Türkiye bir bardak suda kopan fırtınalarla uğraşmanın en güçlü merkezi gibi görünüyor. Onca ciddi ve hayati meselemiz varken, saraya kim çıktı-kim çıkmadı gibi boş tartışmalarla vakit geçirip, havanda su dövmeyi çok seviyoruz çünkü.

Şunu iyi bilmemiz lazım ki, günümüzde zaman çok kıymetli, hatta paradan bile değerli. Zamanımızı iyi ve akıllıca, heder etmeden kullanırsak, kafamızı boş işlerle değil, güçlü bir ekonomiye sahip olmak için ne yapmamız gerekire yorarsak, ülkenin problemlerini siyasete yenik düşürmezsek, hazinemizin parayla dolup taşması işten bile değil.

Ama biz böyle yapacağımıza, birbirimizle uğraşıyor, itişip kakışıyor, her Salı’nın menüsündeki laf salatasıyla önümüze gelene verip veriştiriyoruz. Bu yüzden herşey lafta kalıyor, güzelim Türkiye’miz bir türlü krizden ve sıkıntıdan kurtulamıyor ya.. Kim gitmişse gitmiş saraya. Akıllı bir ana muhalefet lideri bunu mesele yapacağına "Benim bilgim dışında hiçbir CHP’li oraya gitmez" diyerek kestirip atmıyor, Muharrem İnce’yle polemiğe giriyor, iktidara da el oğuşturacak malzeme veriyor.

AKP’nin gücü, biraz da CHP’nin iyi muhalefet yapmak yerine, partideki sivilcelerle uğraşmasından kaynaklanıyor. CHP küçük meselelerle uğraşacağına, İyi Parti ve Saadet Partisi ile güçbirliğini geliştirse, üstelik Babacan ile Davutoğlu’nun parti kurma arefesinde oldukları dönemi iyi değerlendirse, geleceğe ilişkin iktidar umutlarını iyice arttırmış olmaz mı? Kurultay hesapları yerine bu hesaplarla ilgilense Kılıçdaroğlu ve halkın sıkıntılarıyla, ekonomik krizle ilgili çözüm formüllerinin üzerinde dursa, daha faydalı bir iş yapmış olmaz mı?

Neyse biz siyasetin kısır çekişmelerinden uzaklaşıp, halkın gırtlağını iyice sıkan ekonomiye dönelim. Önce şu tespitte bulunmakta yarar var. İktidar ekonominin iyiye gittiğini söylüyor, ancak bu iyiye gidişi yönetimin üst katmanlarından başka kimse göremiyor. Sokaktaki enflasyonla, iktidar orkestrasının istatistik kurumunun açıkladığı rakamlar çok farklı. Bana göre biri gerçekçi, diğeri ise zorlama siyasi rakamlar. İktidarlar gerçek enflasyonla pek tanışmazlar. Gerçek enflasyonun değişmez ve mağdur müşterisi hep dar gelirli halktır çünkü.

İnanılmaz bir israf politikasıyla yönetiliyor Türkiye. Plansız programsız ve gereksiz yatırımlara gidiyor paralar. Ayrıca devletteki lüks ve ihtişam anlatılacak gibi değil. Saraylara para yetiştiremiyoruz, içine doldurduğumuz onca personele büyük rakamlar ödüyoruz. Aksaray-Okluk yetmedi, bir de Ahlat’a saray yapıyoruz. Osmanlı’dan kalan bütün Saraylar Cumhurbaşkanlığının emrinde. Zaten bazılarında da, kendileri için çalışma mekanı da yaratmışlar. O halde yeni saraylara ne gerek var? Bunca danışmanı, bunca memuru ne yapıyorlar acaba? Devlet emirlerinde değil mi, istedikleri bakanlıktaki istedikleri uzmanlara görev veremezler mi? Böylesine bir masraf, böylesine bir kadro, böylesine araç bolluğunun onda biri bile Amerika’nın beyaz sarayında, Fransa’nın Elysee sarayında, İngiltere’nin o gösterişli saraylarında yok.

Büyük devlet, büyük binalarla ve içine ihtiyaç olmaksızın doldurulan onca personelle, peşpeşe sirenler çalarak giden uçsuz bucaksız konvoylarla olmuyor. Büyük devlet akıllıca yaptığı işlerle, ayağını yorganına göre uzatan yatırımlarla, sürekli istikrarla, sağlam bir Anayasa ve demokrasiyle, dini siyasete alet etmeyen yönetimlerle ve yüzü gülen sosyal ve yaşam güvenliğine sahip halklarla oluyor. Öyle bizdeki gibi diktiğimiz yüksek binalarla, modern köprülerimiz ve havaalanlarımızla, gösterişli devlet yaşamımızla büyük ülke olunmuyor. Bunu öğrenmeliyiz artık.

Bu ağır ve masraflı hayatın altından kolay kalkamayan devlet, şimdi peşpeşe vergiler getiriyor. Oysa tasarrufa uysa, hovardaca yapılan harcamaları kıssa, bunca vergiye gerek kalmaz. Tasarruf yapacağız diyorlardı ama, bırakın tasarrufu masrafları daha da arttırdılar. Hala 15 milyar dolara çıkacak Kanal Istanbul projesi üzerinde çalışıyorlar. Diyelim ki bu proje şart, hangi parayla başlayacağız bu işe? Bütçe zaten muazzam açıklar veriyor. Dışarıya gırtlağa kadar borçluyuz. Böylesine büyük bir parayı nereden bulacağız, nereden kısıp da harcayacağız? Milletin artık vergiye ne tahammülü nede ödeme gücü kaldı. Çalışana ortalama yüzde 4 zammı uygun gören iktidar, yüzde 20’nin üzerindeki gerçek enflasyonu da hesaba katmayarak, maaşla geçinenleri daha da zorlayacak vergilerden medet umuyor. Milyonlarca insan "artık bu vergileri ödeyemem" diye feryat ediyor ama, şimdilik yönetimin pek umurunda değil.

Tasarrufu mu sağlayalım, yoksa masrafları yeni vergilerle mi karşılayalım diye bir referandum yapılsa, inanın sonuç yüzde 80 "tasarruf" diye çıkar. Hal böyleyken vergilerde ısrar etmek, ülkenin genel huzurunu bozmakla kalmaz, tepkileri daha da çoğaltır, sade vatandaşın öfkesini daha da arttırır. Oysa insanımız devletine, onun adaletine sürekli güvenmek ve inanmak istiyor. İktidarda kim olursa olsun, bunu istiyor, diliyor ve özlüyor vatandaşımız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.