Vicdan nedir ki?
Bulma, bir şeyi bir halde görme, 
Kalple hissetme, duygu,
Kendinden geçme, dalma, 
İyiyi kötüden ayıran ve seçen bir yapıya sahip olan kalpteki gizli his.
Ruha hitap eden bu meleke yalnız olmaz.
Bunun yanında akıl ve irade de vardır. Bunlar ruhun üçüzleridir.

Akıl hem ilahi anlamada, hem de günün şartlarını okumada kullandığımız vazgeçilmez bir ölçüdür. Başka birine emanet verilmez. Kimseye devredilmez sadece şahsın kullanımına aittir. Hislerimizi kontrol etmemize yarar. Ölçüp biçici özelliği ile doğru ile yanlışı hak ile bâtılı bir birinden ayıran bir değerdir. Bir mevhibe-i ilâhiyyedir. 
Ama gel gör ki günümüzde maalesef kişiler akıllarını başkalarına emanet vermişlerdir. 
Yaradan sürekli olarak ikaz ediyor; 
Aklınızı kullanmayacak mısınız? Aklınızı başınıza almayacak mısınız? 
Kullanılmadığı takdirde telafisi imkânsız acılar yaşanacaktır. Yunus suresi 100. ayetinde
Aklını kullanmayanın başına bela yağdırırım” diyerek uyarıyor insanları. 

Külli İrade, hem doğruları tercih yeteneği, hem de hakkı hakikati tayin etmemizi sağlayan azim ve kararlılığımızdır. Yaradan bizi bununla mesul tutmuştur. 
Ve vicdan, içimizdeki mahkemenin hakimidir. 
 “Allah’ın içimizden yükselen sesi” diye de tarif edilir.

Adaletin olmadığı yerde ortaya çıkar. 
Hakkın hukukun kaybolduğu yerde ortaya çıkar.
Herkesin sıkıştığı anda müracaat ettiği yüksek dereceli bir mahkeme. 
Demek ki sizde sıkışmışsınız, naçar kalmışsınız.
Kirayı yükseltenlere en üst perdeden seslendirir haklı olarak.
Senin vicdanın yok mu?

Ama işin bir de gerçek yönü var.
Senin adaletin yok mu?
Hâkimlerin savcıların yok mu?
Maliyecilerin, ekonomistlerin yok mu?
Bunlar ne yapıyorlar,
Olayın bu duruma gelmesine katkı sağlayan bu zamana kadar ne yaptılar ki,
İnsanların vicdanlarına hitap etme gereği duyuyorsunuz.

Vicdanın adaletin olmadığı yerde,
İşlerin düzenli yapılmadığı yer ve zamanlarda ortaya çıktığını söylemiştik.
Bu hususta bak Mevlana hazretleri ne diyor;
Görevini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına, ne mazeretin çaresi, ne ilacın şifası çare getirmez.” 
Yani senin serzenişin boşuna bir çırpınış. Bu feryat vicdan yarasına çare değil.
Ondan önce sağlaman gereken unsurların olduğunu bileceksiniz.
Görevini yerine getirme bilinci,
Adalet, adalet, adalet…

Devletin,
Adaleti olmazsa,
Vicdanı olmazsa,
Ahlakı olmazsa,
Kişilerde bu kriterleri aramak boşunadır.

Pierre Jeanne bu hususta;
Vicdanlarınız sizi itham etmezse, başkalarının ithamının hiçbir değeri yoktur” diyor.

Önce sizin vicdanınız kanamalı ki, sonra başkalarının vicdanına seslenebilesiniz.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın dediği gibi insanlara Allah’ın soracağı soruları sormayacaksınız.
Tebanıza karnınız aç mı, içecek suyunuz var mı, nasıl geçiniyorsunuz diye soracaksın.

Tüik ile milyonlarca insanın geçinme hakkı gasp edilmiş, 
“Fetö” damgası ile yaşı kuruyu ayırt etmeden milyonlarca insana haksızlık ve hukuksuzluk yapılmış,
Devletin malı ballı ihalelere yandaşlara peşkeş çekilmiş,
İktidara yakın olanlara 5-10 maaş birden verilmiş,
Emekli, işçi, çiftçi, esnaf zamlarla düçar bırakılmış,
Bunlar yapılırken hiçbir vicdanı sıkıntı yaşamamışsınız,
Ama kiraların artışıyla birlikte var olan yaranız kanamış.
Demek ki vicdanınız rahat değil.
Siz bu zamana kadar bunu hiç kullanmamışsınız.

Stanislaw Lee tam da bu konumda olanları tarif ediyor;
Vicdanı tertemizdi zira onu hiç kullanmamıştı” 

Peygamber Efendimiz de bu insanlar için şöyle buyurmuş;
İki nimet vardır ki insanların çoğu onun kıymetini bilmezler: vücut sağlığı, vicdan rahatlığı”  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.