Kemal Kılıçdaroğlu ve Temel Karamollaoğlu'ndan müşterek basın toplantısı

BURSA ARENA / Haber Merkezi

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nu ziyaret etti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Yardımcıları Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı ve Muharrem Erkek eşlik etti.


Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, görüşme sonrası Saadet Partisi Genel Merkezi'nde yaptıkları ortak basın toplantısında şu açıklamalarda bulundu:



 

Temel KARAMOLLAOĞLU- Efendim teşekkür ediyoruz sayın basın mensuplarımıza da. Sayın Kılıçdaroğlu’nun epeyce önce bir görüşme talebi olmuştu, biraz geciktirdik benim rahatsızlığım sebebiyle. Bugün bir araya gelme fırsatımız oldu. Bir istişarede bulunduk çok büyük memnuniyet duydum sağ olsunlar. Ben sözü önce Sayın Kılıçdaroğlu’na, misafirimize bırakıyorum. Buyurun efendim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim Sayın Genel Başkanım. Son derece verimli ve güzel bir görüşme oldu. Gerek heyetlerle, gerek Sayın Genel Başkan'la baş başa yaptığımız görüşmelerde. Hem Türkiye’nin sorunlarını, özellikle ekonomi ağırlıklı olarak Türkiye’nin sorunlarını, dış politikayı, dış politikadaki gelişmeleri karşılıklı değerlendirdik, görüş teatisinde bulunduk. Var olan sorunlar malum, gazeteci arkadaşlar da bu sorunları biliyorlar. Sorunların çözümü konusunda da düşüncelerimizi yine karşılıklı birbirimize aktardık.

Temel KARAMOLLAOĞLU- Ben de teşekkür ediyorum. Bu görüşmelerin belli aralıklarla olması her zaman faydalı oluyor. Toplumun aslında her kesimiyle bu görüşmelerin yapılması lazım; ülkemizde hem istikrarın sağlanması, hem de hoşgörünün hakim olması için. Ülkenin problemlerinin çözümünde siyasi partiler elbette farklı kanaatlere sahip olacaklar. Ancak bu kanaatler iktidar olduklarında tatbikata konulabilecek. Onun için de bugünlerdeki bu istişareleri şahsen biz hepimiz önemsiyoruz. Ben şu anda muhalefette bulunan partiler olarak bir araya gelmiş olmaktan duyduğum memnuniyeti tekrar ifade ediyorum. Birçok noktada ülkemizin gidişatı bakımından endişelerimizi paylaştık. Yani bu bir gerçek artık; herkes, başta iktidar olmak üzere endişe duyuyor gelişmelerden. Biz bu konularda hem endişelerimizi paylaştık hem de çözüm önerileriyle ilgili fikirlerimizi paylaşma imkanımız oldu.
Soru soran arkadaşlarımız olursa buyurun.

Soru- Her iki Genel Başkan'a da iki sorum olacaktı. Efendim ilki, az önce asgari ücret açıklandı. Hem ücrete dair değerlendirmeniz hem de Sayın Cumhurbaşkanı açıklamasında sizlerin de sürekli dile getirdiği dolar karşısındaki asgari ücret karşılığına ilişkin, “Sizin geçmişinizde acaba siz TL’nin olduğu bu ülkede dolarla mı bu insanları çalıştırıyordunuz? Bizim paramız Türk lirasıdır. Türk lirasını yedirmeyeceğiz” dedi. Bir buna değerlendirmeniz.

İkincisi de, AK Parti milletvekili İbrahim Aydemir’in ekonomiyle ilgili bir açıklaması oldu. "Ekonomik olarak sıkıntılar var kimsenin inkar ettiği yok ama bizim yönetim tarzımızla ilgili değil" dedi bunun için. İki soruya da neler söylersiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim; aylıkları dolarla mı, alıyorlar almıyorlar mı o ayrı bir şey. Ama dolarla aylık alanlar var, onu da gayet iyi biliyoruz. Eğer Sayın Erdoğan dolarla kimler aylık alıyor diyorsa, avro ile kimler aylık alıyor diyorsa listeyi de yayınlayabiliriz, herhangi bir sorun yok orada. TÜİK’e yaptığım ziyaretin etkileri görülüyor. Asgari ücret olarak verilen rakam, eğer yılbaşını alır ve dolar kurundaki yükselmeyi görürsek aslında düşük. O tarihte 384 dolardı, yani yılbaşında 384 dolar net gelir elde ediyordu bir asgari ücretli. Eğer aynı kur 15 lira üzerinden esas alınırsa 5 bin 760 lira olması lazım. Şimdi 4 bin 250 lira net oldu. 4 bin 250 lirayı da tabi yadırgamıyoruz. 4 bin 250 lira... Eğer enflasyonu kontrol ederlerse ve fiyat artışlarını kontrol ederlerse 4 bin 250 lirayla en azından asgari ücretli kardeşlerimiz biraz nefes alarak sürdürebilirler. Bütün mesele bu enflasyonun kontrol edilip edilmemesinde yatıyor.
Ekonomi konusunda bir soru yine sordunuz.

