Siyaset diline yeni bir sözcük eklendi. Arapçadan gelme “telef olmak, telef etmek”. Oysa biz bu sözcüğü selde, fırtınada, depremde bir şekilde ölen hayvanlar için kullanırdık. Bu sözcük, muhalifler için kullanıldı. Demek ki bundan böyle hayvan seviyesine indirilerek aşağılanan herkes için kullanılacak.
Liderler toplumdaki insanlara örnek olurlar, onlar taklit edilirler. Çünkü toplumun rol modelidirler. Daha önce de pek kullanılmayan Arapça kökenli “ucube” sözcüğü artık sıklıkla kullanılır oldu. Görüldüğü gibi toplumun gözü önünde olan bireyler, rol model olarak algılanıyor ve onlara özeniliyor.
O halde rol model olan kişilerin hele ki bu sosyal medya çılgınlığında, söz ve davranışlarına çok dikkat etmeleri gerekiyor. Çünkü örnek alınıyorlar. Dil kullanımı konusunda belki de eğitim almaları gerekiyor. Ama günümüzde bu tür sözcükler sözüm ona halka inme adına kullanılıyor olabilir. Ancak halka inelim derken, halkın seviyesini daha da aşağı çekmeyelim. Aksine yükseltelim.
Toplum yozlaştı, yozlaştırıldı. Televizyona çıkan spikerler bile güzelim Türk Dilimizi bozarak İngilizce-Türkçe konuşuyor. TV dizilerinde kullanılan dil de farklı değil. “At binme” örneğindeki gibi. Türkçe’de “ata binme” vardır. Oradaki -a eki yer bildirir. Yani atın sırtını.. “At bin” emir kipi olarak askerlikte kullanılır. Başka örnekler de var. “Hava limanı” gibi. Oysa Türk dil mantığında gemi limana yanaşır, uçak yere konar, kuş misali. O nedenle “air port” sözcüğünün aynı çevirisi “hava limanı” ama Türk Dil mantığına göre olan şekli “hava alanı” dır. Nitekim önceki yıllarda hava alanı sözcüğünü kullanırdık. Ben hala “havaalanına gidiyorum” derim, “havalimanına gidiyorum” demem. Bunları İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünün Türkiye Türkçesi anabilim dalı lisans mezunu birisi olarak yazıyorum. Hoca eğitimci bu nereden çıktı denmesin.
Ulusuna sahip çıkan ülkeler diline de sahip çıkıyor. Nitekim SSCB’den Rusya Federasyonu’na geçiş döneminde Moskova Belediye Başkanı, Rusça dışında tabela kullanılmasını yasaklamıştı. Şimdi nedir bilmiyorum. Bizde ise yabancı levhayı yasaklayan belediye başkanlarına faşist deniyor, yurt sever deneceğine.
Oktay Sinanoğlu bizim dilimizin müzikalitesini, eklemeli dil olarak sözcük geliştirme kolaylığını, sürekli açıklamıştır. “Türkçe giderse Türkiye gider” diyerek bir ülkenin dilinin ne kadar önemli olduğunu, milletin varlığının diline bağlı olduğunu vurgulamıştır.
Emperyalist ülkeler önce bireylerin birbiri ile anlaşmalarını engellemeye çalışırlar. Sonra arkası gelir. Bizde de yapılan budur. İngilizce ve Arapçadan gelen sözcüklere özenerek bir yere varamayız, aksine yok oluruz. Hızla özümüze dönmeliyiz..