Konuşmaya mecalim yok, tükendi sözler boşluğa haykırmaktan. Kelimelere sığdırıp sarf ettiğim halim ulaşmadı bir kalbe. Kimsesiz kaldım, cümlelerim dönmedi geriye.

İçim dışa çıkıp görülür olunca, ağırlığım yük oldu da omuzlarıma, omuz atanım olmadı. Olmadı duyanım, kaldım ağırlığımla! Ağır aksak bir yaşam benimkisi. Bir önceki adım siliniyor ilerlerken. Önümü göremeyişim, ardımı göremediğimden. An yaşanamıyor anlatılamayınca, tükendi sözlerim, görenim duyanım, dayanağım yok. Kendinle konuşmak susmayı gerektirir, sustum girerken sessizliğin içine.

Yıkık dökük, harap bir ömrün molozları arasında gülümsemek, sefaletten olumlamalar çıkartmaya çalışmaktır. Elde bırakılan son şey! Bardağın bakılacak dolu tarafı kalmadı içildiğinden beri, işitmediler ama içtiler. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum oysa, tek ben duyuyorum. Kendini duymak mecburiyetindir kendine konuşuyorsan.

Gürültü ve kargaşayla hızla akıyor yaşam, durmaksızın. İnsan, insanlığını harcıyor umursamazca ve farkında değil kendini tükettiğinden. Bense, suspus olmuş bir haldeyim, anlatamıyorum hikayemi, anlatacak bir kalp bulunmadığından. Hikayem, sessizliğin içinde saklı tüm yaşanmışlığıyla.

Kendini, sadece kendinin bilmesi bilinmemektir. Kendinle konuşunca mecburiyetten, sadece kendin duyarsın kendini. Sadece kendini kendin bildiğin ve gördüğün gibi. Tekim, kimsesizim, sadece kendimim kendiliğimde, yıkık dökük bir halde.

Çığlığım gecede asılı kaldığından beri sessizim. Kulaklarımda hep aynı çınlama, kendimi anıyor oluşumdan. Hatıralarda kaldım bugünde olmayışıma sebep. Kalbinle aklın aynı şeyi söylemiyorsa ve kalbini duyan yoksa, aklın söyleminde kaybolursun da kendin olmayarak bulunursun sözlerinde.

Yoruldum sarf ettiğim sözler boşa çıktığından beri konuşmaktan. Anlattığın söylemek istediğin değilse, sözlerin perde olur gerçeğine, görülmezsin duyulmadığın için. Görülen sen değilsindir duyulan sen olmayınca. Duyulmadığın için görülmeyensin ve sözlerin tükendiğinden tükenensin.

Ateşi yanana, soğuğu üşüyene, yalnızlığı duyulmayana sormalısın. Olmadı halimi soranım. Dil ucuyla yapılan kıytırık nasılsınlara verdiğim iyi cevaplarında gizliydi aslında iyi olmadığım.

Sesimi duyan çok da beni duyan olmadı herkes kendini duyarken. Söyleyemedim hiç söylenmeyenleri. Söylemezken de duydum hep kendimi. Hep gördüm görülmeyeni, örttüm! Tükenmişliğin dibindeyim, bittim sessizleşince.

Uçurumun kıyısındayım, neye tutunsam çürük çıktı ve ben artık düşmeye meyilliyim, yenildim kendime. Gelsin beklenen bekletmeden! Düşüyorum yüzümde bir gülümsemeyle. Ne garip, ilk defa gülümsüyorum, gülümseyerek dibine varacağın ve benden geriye hayata asılı acı bir gülümseme bırakacağım, görülür belki. Acı bir gülümseme, veda hediyesi kalan geriye.

Her gün bir basamaktır aslında, yukarıya ya da aşağıya. Yukarısı cennet aşağısı cehennem ve sen çıkmakla inmek arasında gidip gelirsin bulunduğun merdivenin üstünde dururken öylece. Geçmişle gelecek şu an durduğun basamakta aynı anda. Çıkmak mı inmek, inmek mi çıkmak? Durmak, yaşamamak!

Sessiz haykırışların ardına saklanan bir çocuk taşırsın içinde, geçmişten kalma. Mutsuzluk tüketir umutları, adım atamaz, çakılı kalırsın olduğun yere. Çıkmak zordur da inmek daha zor gelir inerken çıkacaksan yukarıya. Hayat sensin ve sen hayata dahil değilsin. Olduğun hal!

Solgun bir düş gördüm soluk bir ışığın gölgesinde üşürken. Bir düş gördüm hayal meyal, uyandım, hatırlanmayan. Söndü içimdeki ateş. Düz duvar olunca önündeki basamak, çıkamazsın. İstediğin midir doğru, yaşadığın mı? İstediğin şeyse doğru, bozuk saat kadar bile değilim artık. İstemsizim! Öldüğünü kabullenmek bir sonrası.

Hayatın boyunca istenmemekle geçerek geldiysen bugüne, istenmediğinden istemezsin artık kendini sende. İstemezsin ne inmeyi ne çıkmayı ne de şu an durduğun basamağı. İstek bittiyse tükenmişsindir ya, dibindeyim, istenmeyenim, istemeyenim kendimi ve her şeyi.

İnmiyorum artık düşüyorum, tutunduğum son umutta koptu. Çıkmak değil, dibe yuvarlanmaktayım. Aldığın son darbe kırar direncini, kırıldım. Paramparça bir hayatın parçalanmışlığındayım, dağıldım, kalmadım, dibe vardım. Görülmedim, duyulmadım, okunmadım. Çekiyorum kendimi kendimden, sessizliğe girerken. Beklemekteyim beklenileni paramparçalığımla, tekim, sessizim.

Tüm sözler söylendi, tükendi bitti. Suyu çekilmiş dere yatağı benden geriye kalan, kupkuru. Dahil olmak istemediğim hayatın içinde mecburiyetten ibaretim. Bakarken görmeyen, duyarken işitmeyen, söylerken söylemeyen hal, varken olunmayan haldir. Yokum varken.

İklim değişikliğine yenildim, çekildim kendimden, bittim. Kalmadı verecek hiçbir şeyim. İçten kuruyunca çekilmekten, dışa çıkılmıyor. Açılan kuyularda haps oldum özgürlüğüme sebep, kurudum.

Hep aldılar hiç vermeden. Tükettiler, tükenince çekip gittiler artlarına bakmadan. Kuru bir dere yatağı benden geriye kalan. Bir damla suya, yağmura muhtaç hale nasıl geldim? Tüm kuruluğumla uzanıyorum boylu boyunca.

Olmaması daha iyiyse olmasın istenilen, olduğu sürece yoktur aslında. Olmak ya da olmamak değildir mesele. Mesele, olduğun yerde bulunmamaktır. Mesele, her ikisi arasında kalıp sıkışmaktır aslında. Sıkıldım, kuru bir paso kaldı benden geriye.

Şikâyet değil benimkisi, kabulleniş dönüştüğüm hali. Denize ulaşmak başka hayal. Olmayacak olanı oldurma çabasına yenildim.

ozkangunal@ozkangunal.com

https://www.ozkangunal.com/

Tel: 0536 380 79 54

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.