Soru- "Ekonomik sıkıntı var ama bu bizim yönetimimizden kaynaklı değil" dedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ekonomik sıkıntı var yönetimimizden kaynaklanmıyor diye bir açıklama. Ülkeyi kim yönetiyor o zaman onu sormak lazım. Bu soruyu soran kişi ya da bu yanıtı veren kişi o zaman Sayın Erdoğan’ı yok sayıyor. O yönetmiyor ülkeyi, başka birisi yönetiyor algısını mı acaba pekiştirmek istiyor? Yani Erdoğan’ın hiçbir kabahati, hiçbir günahı yok mudur demek istiyor?
İşin özü şu: Türkiye iyi yönetilmiyor. İşin özü şu: Türk lirası pul oldu. İşin özü şu: İşsizlik var. İşin özü şu: Türkiye’de ciddi ekonomik sorunlar var. İşin özü şu: Bu sorunların ivedilikle çözülmesi lazım. Eğer sorunlar böyle devam ederse ilerde çok daha büyük sorunlar çıkar. Ben yine birkaç yerde ifade etmiştim; Türkiye, önümüzdeki yaz bir gıda kriziyle karşı karşıya kalırsa hiç kimsenin şaşırmaması lazım. Dolayısıyla bütün bunların hepsi için bugünden biz uyarıyoruz. Uyarma görevi bizim görevimiz, biz bugünden söylüyoruz, nelerin yapılması gerektiğini de söylüyoruz. Yani kuru kuru bir eleştiri değil, eleştiriyi yapıyoruz ama nasıl çözülmesi gerektiğini de söylüyoruz. Asgari ücret üzerinden gelir vergisinin alınmaması lazım. Adı zaten üstünde, asgari ücret, bununla aile geçinecek, siz bundan birde ayrıca vergi alırsanız doğru değil.

Temel KARAMOLLAOĞLU- Yani aynı kanaatleri paylaşıyoruz zaten. Fakat burada iktidar tenkit edilmesin demeyi biraz garipsedim. Bu rakamı kim açıklıyor, 4 bin 250’yi? Doğrudan doğruya Cumhurbaşkanının kendisi açıklıyor. Aslında geçmişte Cumhurbaşkanları, Başbakanlar asgari ücreti açıklamazlardı; komisyon toplanır, komisyon başkanları açıklama yapar, mesele biterdi. Şimdi bizzat Cumhurbaşkanı kendisi açıklama ihtiyacını duyuyor ve burada da önem verdiği husus nispet. Yani "eski 2 bin 850 liraya göre biz bunu 4 bin 250 liraya çıkardık, büyük bir artış meydana geldi, bununla da aslında övünülmesi icap eder" manasında ben bunu anlıyorum. Ama enflasyon rakamlarını ya doları, avroyu veya enflasyon rakamlarını dikkate alarak bunun gündelik geçimini bir vatandaşın sağlayıp sağlayamayacağına göre değerlendirmek icap eder. Eğer fiyatlar bu rakamların üstüne çıkmışsa 4 bin 250 lira hakikaten iyi bir rakam, fena bir rakam değil. Ama o zaman vatandaş geçinemiyorsa 4 bin 250 değil 5 bin 250 olmasının da farkı olmaz. Mühim olanı bu asgari ücretle 4 kişilik bir ailenin kendi ihtiyacını karşılayabilmesidir. Bizim ısrarla söylediğimiz bir konu var, ondan sonra bunu biraz daha farklı bir şekilde ifade etmeye çalıştık. Asgari ücret açlık sınırında olamaz, açlık sınırının altında hiç olamaz. Yani iktidar kendi insanına, üstelik de çalışan insanına, sen çalışacaksın ama aldığın ücretle kusura bakma karnını bile doyuramayacaksın diyemez, dememeli. Kaç olursa olsun, ben rakamın üzerinde durmuyorum. Peki ne olacak? Geçinebileceği kadar bir ücret olacak. Onun için de enflasyonun yüksek olduğu bir dönemde rakamların üzerine odaklanmak doğru bir yaklaşım olmuyor. Bundan dolayı ister istemez insanlar dünyada geçerli bir para birimi için ya avroyu, ya doları kullanıyorlar. Ben doları kullanmak istemem, niye dolardan bahsederek bu konuyu gündeme getiriyim ki. Ama ister istemez biz dolarla ticaret yapıyoruz, dış ticaretimizi. Dolarla dışarıdan aldığımız malın karşılığını dolarla ödüyoruz. İhracat yaptığımız zaman da o malın karşılığındaki bedeli yine dolarla veya ona muadil bir parayla ödüyoruz. O halde dolar bizim ülkemizde önemli, ekonomide önemli bir yer işgal ediyor. Bizim dış borcumuz var, Türk lirasıyla ödemiyoruz ki dolarla ödüyoruz onu veya avroyla ödüyoruz. Alacağımızı da gene dolarla alıyoruz. Onun için geçmişte Sayın Cumhurbaşkanımızın damadı aynı şeyi söylemişti "sen dolarla mı maaş alıyorsun" diye. Keşke. Adam onu diyemedi tabi birden bire kafası karıştı herhalde. Yani yoksa insan der ki, keşke öyle olsaydı yani dolarla maaş mı alıyorsun sorusunun karşılığı.

