..

Dün hali vakti yerinde olan bir komşunuz bugün muhtaç olabilir!..

SOSYAL DENGE ve DAYANIŞMA FONU

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir."
Birlikte düşünelim ve cevabı birlikte verelim.
Kaç kişi akrabalarına, eşine dostuna işten çıkarılan komşusuna "halin nicedir" diyor? 

Şehir hayatı özellikle büyük şehir hayatı akrabalık ve komşuluk  bağlarını zayıflattı.
Kimse kimseye "halin nicedir" diye sorma ihtiyacı hissetmiyor. Oysa özellikle içinden geçtiğimiz salgın ve ona bağlı kısıtlamalar pek çok iş vereni iş yerinden, çalışanı ise işinden etti.

Halbuki hayat devam ediyor; mutfakta tencere kaynamayı bekliyor, elektrik su telefon faturaları kiralar ödenmeyi bekliyor.
Ülkemizde çalışanların kahır ekseriyetinin asgari ücret alması, işsiz kalması halinde anında en hayati ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale getirmektedir. Ayrıca emeklilerin büyük bölümü alt derecelerden emeklidirler; bu da binaltıyüz lira ile ikibin beşyüz lira arası demektir. Bununla bir ay geçinmek gerekmektedir. Bütün ödemeler bu paralarla yapılmak durumundadır.

Bütün bunların sonucu olarak özellikle içinde bulunduğumuz süreçte devlet tarafından "SOSYAL DENGE ve DAYANIŞMA FONU" kurulmalı ve bu fonda biriken paraları işyeri kapanan, işsiz kalanlar ve işsizlere CAN SUYU olarak ödemelidir.

Sosyal dayanışma fonu kurulması konusunda YASA çıkarılmalı ve "SOSYAL DENGE ve  DAYANIŞMA FONU" ZENGİNLERden ve  BANKALARın kârlarının yüzde beşi alınması halinde külliyetli miktarların olacağı malumdur. Fona toplanan paralar ihtiyaç sahiplerine  ŞEFFAF bir şekilde dağıtılmaktadır.

Bu uygulama topluma iyi anlatılmalı ve iş adamlarının öncülük ve teşviki sağlanmalıdır.
Dünya ve ülkemiz olağanüstü günlerden geçmektedir.

Devletimiz SOSYAL YARDIM konusunda çok yaygın ve etkin çalışmayı zaten yapmaktadır. Benim önerim buna ilave olarak Covit-19 salgını nedeniyle olağanüstü gelişen durumla ilgilidir. Bizim devletimiz ve milletimiz üstüne hamiyet perverlikte eline su dökecek başka bir millet ve devlet olduğunu da sanmıyorum.

Provakasyonlara açık olmamalıyız.

Yaşamakta olduğumuz süreç ekonomik olarak çok büyük kesimini ilgilendiren bir süreçtir.
Toplumu provokatörlere ve provakasyonlara açık hale getirir. Allah korusun bir anda kimsenin hesap etmediği işler olma potansiyelini içinde barındırmaktadır.

Toplumsal barışın ve dayanışmanın sağlanması amacı ve bizim vatandaşımızın zihin dünyasında "DEVLET BABA" düşüncesi bu beklentiyi doğurmaktadır.

Onun için hiç vakit kaybetmeden "SOSYAL DENGE ve DAYANIŞMA FONU" kurulmalıdır.
Ayrıca devlet ve fertler de üzerimize düşen görevlerden kaçınmamalıyız.

 

Alışılmış israf harcamalar

Yapılmakta olan normalmiş gibi görünen ALIŞILMIŞ İSRAFTAN vazgeçmeliyiz.
Öncelikle devlet, devletin bütün kurum ve kuruluşları ayrıca harcama konusunda devlet içinde devlet konumuna gelen belediyeler de israftan vazgeçmeli.

Ölçü şudur; KENDİ İŞ YERİNİZDE YAPMAYACAĞINIZ HARCAMALARI yapmamaktır.
Hangi Belediye başkanı kendi iş yerinde astronomik bedeller karşılığı araç kiralar.
Hangi bürokrat kendi işyerinde yaşadığı lüks ve debdebeye izin verir.

Bizden katbekat zengin ülkeleri, lüks ve makam aracı konusunda katbekat geçmiş durumdayız. 
Bazı harcamalar alışılmış olduğu için harcama yapanlar nezdinde normalleşmekte, yaptıklarının israf olduğunu görmemekte veya görse de herkes yapıyor diyerek vicdanını rahatlatmakta, işi normalleştirmektedirler. Yukarda ifade ettiğim gibi ölçü belli, şimdi yaptığımız harcamaya kendi iş yerimizde olsa razı olur muyuz? Tabi ki olmayız o halde çözümü uzakta aramayı bırakmalı, vicdanlarımızda aramalıyız. 

Bazı partilerin aldıkları  Hazine  yardımları?

Daha öncede birkaç defa teklif ettiğim gibi siyasi partilere ödenen ve beşyüz milyon lira mertebesinde olan para bu fona aktarılmalıdır. Bazı partilerin aldığı astronomik hazine yardımı konusunda vatandaşın rızası alınmalıdır.  Ayrıca partilere verilen hazine yardımı makul seviyelere çekilmeli ve seçime giren partilere de yardımdan pay vermenin formülü bulunmalıdır.

Hazine yardımı almayan partiler mali sorunlarını nasıl çözüyor, ne yapıyorlarsa onlar da partilerinin mali meselesini öylece çözmeliler. 

Doğrusu  ise  bir anketle PARTİLERİN HAZİNEDEN ALDIKLARI YARDIMA vatandaşın rızası var mıdır?  diye vatandaşa sormalarıdır. Hatta anket firmalarına önerimdir. Yaptıkları anketlerde vatandaş adına böyle bir soru sorabilir  vatandaşlık görevi yapmış olurlar.

Unutmamalıyız bu dönemde pek çok insan iş yerini ve işini kaybetti; iş bulabilenler ise asgari ücretle çalışabilmektedir..
Bizim insanlarımız batı ülkelerinde olduğu gibi yağmacılık elbette yapmaz. Ancak provakatif kalkışmalar kitlelerin zayıf noktalarındandır.

En kısa zamanda;

SOSYAL DENGE ve DAYANIŞMA FONU kurulmalı ve vatandaşlarımızın sıkıntılarını paylaşmalıyız.

Ayrıca da muhalefet partileri, içinde bulunduğumuz şartları malzeme yapmamalı "ıspanaktan yağ çıkarmaya” kalkmamalı, yok efendim devlet sermaye ve iş adamlarına şöyle yaptı böyle yaptı gibi yakışıksız birlik ve beraberliğe zarar verecek sözler yerine, bu çalışmalar sırasında muhalefet partileri de destek olmalılar. Hatta buyursunlar HAZİNEDEN ALDIKLARI PARALARI İADE EDEREK ÖRNEK OLSUNLAR da göstersinler,  ne kadar samimi olduklarını.. Muhalefet partileri hiç merak etmesinler, millet olanı biteni vicdanında tartmakta ve gereğini gerektiği zaman yapmaktadır. Olumlu tavırlarında muhalefette milletin takdirini kazanmaktadır. 

Sonuç olarak;

Sosyal Denge ve Dayanışma Fonu kurulup  işletilerek; 
Devletin vatandaşın yanında olduğu ve derdi ile dertlendiği fiili olarak gösterilmiş olacağı gibi, "komşusu açken tok yatan bizden değildir" hitabının gereği yapılmış olacaktır.

Toplumsal dayanışma,
Bu gün değil de ne zaman?!

Vesselam..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.