150

Ülkenin gündemine yetişmek mümkün değil. Arada bir geçmişi de ihmal etmemek gerek. Bugün sizlere ülkemizin demokratikleşme ve modernleşme sürecinde yaşadığı olaylar ve kişilerden bir kısmını hatırlatmak istedim. Zira geçenlerde duruşması yapılan, o meşhur Umud Opersyonları’nın devamındaki “Umud Davası” nın yargılaması devam ediyor.

Bu defa inceleme ve araştırma konumuz HAYRİ KOZAKÇIOĞLU ve bana göre halen muammalı intihar olayı..

Hayri Kozakçıoğlu evinde ölü bulundu - Son Dakika Haberleri İnternetHürriyet Gazetesi’nin 23.05.2013 günü saat 15:30’da manşetten verilen haberi;

“Eski Olağanüstü Hal (OHAL) Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Sarıyer Reşitpaşa'daki villasında ölü bulundu!..”

Okuyunca önce çok şaşırmıştım. Zira O sıradan biri değildi, 75 yaşına rağmen dinç, düzenli sporlarını ihmal etmeyen, sağlıklı ve aklı yerinde bir insandı Kozakçıoğlu..

1959 Yılından bu yana devletin muhtelif kadrolarında hizmet vermiş, birçok ilçede Kaymakamlık, Mülkiye Başmüfettişliği yaptıktan sonra, sırasıyla Erzurum Valiliği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 12 Eylül’den sonra Adana ve 1987’lerde Diyarbakır Valiliği görevlerini üstlenmiş, 1987’den itibaren Olağan Hal Bölge Valiliği ve İstanbul Valiliği’nden sonra da 20. ve 21. Dönem DYP’den İstanbul Milletvekilliği, hatta DYP. Genel Başkan Yardımcılığı yapmış bir insan..

60 Yaş üzeri olanlarımız hatırlayacaklardır; 01.02.1979 Günü merhum Gazeteci Abdi İpekçi İstanbul’da evine dönerken Mehmet Ali Ağca (kendi ifadesine göre) tarafından gerçekleştirilen elim bir suikaste kurban gitmişti.. İşte bu olayın soruşturmasını yapan Emniyet Müdürüdür Hayri Kozakçıoğlu..

OHAL Valiliği döneminde Güneydoğu’da PKK ile mücadele adına “dağ köylerinin boşaltılma” faaliyetlerinde, Devlet adına o dönemlerden günümüze kadar yansıyan ağır damgaları vurmuş bir Vali’ydi Kozakçıoğlu..

Yine OHAL Valiliği esnasında Başbakanlık örtülü ödeneğinden bugünün parasıyla 250.000 Dolar kadar bir paranın kendi adına banka hesabına aktarılmıştı. O devre İçişleri Bakanı olan Mehmet Gazioğlu tarafından olayın üzerine gidilmesi üzerine; bu paranın “İç İşleri Bakanı Mustafa Kalemli’nin onayı ile kendi hesabına aktardığını ve 1993’te Bölge Valiliğinin talebiyle iade ettiğini” savunmuştu. Mustafa Kalemli’nin “bu olaydan haberinin olmadığını” söylemesi üzerine de, Başbakan Tansu Çiller tarafından istifası gündeme getirilmişti..

Çünkü "Vakıfbank Sirkeci Şubesi'nde hesabım yok’’ dediği halde, bu şubedeki 5 ayrı hesabında, birbirine çok yakın tarihlerde 1 aylık vadeyle yatırılmış 7,5 milyar lirası olduğu ortaya çıkmıştı (bunu ben de basından okumuştum)..

Kozakçıoğlu, OHAL Bölgesinden İstanbul'a gelirken kendi adına para transfer etmekle suçlanıyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel imdadına yetişerek “örtülü ödenekten terörle mücadele için verilen bu paraların ne için harcandığı açıklanırsa devlet sıkıntıya düşer” şeklinde açıklamasıyla Vali’sini aklamıştı..

