Varlığımız konuşur, sözsüz. Doğa konuşur, sözsüz. Beden konuşur, gözler konuşur. Hele düşüncelerin hiç bir dil çeşidi yok ama oldukça gevezeler değil mi? Söze bu kadar önem vermeyin derken, sözleri kullanmam da oldukça ironik görünüyor!

Söz nedir?

İnsan uydurması, insanın insanı anlamasına engel sesler. Kalpten dinlemeyi unutup, sözlerin peşine takılmışız. Ne kadar çok söze takıldıksa, o kadar kırılgan olmuş birbirimizden uzaklaşmışız. Hele de boş konuşmalar, dünyayı kirleten çöp yığınlarına sebep olur. Kendimizi dinlemeyi kaçırırız. Bir de bu boş sözlerin yanına olumsuz, nefret içeren sözler eklendiğinde soluk almamız zorlaşır. O sözler taştan daha ağır yaralar. Hava ağırlaşır ve kirlenir.

Sözler, yığın yığın çöpler,

Kokusunu almamak mümkün mü?

Öfke, korku, sevgisiz sözler,

Boğulmamak mümkün mü?

Otomatik sözler, oto yollar

Gitmemek mümkün mü?

Otomatik yolda gittikçe

Yenilenmek mümkün mü?

Konuşmamız öyle otomatikleşmiş ki hangi soruya ne yanıt vereceğimiz beklenir olmuş. Beklenti dışı yanıtlar şaşırtıcı ve kırıcı algılanmış. Beklenti nedeniyle de karşımızdakini gerçekten dinleme yavaşlamış.

-Nasılsınız?

-İyiyim.

Sanki soran doktor, ya da borcunuz varsa, çıkarıp borcumuzu ödeyecek?

Yani karşımızdakine bakarak iyi veya kötü olup olamadığını anlayamayacak kadar gözlerimiz kör! Batı ülkelerinin çoraplarına sağ ve sol yazması kadar anlaşılmaz bir körlük!

Konuşunca rahatlarız, ama bağırdığımız kadar rahatlamayız. Bağırmak, suya, toprağa dağlara doğru yapılır, onlar bu enerjiyi dönüştürme gücüne sahipler! Sadece konuşmak bazen konuşulanı büyütür ve evrende onaylatır. Özellikle şikayet etmek, sürekli hastalığından, korkularımızdan bahsetmek, hastalığı, korkuyu büyütür.

Esas olan çıkarılan sesin yaydığı frekanstır. Hangi dilde “seni seviyorum” dersek diyelim karşı taraf bunu hisseder. Hatta “seni seviyorum” derken nefret ediyorsak bu da hissedilir. Frekans, bizim içsel niyetimizin titreşimini yayar. Niyet, düşüncemizin gücüdür. Bunun deneyini bize sunan Dr. Masaru Emoto'ya teşekkür ederiz. Yani sözlerin sihri, yaydığı niyette gizlidir.

Müzik, resim dans ve gözlerle konuşma becerisine sahibiz. Boş, tekrar konuşmalar iki tarafın da frekansını düşürür. Frekansımızı dengelemek için bir sanatsal akışı yakalamamız ve içsel farkındalık dikkatimize önem vermemiz önerilir.

Özden gelen hakikate açık olalım.

Özden gelen müzik, “seni seviyorum” demeden hissettiren müziktir.

Özden gelen resim, elmayı göstermeden kokusunu hissettirendir!

Bundan dolayıdır ki dikkatinizi RESİMLE İÇGELİŞİM paylaşımlarına çekiyoruz. Çünkü çizgiler, sözlerden daha gerçeği söyler. Çizgilerle, karalamalarla enerjimizi dengeleriz. Özellikle duygusal sıkıntıyı koca kağıtlara karalayarak akıtalım, sonra da bu çalışmayı yırtalım.

İstediğimizi özden ve net hissediyorsak sözler kısa ve açık olur. Ressam da olgunlaştığında resimleri sade ve netliğe ulaşır.

Yaşamda da sade, samimi ve sorumlu S'lere ulaşmak dileğimizle.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.