Bin yıl da olsa, seksen yıl da olsa ömürdür, bitecek. İnsan, yaşamın içinde bu gerçekliği göz ardı ederek bulunduğu için zayi ediyor, gerçeğe kendisini cahil tutuyor. O zaman yaşamın içinde bulunuyor oluşumuz değil, nasıl yaşıyor olduğumuz önemlidir. Cenab-ı Allah bizi insan olarak yaratıp, bize şehadet hane olan bu dünyada bir ömür tayin edip başıboş mu bıraktı yoksa ikram etmiş olduğu Kendisine ait özelliklerle yaratmış olma gayesini isteyecek mi? Hesabını soracak! O nedenle, Secde suresi 12. Ayeti kerimede,

Günahlara batıp gidenlerin, hesap günü başlarını eğerek Rablerinin huzurunda, şimdi gerçekleri gördük ve duyduk, öyleyse bizi yeryüzündeki hayatımıza geri döndür ki, doğru ve yararlı işler yapalım, doğrusu şimdi adamakıllı inandık, dedikleri zamanki hallerini bir görsen!

buyurmaktadır. Bunlar ömürleri doluncaya kadar yaşamın içinde bulunmuşlar onu anlıyoruz, “Tekrar dünyaya gönder” deyişlerinden. “Doğrusu şimdi adamakıllı inandık, dedikleri zamanki hallerini bir görsen!” diyor. Onu iyi değerlendirmek lazım. Nesimi Hazretleri, “Hak Kerimdir yarına, rızkımı veren Huda’dır kula minnet eylemem” diyor. Aynı buna işaret ediyor. Yani yaşamın içerisinde yemek için yaşama, yaşamak için ye ve yaşamını Hakk için, yaratılış gayen üzerine, Allah’ın rızası doğrultusunda yaşa diyor. Çünkü bu ömür gelip geçici, bu yaşam bizim için fani olucu. Fanilik gerçekleştiğinde sürdüğün yaşamın hesabını vereceksin. O zaman bizim maddesellikten kendimizi kurtarıp manaya yönelmemiz lazım ki buna ehlullah, “Terk-i dünya” demiş. Burada terk-i dünya oluş, yaşamın içinde bulunmayı terk etmek değil, yaşamın içinde yaşamı, maddesel yönüyle yaşamayı terk edip mana yönüyle yaşamaya başlamak anlamında kullanılıyor. Yani rokete binip uzaya gideceğiz ve ölene kadar uzayda yaşayacağız demiyor. Ya da gideceğiz bir mağaraya ve ölene kadar orada yaşayacağız demiyor. Terk-i dünyayı böyle anlıyorsan senin bilincin hala maddeye kayıtlı çalışıyor, her şeyi maddeyle, suretle tevhit ediyorsun demektir. İşte o suret kaydından, maddesellik kaydından kendimizi kurtarmaktır terk-i dünya olmak. Dünya, cahile karanlıktır ama Arife görünürlüktür, Arife seyirdir, Arife muhabbet hanedir, Arife gün gibi aydınlıktır. Farkı doğuran bizim anlayışımızdır, anlayışımızın değişimi ve dönüşümünden söz ediyoruz. Bayramın hakikatini yaşayabilmek için hadiseyi bütünüyle ele alarak yaşamak lazım.

Ramazan Ümmetin ayıdır demiştik. Bir ümmet var bir de Ramazan var, Ramazan’da tutulan oruç var, Ramazan’ın içerisinde Kadir Gecesi var, Kadir Gecesinde inen Kur’an, ruh ve melek var, fitre vermek ve bayramı yaşamak var yani bir bütünsellik var. O zaman ümmetin hakikatinde olmak, orucun, kadrine ermenin ve fitre vermenin hakikatini yaşamakla ancak bayramın hakikatini yaşayabiliriz. Bunların hakikatini yaşadın mı ki bayramın hakikatini yaşayasın. Anlamadan yaşayamayacağımız için de hakikatini anlamamız lazım. Bunların hakikatini anlarsak bize bayram görülür olur. Bu bütünlüğü ele almadan anlayıp kavrayabilmemiz de mümkün değildir. Ümmet olmayı bir kenara bırakarak orucu ele alamazsın, orucu bir kenara bırakarak Kadir Gecesini ele alamazsın, Kadir Gecesini bir kenara bırak sadece fitreyi ele al yine hakikatine eremezsin. Ben fitre olarak belirlenmiş para miktarını verdim ve artık bayramı hak ettim! Olur, neye göre olur? Sen olur diyorsan sana göre olur. Ama kişilerin kendilerine görelikten arınıp Hakk’a göreye ulaşması gerekiyor. O zaman ümmetin tanımının, bir kişilere göre olanı var bir de Hakk’a göre olanı var. Orucun, Kadir Gecesinin, fitre vermenin bir kişilere göre olan tanımı var bir de Hakk’a göre olan tanımı var. Sürdürülen yaşam üzerine olan anlayış, yaşam içerisinde bulunuş haline göre kavramlara tanımlar türetir.

.....

Yazının devamı için tıklayınız

.....

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.