Eğitimde sıkıntılı günler yaşıyoruz. Yüz yüze eğitimin yerini, teknoloji (uzaktan, EBA, TRT...vs) ile eğitim kesinlikle tutmaz. UZAKTAN eğitim, sadece öğrencilerin eğitimden UZAK kalmamalarını sağlar. Altyapı gerektirir ve “eğitimde eşitlik” ilkesine uygun değildir. Eğitimde ilgi, sevgi, iletişim, anlayış, yaklaşım...vs gibi değerler çok önemlidir. Eğitimdeki değerlerin sırrında olan düğümleri de ancak öğretmenler çözer...

Öğretmen dedim de aklıma geldi. "Öğretmenler ne iş yapıyorlar ki, Öğretmen maaşları büyük yük" gibi sözler çok AĞIR olmuştu. Öğretmenlere haksızlık yapıldığı anlayışıyla tepkiler olmuştu. Ben de bu yazımda, günümüzde koronavirüsün eğitimimize engelinden söz edip çözüm için tekliflerimi ve tavsiyelerimi yazacaktım. Ancak, -ihtiyaca binaen- öğretmeni anlatmamın, tanıtmamın daha öncelikli ve önemli olduğunu düşündüm. Çünkü, ben de 40 yılını eğitime vermiş bir öğretmenim.

Sizlerle "zamanın elinden tutarak" eğitimin zaman tünelinde bir yolculuğa çıkalım da öğretmeni anlatayım. Tanımayanlara da bir şiirimle cevap vermiş olayım.

SİZ; hiç, bir zamanlar kara önlüklü, beyaz yakalı, omzunda mendil takılı olan çocukların hayat hikayelerini dinlediniz mi? Eğitim maceralarının belgeselini biliyor musunuz?

SİZ; hiç, "öğretmenim" derken, titreyen sesle yüreğinizin söküldüğünü hissettiniz mi? "Öğretmenim, canım benim..." sözlerindeki anlamın ağırlığını ve sıcaklığını fark ettiniz mi?

SİZ; hiç, "size mektup yazdım, şiir yazdım..." denilmesindeki, ilginin ve sevginin anlatıldığı söz ile bir kitap yazılabileceğini biliyor musunuz? Yazılan eserleri okudunuz mu?

SİZ; hiç, okul boş iken duvarlarındaki sevinç çığlıklarının yankılarını duydunuz mu? Gülümseyen hayallerin yansımalarını gördünüz mü?

SİZ; hiç, moda olduğu için değil, gerçekten yırtık, sökük olduğu için yapılan yamaların yokluktan kaynaklanan desenler olduğunu fark ettiniz mi?

SİZ; hiç, oyun oynarken mağlubiyet yaşamasın, hep kazansın, sevinsin diye kaybetme numarası ile sanatkârlık yaptınız mı?

SİZ; hiç, kollarını açıp koşarak gelenlerin, gülenlerin, gül verenlerin, seslenenlerin hayatlarına mimar oldunuz mu?

SİZ; hiç, "hadi bir türkü söyle" dediğinizde, yanık nağmelerin okulu titrettiğini, yüreğinizi parçaladığını hissettiniz mi?

SİZ; hiç, kurduğu hayallere ulaşması, çocuksu dünyasını yaşaması için, niçin "hayallerime dokunma" demesindeki masumiyetin sırrını çözebildiniz mi?

SİZ; hiç, akan burnunun, dağınık saçının farkında olmadan muhteşem bir tablo görüntüsüyle bir şaheser olduğunu gözünüzde canlandırdınız mı? Yanaklarından titreyerek, süzülerek akan iki damla gözyaşının siyah-beyaz fotoğraflarını gördünüz mü?

SİZ; hiç, ayakların hasırlı, ellerin çatlak olmasının sebebini anlatan anılarını, koca dünyayı sığdırdıkları küçük yüreklerinden dinlediniz mi?

SİZ; hiç, uykusuz gözlerdeki mahmurluğu, mahzun ve manalı bakışlardaki yorgunluğu gördünüz mü? Gördüğünüzde nefesinizin düğümlerini çözebildiniz mi?

SİZ; hiç, yaya yürüdüğü patika yollarda, ayağına batanların acısını, okula ulaştığında hissetmediğini, yuvasına geldiğinde, karşılayanların tebessümüyle unuttuğunu fark ettiniz mi?

SİZ; hiç, soğuktan titreyen elin, ayazdan kızarmış yüzün, yırtık ayakkabıda morarmış parmakların, sevgi dolu bakışların sıcaklığında ısındığını biliyor musunuz?