Onun için yani bu mukayeseler ister istemez yapılıyor ve yapılmaya devam edecek. Biraz önce Sayın Genel Başkanın da ifade ettiği gibi, eğer açlık sınırının altında kaldıysa bu yapılan zam zam değildir. Enflasyonun altında kaydıysa bu zam zam değildir, artıştır diyebiliriz. Zaten artış olmuş ama o günkü dolar kurundan ölçüldüğünde geriye gitmiş, öyle gözüküyor. İnşallah bundan sonraki enflasyon rakamları biraz daha yavaş artar da asgari ücretle çalışan vatandaşımızın zararı daha az olur diye ifade edebilirim.

Soru- Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda "Millet İttifakı kabul ederse olurum" dediniz. Bununla ilgili ittifaktaki diğer partilerle bir görüşmeniz oldu mu? Bir de Sayın Karamollaoğlu da sizin için “Partisini herkesle diyalog kurabilecek noktaya getirdi” dedi. Bugünkü görüşmenizde bu Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda konuştunuz mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konuda söylenmesi gereken her şey söylendi ve bitti arkadaşlar. Nokta.

Temel KARAMOLLAOĞLU- Aynı şeyi söylüyoruz. Yani biz bu konuların netlik kazanması ancak seçim sathı mahalline girildiği zaman olur. Fikir teatisinde bulunulabilir ama bunlar özel olarak konuşulur. Ancak seçim kararı alındığı zaman veya seçim sathı mahalline girildiği zaman bu konuların görüşülmesi daha doğrudur, isabetlidir diye düşünüyorum. Aynı kanaatteyiz. Bu konuyu şu anda gündem yapmaya da ihtiyaç duymuyoruz.

Soru- Efendim asgari ücret üzerinden sormak istiyorum. CHP’li belediyelerde asgari ücretin daha üstünde bir ücret verilme politikası izlemiştiniz geçmişte. Şimdi bu rakam üzerinden bakıldığında yine aynı politikayı izleyecek misiniz? Bu size sorum.
Bir de her iki Genel Başkan'a da, bu artışı bir seçim yatırımı olarak görüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin kendi kaynaklarına bakmak gerekiyor, değerlendirmek gerekiyor; ondan sonra ancak bir çalışma yapar ve eğer artacaksa biz daha yüksek bir asgari ücret vereceksek bunun ön çalışmalarını yapmamız gerekiyor. Şu anda o çalışmaları yerel yönetimlerden sorumlu olan Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımız yapacaktır.
Bu artışın neresi bir seçim yatırımı ki? Yılbaşında aldığı asgari ücret daha değerliydi, şimdi aldığı asgari ücret daha az. Yılbaşında 384 dolar alıyordu, şimdi alacağı çok daha düşük bir rakam. Dolayısıyla bir seçim yatırımı olabilir mi? Kendileri için öyle düşünebilirler, bir seçim yatırımı olarak düşünebilirler. Dediğim gibi bunun seçim yatırımı olarak algılanabilmesi için enflasyonu kontrol etmeleri lazım. Edebilirler mi bilmiyoruz. Etmelerini ister miyiz? İsteriz. Asgari ücretli mağdur olmasın, elde ettiği gelirle rahatlıkla ailesini geçindirebilsin, hiçbir asgari ücretli de açlık sınırının altında aylık almasın. En büyük arzumuz da bu zaten.

