Son yıllarda medyada, gelecekte insanlığı bekleyen muhtemel tehlikeler üzerinde felaket tellallığı yapmak, kazançlı bir entelektüel faaliyet halini aldı. Özellikle Amerikan sineması, söz konusu felaket senaryolarını görselleştiren, birbiri ardına birçok ilginç örnek ortaya koydu. Her geçen gün de hayal ürünü yeni yeni örnekler ortaya çıkıyor. Senaryoların neredeyse hepsinde ana tema insanların yol açtığı tekno-felaketler veya uzaydan gelen saldırılar. Konu öyle ya da böyle, ama hepsinde filmin sonunda insanlığı kurtaran kahraman Amerikalı(!) sahneye çıkıyor ve tehlikeyi bertaraf ediyor. Bu filmlerin sonunda, gönderde dalgalanan Amerikan bayrağını da izledikten sonra eve dönüyorsunuz.

Armageddon filmi güzel bir örnek. Üniformasının her tarafında Amerikan bayrağı olan filmin kahramanları olağanüstü fedakârlıklar sergileyerek göktaşına ulaşıyor ve 100 metre içine nükleer bomba yerleştirerek, göktaşının dünyaya ulaşmasını engelliyor. Evimize dönerken, şu nükleer silahlar da olmasaydı, halimiz dumandı, diye düşünmemiz bekleniyor bizden.

Bir bilimkurgu senaryosunda, teknokratların en işgüzarı, oda sıcaklığındaki sıvıları katıya çeviren bir madde yapıyor. Bu maddenin bir damlası okyanusa damlatılsa yeryüzündeki bütün sular katılaşacak. Neyse ki fedakâr Amerikalı (!) bizi yok olmaktan kurtarıyor.

Başka bir bilimkurgu senaryosunda nanobotların (*) saldırısına uğruyoruz. Beynimize sızıyorlar, bizi ele geçiriyorlar ve her istediklerini yaptırıyorlar. Bu senaryonun çok ilgimizi çeken bir başka yanı daha var. Nanobotun ele geçirdiği insanlar kendilerini yirmi kaplan gücünde hissediyor, ne buyrulursa yapıyor ama başkaları tarafından güdülendiğinin farkında değil, her şeyi kendisinin düşündüğünü ve yaptığını sanıyor. Oysa böyle insanlar zaten çoğaldı. Ayrıca bir nanobota ihtiyaç yok. Güdümlü medya işi kolayca halledebiliyor. İnsanlar durumun farkında bile değil.

Hayal ürünü nanobotlar, çirkinlik harikası GDO’lar, mutantlar, kötü kişilerin eline geçmiş biyolojik kitle imha silahları propaganda amaçlı Amerikan sinema sektörünün en belli başlı sermayesidir. Bir senaryoda akıllı çekirge sürüsünün istilasına uğruyoruz. Bir başkasında radyasyonun mutasyona uğrattığı dev karıncalar topraklarımızı istila ediyor. Bir diğerinde aynı işi arılar veya örümcekler yapıyor ya da laboratuardan kaçan ileri teknoloji ürünü bir virüs, insanlara felaket getiriyor. İnsanların bağışıklık sisteminde onunla baş edebilecek bir özellik bulunmadığından ve tıp dünyası da bu virüsle yeni karşılaştığından dolayı müthiş bir hızla yayılıyor ve büyük metropolleri insansızlaştırıyor.

Böyle, ticari amaçla sulandırılmış tehlikelerin her geçen gün bir yenisinin sahnelendiği bir ortamda biz de ortaya çıkmışız ve gelecekte insanlığı bekleyen tehlikelerden söz ediyoruz. Sayın okuyucumuzun bizim araştırmamızı, “ticari amaçlı” tehlike senaryolarıyla ve propaganda filmlerinin sergilediği konularla karıştırmayacağını umuyoruz. Önce şunu ifade edelim ki, bizim çalışmamızda insanlık yok olmuyor. Biz, sadece tarihi biçimlendiren insanın kudretini aşan, onun belirleyiciliğini sınırlayan bir dizi etkeni inceliyoruz. Geleceğe dair sağlıklı değerlendirmeler yapabilmek adına geçmişte olup bitmiş doğa olaylarını inceliyoruz. Bir başka deyişle, geçmişte olan bitenlere sistematik bakıyoruz ve geleceğe dair bir vizyon ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.

Burada sıraladığımız tehlikeler karşısında, değil B planı, A planı bile yok. Konu sadece filmlerde, modernize edilmiş pehlivan tefrikası biçimine sokularak anlatılıyor. Tehlikelerin bazıları her an kapı dibinde duruyor ve kendileri açısından şartların olgunlaşmasını sabırla bekliyor. Bazıları ise zamanla gelişiyor. Bu çalışmamızda, söz konusu tehlikeleri teker teker ele alarak her birinin önemine ayrı ayrı dikkat çekeceğiz. Şimdiye kadar pek dikkate alınmamış olan ve insanın gücünü tamamen aşan olası bütün doğal etkenlerin tarihin oluşumundaki rolünü gözden geçireceğiz. Ele aldığımız bütün konular astronomi, jeoloji ve biyolojiyle ilgili bilimsel konulardır. "Tarihin Sınır Şartları" adlı Kitabımız, bilimsel literatür içinde sağda solda saçılı duran, bulabildiğimiz bütün nitelikli bilgilerin aynı çerçeve içinde yerli yerine oturtulmasına dayanır.  

Bir kez daha ifade etmekten kendimizi alamıyoruz: Bizi yeni ortaya çıkan bir felaket tellalı gibi görmeyeceğinizi umuyoruz. Yıllar yılı bu konuda derlediğimiz bilgiler, tarih bilgimizin yerine doğru oturabilmesi için bilinmesinde fayda gördüğümüz konulardır. Yaptığımız sadece, dosyalar halinde önümüzde yıllardır birikmiş olan bu gibi konuları tek bir araştırma çatısı altında, adeta bir karalama defteri gibi, sizlerle paylaşmak.

(Devam Edecek)

(*) Nanobotlar: Molekül büyüklüğünde kendini üretebilen nanotek- noloji ürünü robotlar

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
A. Şahiner 4 yıl önce

Kitabınızı da alıp okudum. Yıllar öncesi bunları görmüş olmanız hayret verici. Tebrik ederim Hocam.