Köyün birinde ağa köyün en güzel kızına tecavüz etmiş.

Konu mahkemelik olmuş.

Ağa varlığını kullanarak bu işten ceza almadan çıkmış.

Gel zaman git zaman ağa şehre iner.

O sırada ölümle sonuçlanan bir olayın içen düşer.

Ağayla birlikte iki kişiyi daha alırlar.

Mahkemeye çıkartılır. Hakim idamlarına karar verir.

Son sözlerini sorarlar. Ağa şöyle der ;

“Ben bu olayda suçsuzum suçsuz olmasına da lakin yelin geldiği yeri biliyorum”

..

Şu anda pandemide en çok zarar gören esnaf kesimi.

Acaba esnaf da kendilerini bu hale düşüren yelin nereden geldiğini biliyor mu?

Acaba esnaf “Biz bu hale neden düştük" diye kendilerine hiç sordu mu?

Düne kadar astronomik rakamlarla mal satan bunlar değil miydi?

Yanlarında en düşük ücretle en fazla mesai yaptıranlar bunlar değil miydi?

Vel hasıl kul hakkına girip hiç bir şey olmamış gibi kenara çekilenler bunlar değil miydi?

O gün nasıl üzülmüşsek, bu gün de düştükleri durum için üzüntü duymaktayız.

Ancak ortada bir gerçek var ki, herkes kendi kapısının önünü temizleyecek.

..

Bu gün sabah çok cüzi bir fiyatı olan bir yapıştırıcı aldım.

Raf fiyatının altında 1.25 TL yazılıydı.

Kasaya geldiğimde 2.95 fiyat aldılar.

Başka söze gerek var mı?

Mesele kuruş meselesi değil.

Aldanıp aldatmamak meselesidir.

Güven içinde içinize sindirerek alıp verme meselesidir.

Hala bir hırsın ve tamahın içinde debelenip duruyoruz.

..

Müslümanlar olarak düştüğümüz hale bir bakalım.

Yaradan bizim Müslümanlığımızdan emin değil.

Eğer böyle olmasaydı ;

Kabe suratımıza kapanır mıydı ?

Camiler suratımıza kapanır mıydı ?

Mescitler suratımıza kapanır mıydı ?

Safları sıklaştırın şeytan girmesin derken,

Şeytan safların arasında bu kadar rahat cirit atabilir miydi ?

Camiye girerken bile maskeyle giriyoruz.

Yüzlerimizi örterek giriyoruz.

Demek ki utanılacak bir halimiz var ki Yaradan bizlerin yüzünü örttürerek alıyor huzuruna.

Yüzümüzü görmek istemiyor.

..

Kürsüye oturup da, aşağıda boyunlarını bükmüş Müslümanlara ;

“Ey Muaviye bu sarayı kendi paranla yaptırdıysan israf. Yok, halkın parasıyla yaptırdıysan bu haram" diyen sahabi Ebu Zerr’in hikayesini anlatmak kolay.

Acaba Diyanet işleri başkanına diyebiliyorlar mı ?

“Ey Başkan Bodrum’da sahil kenarına saray gibi bir külliyeyi yaptırmak haram mı helal mi?

İnsanlar geçim sıkıntısı çekerken bizim böyle bir külliyeye girip istirahat etmemiz Allah’tan reva mı" diye.

..

Haksızlığa başkaldırmadığımız sürece,

Kul hakkını yemekten kaçmadığımız sürece,

Alırken de satarken de kanaatkar olmadığımız sürece,

Allah’a olan kulluğumuzu layıkıyla yapmadığımız sürece,

Pandeminin bu ülkeden öyle kolay gitmesini kimse beklemesin.

Ne yaparsanız yapın,

Hangi işle uğraşırsanız uğraşın,

Önce insan kendisini düzeltecek. Öncelikle de kendi nefsime diyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.