Temel KARAMOLLAOĞLU- Yani belediyelerle ilgili bir kanaat belirtmem benim doğru olmaz. Ancak bu seçim yatırımı mıdır kendisine sormamız icap eder veya vatandaşa sormak icap eder. Biraz önce söylenildiği gibi bugün ne seçim için yapılıyor, ne hangi maksatla yapılıyor, hangi kararlar alınıyor bunu değerlendirmek vatandaşa kalmış bir konu. Aslında artış nispet olarak oldukça yüksek ama vatandaşın kendi geçimiyle ilgili olarak ele alındığında endişeleri giderici mahiyette değil. Buna seçim yatırımı denir mi denmez mi? Yüzde itibariyle denir bu kadar büyük bir artış sağladık ama fiiliyata bakıldığı zamanda bu vatandaşın eğer ihtiyacını karşılamıyorsa pek de büyük ehemmiyeti olmaz kanaatindeyim.
Soru- Sorum Sayın Kılıçdaroğlu’na olacak. Efendim, yakın zamanda ABD Büyükelçisi David M. Satterfield’le görüştünüz. CHP ABD temsilcisi Yurter Özcan’ın da, Henry Barkey gibi ABD’li yetkililerle görüştüğü gündeme geldi. ABD’lilerle yapılan temasların gündemi nedir, ayrıntı verebilir misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Büyükelçi nezaket ziyaretinde bulundu. Türkiye’den ayrılıyor, yeni büyükelçi gelecek dolayısıyla nezaket ziyareti olarak Allah'a ısmarladık demeye geldi. Sayın Yurter Özcan da Amerika’daki temsilcimiz, dolayısıyla Amerika’nın tümünde ortaya çıkacak olan gelişmeler, ekonomik, finansal, mali gelişmeler konusunda bize bilgi verir. Tabi elbette ki bu bilgileri en sağlıklı kaynaklardan almak ister. Temsilcidir orada. Sadece Amerika’da değil Brüksel’de de temsilcimiz var, Kıbrıs’ta da temsilcimiz var, AB’yle ilgili gelişmeleri Brüksel’den alırız, Amerika’daki gelişmeleri Washington’daki temsilcimizden alırız. Nasıl gazetecilerin temsilcileri varsa siyasi parti olarak bizim de temsilcilerimiz var. Çünkü biz doğrudan bilgi ve doğru bilgi almak isteriz.

Soru- Bugün Merkez Bankasının bir faiz kararı oldu. Bu kararı her iki Genel Başkan nasıl değerlendiriyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dolar kaç lira oldu? 15 lirayı aştı. Doları yedirmeyiz diyen kimdi? Az önce Sayın Erdoğan, "Türk lirasını yedirmeyiz" demişti değil mi? Ne oldu? Daha söylediği söz Türkiye’nin bütün tarafına yayılmadan Türk lirası değer kaybetmeye başladı. Devleti yöneten kişinin söylediği sözlerinin tutarlı olması lazım. "Türk lirasını yedirmeyiz..." Türk lirası eriyor. Nasıl yedirmiyoruz, nasıl oluyor bu işler? Faizi indiriyorum diyorsunuz ama öbür taraftan devlet borçlanırken daha yüksek faiz ödüyor. "Efendim Türk lirasını yedirmeyiz" diyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından dolar üzerinden borçlanıyorsunuz. Hani milli paraydı bu? Niye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından dolar üzerinden borçlanıyorsun, avro üzerinden borçlanıyorsun? Bir insanın söylediğinde tutarlılık olur. Ben tutarlıyım der. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından Türk lirasıyla borçlanırım ben dersiniz. Eğer Türk lirasıyla borç alamıyorsa o zaman iktidarla vatandaşlar arasında ciddi bir güvensizlik var demektir. Vatandaş diyor ki, kusura bakma ben sana güvenmiyorum. Faizi indiriyorum diyor değil mi? 1 puan daha indirdiler, 100 baz puan daha indirdiler. Kimin faizi indi? Çiftçinin faizi indi mi? Hayır. Esnafın? Hayır. Kredi kartı kullananın? Hayır. Hiç kimsenin faizi inmedi. Devletin faizi indi mi? O da inmedi. Borçlandı, daha yüksek faizle borçlandı. Peki kimin faizini indirdiniz siz? Ve Türk lirasını neden bu perişan hale getirdiniz? Az önce söyledim; devlet yönetilmiyor, yönetilmediğini onlar da biliyorlar, sokaktaki vatandaş da biliyor. Ama inşallah çözeceğiz.