Demirel ‘‘Bu insanı savunmak benim için vicdan borcudur. Ben bu işe karışırım ve kelle koltukta çalışan bu insanı korurum..’’ Diyerek, babalığını göstermiş, tereyağdan kıl çeker gibi bir hamlede Kozakçıoğlu’nu bu sıkıntılı devresinden sıyırmış idi..

İstanbul Valisi iken, o dönemde İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’le ve İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcı ile birlikte çalışmış; bu ekip özellikle DEV-SOL’un lider ve örgütleyici kadrolarına ciddi darbeler vurmuştu.

Bir dönemin devlet adamı üçlüsünden biri olarak Kozakçıoğlu, Devletin en mahrem ve ağır konularında görevler yüklenmiş, daha sonra özellikle Mehmet Ağar ile aralarında geçici ihtilaflar çıksa da, devlet adına verilen görevlerini gözünü kırpmadan hep yerine getirmişti.

*Necdet Menzir, (Bursalılar iyi bilir) akciğer yetmezliğinden vadesiyle rahmetli oldu.

*Hayri Kozakçıoğlu, anlattığım gibi muammalı bir ölüm ve O da rahmetli..

*Mehmet Ağar da, hayatta ve bildiğim kadarıyla sağlığı da yerinde, zira yakın zamanda Galatasaray’ın şampiyonluk maçında görüldü.. En son gazeteci Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerinin de içinde olduğu çok sayıda faili meçhul olayın aydınlatılmaya çalışıldığı "Umut davası”nda, Mahkeme “dinlenmesine” karar vermişti.

İki hafta önce yapılan duruşmada bu dinleme gerçekleşmedi ve duruşma 22 Eylül 2025 gününe ertelendi. Ağar dinlenince Hakimlerin önleri aydınlanır mı? Bilemiyorum.. Eylül ayına da fazla kalmadı ve bizler de merakla bekliyoruz.

“Mahşerin 3 Atlısı” gibi 1990’lı yılların o alacakaranlık günlerine damgasını vuran bu insanları hep, “devletin kara kutuları” ve “Demirel’li yılların tarihi sır küpleri” olarak görmüşümdür..

Bunları bir arada düşününce de aslında şaşkınlığı kalmıyor insanın. Ancak; Daha ölümünden bir gün önce, alış-veriş yaptığı marketin sahibine Bolu’dan getirttiği organik süt için sipariş vermiş olan Kozakçıoğlu..

Hayatının o normal akışında sağlıklı bir kişi ve bundan tereddüt yok iken, muammalı bir şekilde intihar etmiş olması, doğrusu bana halen inandırıcı gelmiyor.

O zamanlar gerçek nedeni ve olası muhtemel failleri ortaya çıkartılır, demiştik. Peki, çıkartıldı mı? Üzerinden yıllar geçti, usule uygun takipsizlik tutanağı tutuldu ve dosya sanırım arşive kaldırıldı.

Hakimlerimizin, Hayri Kozakçıoğlu’nun ölüm olayını, yeniden soruşturma açtırılarak, faili meçhul cinayetlerle ilgili “Umut Davası”na dahil etmelerinin, bir devrin aydınlanmasına katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Takdir Adalet Makamının tabii ki..

26.05.2025

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ALİ KAYBAL 7 ay önce

Fırtınalı günler geçip gitse de yıllar sonra hala çalkalanıyor. Alınan ahlar mı var ona bakmak lazım

Avatar
Hasan Şahin 7 ay önce

Haklısınız. Bu adamın ölümü aydınlanırsa çok şeyler aydınlanır. Ama illaki örterler.

Avatar
Remzi Dilan 7 ay önce

Adalet, daha doğrusu yargı yerinde duruyorsa eğer, savcılar ve hakimler bizim dönemin babacan meslektaşlarıysa, Hulusi Kentmen gibi Komiserlerimiz hala varsa belki, bir ihtimal. Bence bu tip olayların ve davaların gerçek sebebini ve faillerinin gerçek kimliklerini torunlarımız, onların çocukları ya da torunları, yakın tarihi okuyarak öğrenecek. Yazınız ve tarihi hazırlatmanız güzeldi.

150