200.000 yıl önce Afrika’nın Etiyopya'sından dünyaya yayıldığı tahmin edilen ya da kanıtlanan insanoğlu, sayısız uygarlıkları kurarak bugüne ulaşmıştır..

Dünyanın yuvarlaklığını hep batıya giderek ispatlayan Macellan henüz 41 yaşındayken bir savaş esnasında öldürüldüğü yıllarda dünya nüfusu herhalde 400 milyon bile değildi.

Ya şimdi?.. Düşünebiliyor musunuz bu korkunç akla ziyan artışı..

Bu tarihi süreçte, nüfus artış hızlarına şöyle bir bakalım..

Bilim adamlarına göre 1650 yılında dünya nüfusu 450 ile 650 milyon,

1900 lü yıllarda ise 1,5 milyar oldu..

250 yılda iki buçuk kat artış..

1900 ylından bu yana olan artış ise 6 katla,8.5 milyarı geçmiş durumda..

Kanser hücreleri ile çıktığı yarışı kazanmış gibi.,

200.000 yılın son 280 yılında karıncalardan fazla artış gösteren insanoğlu’nu bekleyen en büyük tehlike ise TATLI SU sorunu..

Ses ve ışık hızına meydan okurcasına çoğalan nüfus için daha çok gıda ve daha çok içecek su gerek.

Denizleri arıtır içeriz, laf mı seninki de diyecekleriniz çıkacaktır içinizden.

Uzmanlar "bunun pahalı bir yöntem olduğunu ve bunu yaparken harcanacak enerjinin bırakacağı karbon izinin çok büyük olacağını" söylüyor. Kuveyt ve Dubai gibi petrol zengini ülkelerde bu yönteme başvuruluyor. Ancak "bunun ekonomik boyutu kadar ekolojik boyutu da var ve denizdeki ekosisteme zarar veriyor” saptaması yapıyorlar.,

Dünyada tatlı suyun % 70'inin tarım,% 20'sinin de enerji alanında kullanıldığını belirtiyor uzmanlar.

Geriye ne mi kalıyor? Onu da siz hesaplayın..

Küresel ısınma ve bilim dışı işlemler nedeniyle, son 50-60 yılda,ülkemiz su kaynakları açısından çok önemli kayıplar yaşadı.

Susuzluğun kişide oluşturduğu belirtileri şöyle özetliyor uzmanlar;

“Salya koyulaşır, boğazda bir yumru oluşur, dil o kadar şişer ki adeta çeneyi sıkıştırır, boğaz o kadar kabarır ki nefes almak zorlaşır ve korkutucu bir boğulma hissi yaratır, derinin gerilmesiyle yüzde bir çekilme hissedilir, çoğu kişi halüsinasyon görmeye başlar, gözkapakları çatlar ve gözlerden kanlı gözyaşları akmaya başlar. Deri morumsu gri renge dönüşür, çatlar ama hiç kan izi yoktu, dudakları ameliyata alınmışçasına kaybolmuş hale gelir,, burnunun yarısı pörsümüştür, gözlerde donuk bir bakış vardır”.

Bir bardak suyun değil bir damlasının mücevher hale geleceği yıllardan korkalım..

Tüm şehir çeşmeleri tasarruf nedeniyle kapatılırken,bireysel ve toplumsal su israfı ne yazık ki engellenemiyor...

İklim krizi nedeniyle ülkemizde suyu tükenen ırmaklar ve kuruyan göller çölleşmeye gidişin açık belirtileridir.,

Sabahattin Ali yıllar öncesinde sanki iklim krizini görüp şu dizeleri döktürmüş enfes öz Türkçesiyle:

“Çünkü Kar yağardı lapa lapa..

Çünkü Kar yağardı bembeyaz..

Çünkü Kar'ın temizliği yüreklerimize vurmuştu.

Kar Rahmetti.. Çünkü Kar Bereketti..

Adam boyu Adamlar da Adamdı

o zamanlar..

Ne onun bunun namusuna kötü gözle bakılırdı.

Ne de laf atılırdı..

Çünkü senin Namusun benim,

Benim Namusum senindi..

Bir idik..Biz idik..

Ve kar yağardı..

Adam boyu..

Ve Adamlar ADAMDILAR

o zamanlar..

Kar sendin..

Kar bendim..

Kar bizdik..

Şimdi..;

Eridik..eridik…eridik..."

Bir kahve fincanı suya muhtaç hale gelmek istemiyorsak, gelecek kuşaklarımızı su kaynaklarımızın kullanımında Molier’n cimrisinden daha cimri olalım..

Su kadar Aziz olunuz ve esen kalınız..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.