Temel KARAMOLLAOĞLU- Yani benim de kanaatim, Merkez Bankası hangi kıstaslara göre puanları indiriyor ve çıkarıyor hiçbir bilgim yok. Şimdiye kadar uzmanlarında bu konuda bilgisinin olduğu kanaatinde değilim. Yalnız dikkat çeken bir husus var. Merkez Bankasından borçlanma imkanı olanlar borçlanıyor yüzde 15’le. Şimdi 100 puan daha indi, ondan sonra gidiyor cari faizle yüzde 22,5’la -şimdi 23’e mi çıkar onu bilmem- onunla kendisi başkalarına satıyor. Arada akıl almaz bir fark var. Bu doğrudan doğruya arada rantiye diye tabir ettiğimiz bir kesime hizmet ediyor ise bunun da önüne geçilemiyor ise ben bu indirimin ne manaya geldiğini bilmiyorum. Onun için de bunun dışında bir yorum yapma imkanına da sahip değilim. Sadece arada belli bir kesim bayağı bir rant devşiriyor, kılını bile kıpırdatmadan.

Soru- Asgari ücrete geri dönersek, 4 bin 250 lira olmasının ardından işçilerde şöyle bir korku oluştu, zaten çok artarsa işsiz kalırız korkusu. Bununla ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Temel KARAMOLLAOĞLU- Tabi yani bu ekonomi bir yerde bozulduğu zaman onun etkisini tek bir rakamla ifade etmek mümkün değil, dediğiniz çok doğru. Burada yalnız problem güvensizlikte, başta bu gündeme getirildi. Eğer ekonomide ülkede güven duygusu tam olarak yerleşmediyse siz bir tarafı tamir ederken başka bir tarafı bozabilirsiniz. Sadece işçilerde değil, ister istemez hepimizde bu endişe doğar, acaba bu kadar yüksek ücretle işveren işçisini çalıştırmaya devam eder mi? Ancak işte 500 liralık bir kısım işverenin sırtından kaldırılmış. Bu işveren için de önemli bir rakamdır diye düşünüyorum, 500 lira az bir rakam değil. Onun için herhalde işveren de biraz emniyete alınmış gibi gözüküyor. İnşallah öyle bir durum meydana gelmez. Çünkü bizim yeni yatırımlara ihtiyacımız var. Yeni yatırımların yapılabilmesi için de mutlaka çalışacak insana ihtiyaç var. Çalışacak insana verilen ücretin iki özelliği olmak mecburiyetinde. Bir; bu ücreti alan insan kendi geçimini rahatlıkla sağlayabilmeli. İki; bu ücret maliyetleri eklendiğinde kolaylıkla pazar bulabilmeli; gerek iç piyasada, gerekse dış piyasada. Marifet bu denklemi sağlamaktır. Siz bunu sağlayamıyorsanız bir tarafı yaparsınız, öbür taraf bozulur. Onun için ekonomi bir bütün olarak ele alınmadığı müddetçe vergi politikaları, faiz politikaları, yatırım politikaları, yatırım girdileri bunların hepsi çok büyük önem taşıyor ama bu bir bütün. Bu güvenceyi iktidar vermek mecburiyetinde. Onu veremediğiniz zaman bir yerde bir patlak meydana gelebilir. Ümit ederim ki, demin atılan adım ki biz de bunu başından beri söyledik; asgari ücret üzerindeki vergilerin tamamı kaldırılmalı veya sembolik hale getirilmeli. Sembolik dediğim böyle bir vergi var. Ne? Yüzde yarım, bir bu tarzda. Böyle bir verginin varlığı bilinsin isteniyorsa yapılır ama bu vergi kaldırılmalı ki işveren de daha rahat nefes alabilsin sıkıntıya girmesin.
Teşekkür ediyoruz, sağ olun, hayırlı günler, hayırlı akşamlar.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir cümleyle bitireyim efendim benim de görüşümü almak istiyor değerli gazeteci arkadaşımız. Sayın Genel Başkanımız gayet güzel izah etti. Zaten asgari ücretin vergi dışı tutulmasını bu nedenle istiyoruz. İşveren sıkışmasın, maliyetler çok fazla şişmesin çünkü bu maliyet sonunda yine halka yansıyacak. O nedenle asgari ücret vergiye tabi tutulmasın dedik. Hem ekonominin dengelerini sağlıklı oluşturmak açısından, hem fiyat artışlarını kontrol etmek açısından. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.