Anayasa değişikliğini isteyen kardeşlerim, ya evet çıkarsa gerçekten ne olacağını biliyor musunuz?
Hani bir söz vardır, Allahtan ne dilediğinize dikkat edin gerçekleşebilir.

İnsanlar yaşamı boyunca iyi olduğunu sandığı ve bazen de güvendiği insanlar önerdiği için bazı yol ayrımlarına girebilirler. İşte bu durum şu an ülkemiz de için geçerli, gerçek bir yol ayrımındayız. Halkın % 80-90 ve hatta % 70’nin değil her iki tarafın en iyimser tahminlerine göre kendi lehine olabilecek % 58’lik bir orandan bahsediyoruz. Bu ülkemizin insanlarının da tam anlamıyla bir yol ayrımına girmesi ve bölünmesi değil midir? Oysa bir anayasa değişikliği her kesimin kabul edeceği ve büyük çoğunluğun kabul edeceği değişiklikler olmalıdır.

Bu halkoylamasından evet çıkarsa, bir liderin sahip olabileceği yetkilerin farkında mısınız ?
Bu liderin şu anda kim olduğu önemli değil, Türk Devleti gelecekte de olacaktır, insanlar fanidir.
Kaç günden beri evet cephesinde bir çatlak oluştu, federasyon konusu konuşuluyor. Bahçeli, Erdoğan’ın bazı boş danışmanlarının federasyonu destekleyen ve öneren açıklamalarına tepki gösterip, Ülkücüler’in bu durumda HAYIR diyeceğini ima edince, yanıt olarak Erdoğan ben öyle bir şey dedim mi diyor?
Haklı olabilir, ama bu yetki, anayasanın halkoylamasına sunulacak olan yeni 123 maddesiyle cumhurbaşkanına verilmiş. Diyor ki madde 123: “Kamu tüzel kişiliği ancak kanunla veya cumhurbaşkanı kararnamesi ile kurulur.”  Yani adına eyalet değil, bölge dersin başka bir şey dersin ama kelime oyunuyla istediğini yaparsın. Ancak kamu tüzel kişiliğini oluşturan kurumları değiştirme yetkisine sahip olursan, il valisini kaldırdım bölge valisi olacak, onu da halk seçecek dersen, bunun adı eyalet olmasa bile eyalet sistemi olur. Madde bu kadar açık, sen çok adil (!) ve tarafsız olabilirsin !.. Bu yetkiyi böyle kullanmayabilirsin !.. Ama senden sonra birisinin bu yetkiyi kullanmayacağının garantisi var mıdır ?  Senden sonra hep senin sülalen mi yönetecek ki bu ülkeyi, bu garantiyi verebiliyorsun ?..

Aynı anlayış yüksek yargı organlarının seçiminde de var.
Yüksek yargı organlarına atanacak olan hakim ve savcılar cumhurbaşkanı ve meclis tarafından seçilecek. Meclisteki milletvekilleri de cumhurbaşkanının partisinden olunca kimin seçileceği belli olacak. Tam bir “al gülüm ver gülüm” durumu. Bu durumda yargı bağımsızlığından söz etmek nasıl mümkün olacak ?
Üstelik evet çıkması durumunda mevcut cumhurbaşkanının durumu ne olacak bilen yok.  Normalde 2019’da seçim var, bu değişiklikler o zaman geçerli olacaksa Erdoğan’ın seçilme garantisi mi var ? Bakalım Allah o günü görmeyi kime nasip edecek ? Garantimiz mi var ?

Yani Türkiye evet oyu çıkması durumunda yeniden bir seçim maratonuna girecek. Seçim harcamaları da bu halkın sırtına yüklenecektir. Bu arada çevremizdeki olaylar ise her zaman olduğu gibi göz ardı edilecektir. Yunanlılar 18 adamızı işgal etti;  Suriye’den çekildik ve orada Kuzey Irak Kürt Yönetimiyle birleşik bir devlet kurulacak ve Kıbrıs zaten gitti. Asıl bunlarla uğraşmamız gerekirken Türk milleti sandık sandık dolaşacak.
Bu değişiklikler sonucunda ülkenin başına gelen herkesin Hz. Ömer adaletine sahip olması gerekir. Oysa günümüz modern dünyasında ve demokrasilerinde bu yetki, insanların inisiyatifine değil, birbirinden bağımsız ve birbirini denetleyen kurumlara verilmiştir. Bu nedenle yasama, yürütme ve yargı birbirinden bağımsız ama birbirini denetleyen ve demokrasinin olmazsa olmaz kurumları olarak ortaya çıkmıştır.

Bu yetkiler bir elde toplandığı zaman bunu adı demokrasi olmaz.   
Bunun adı olsa olsa “otokrasi” olur. Bu monarşinin (krallık) bir çeşididir. Yönetici, bütün siyasî yetkileri tek başına elinde bulundurur. Monarşiden tek farkı, yönetimin miras yoluyla değil kişi tarafından ele geçirilmiş olmasıdır. Bu otokrat (buyurgan) rejimlerin temel özelliği ise, yönetimlerin halk adına karar vermesi, kendine göre iyi, doğru ve güzel olanları dayatması, buna karşın halkın sorunlarını çözümlemeyi de üstlenmesidir. Ben halk için iyi olanı ondan daha iyi bilirim düşüncesi hakimdir. Bu ifadeler size bir şeyi veya bir kişiyi anımsatıyor mu?

Oysa demokrat (katılımcı) rejimlerin temel özelliği ise halkın kendisi için iyi, doğru ve güzel olanlara karar vermesi, sorunlarının çözümlerini kendisinin üretmesidir. Yönetimler ise halktan aldığı yetkilerle bu çözümlerin hayata geçirilmesi ve varsa engelleri ortadan kaldırmak için görevlendirilen kurumlardır. Türk milleti kurtuluş savaşıyla bu rejimi kendisi kurmuştur.

Türkler  “Töre konuşunca Han susar” diyecek kadar siyasi olgunluğa sahip ve bunu binlerce yıldan beri uygulayan bir millettir. Hiç kimse vazgeçilmez ve tek adam değildir. Töre’nin üzerinde Türk halkından kimse daha fazla yetki istemesin. Halkoylamasıyla istenilen bu yetkiler, Türkün kurtuluş savaşıyla, emperyalistlerden kanı pahasına kazandığı hakların geri istenmesidir.

Bu değişikliğe EVET oyu verecek kardeşlerim, bir kez daha düşünün.
Kişileri unutun, bundan sonra da Türk Devleti bakidir, ama yöneticiler hep değişecektir. Mesela siz bu yetkileri şu andaki başka bir siyasi lidere verir miydiniz ?

HAYIR diyen kardeşlerim, lütfen çok keskin olup onlar ve biz ayrımına girmeyin. Zira HAYIR oyu çıkarsa,  bunu AKP veya MHP’li oldukları halde bu halkoylamasında parti liderlerinin fikrine karşı çıkarak oy HAYIR oyu verecek olanlara borçlu olacaksınız.

Yarın ki halkoylaması Türk milletine umarım hayırlı olur.
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.