SİZ; hiç, gaz lambasında, mum ışığında battaniyeye sarılıp ders çalışmanın sevimliliğini, yaptığı ödevinden "aferin" denilmesini beklemenin heyecanını, sobanın yanında kitap okumanın sıcaklığını anlayabiliyor musunuz?

SİZ; hiç, kalemi, silgisi, defteri bitenin üzüntüsüne teselli olup sevindirme mutluluğunu yaşadınız mı? ÇARESİZ bükülen, öne düşen başların mahcubiyetine, ÇARE SİZ oldunuz mu?

SİZ; hiç, okula geç kalmamak için koşarak gelmenin yorgunluğunu dizlerinizde, nefes nefese kalmanın bitkinliğini yüzünüzde hissettiniz mi? Her gün, "bir şey yemeden mi geldi acaba?" diye, siz tokken açlığınızı nefsinize sordunuz mu?

SİZ; hiç, naylon torbada, bez bohçada defteri, kitabı olan, yakacaklarını ve yiyeceklerini yanında taşıyan umut adımlarının yol hikâyelerini biliyor musunuz?

SİZ; hiç, adını unutmadığınız gibi, okul numarasını dahi hatırladığınız bir hafızanın neden ve nasıl oluştuğunu düşündünüz mü?

EVET, SİZLER, bütün bunların öğretmenle ilgili olduğunun farkında mısınız? Sizler, bugünkü imkânlara sahip olmanızın kıymetini ve kaynağını kimin sağladığını biliyor musunuz? Bir zamanlar bunların olduğunu, böyle imkân ve şartların öğretmenlerle yaşandığını hiç düşündünüz mü?

EVET, SİZLER, çirkin ve sevimsiz, yalan ve yavan olan dünyamızın biz öğretmenlerin yetiştirdiği bu çiçeklerle güzelleştiğini, bu kokuyla mutlu olduğumuzu; yorgunluğumuzun bizlere huzur verip rahatlattığını bilmeyeniniz var mıdır?

EVET, SİZLER, pek çoğunuz, her sabah, "ben işe gidiyorum" diye evden çıkarken ben, hiç "işe gidiyorum" demedim, "okuluma gidiyorum" diye, sevimli ve sıcak yuvama gittiğimi biliyor musunuz?

SÖZÜN ÖZÜ: Ben bir öğretmenin; sevgi sözcüklerinin anlamını, gizemli kokuların sırrını ben bilirim. Beni hala tanımadıysanız ve olumsuz düşünceler içerisindeyseniz inanın çok üzülürüm. İnsan olarak yaradılışımızdaki sırrın erdemlerini bana sormanızı isterim.
"İşte ben buyum" diyen özel ve güzel insanlara selam olsun...

...

BEN ÖĞRETMENİM

Ben bir öğretmenim,

Alın terinin tadını ben bilirim,

Güller yetişirdi emeklerimden

Koklardım, acısı yoktu dikenlerinin,

Sitemler sığmasa da gönlüme,

Size, "sevgide yerim var" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

En güzel türküleri ben bilirim,

Yanık kaval sesi kıskanırdı bestelerimi,

Mutluluk tablolarım vardır benim,

Hayallerimi çerçevelerdim her gün,

Zamana "ellerimden tut" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Aç bakışların sırrını ben bilirim,

Tebessümüm çare olurdu dertlere,

Dar gelirdi yüreğime yalan dünya,

Şiirler yazardım masal tadında

Yaban mısralarıma yavan derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Dağınık saçların sebebini ben bilirim,

Ayazda titreyen eller görürdüm,

Morarmış parmakları tutardım sımsıkı,

Nefesimle ısıtırdım avuçlarımda,

Açardım kollarımı, üşümesinler derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Gaz lambasının ışığını ben bilirim,

Meydan okurdum kör karanlıklara,

Ayak izlerim olurdu karda, çamurda,

Peşimden gelirdi patika yollara düşenler,

Yorgunluğuma "yol hikayelerim" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Çığlıklardaki huzuru ben bilirim,

Duvarlara sinmiş sesler duyardım her an,

Resimler saklardım sararmış sayfalarda,

Kekik kokusunda yazardı kalemlerim,

Adına "kara önlüklü kuzularım" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Yırtık, yamalı giysileri ben bilirim,

Yufka ekmekten dürümlerim olurdu,

Yılmazdım, yıkılmazdım yokluktan,

Unuttum sanmayın anılarımı,

Dünden yarına "gönül köprüsü" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

"Hayat Bilgisi" dersini ben bilirim,

Toz tebeşirim sevdalanırdı kara tahtama,

Zil sesleri duyardım uykulu gecelerimde,

Yıldızları sıralardım "Ali, Ayşe..." diye,

Haydi, toplanın "bayrak altında" derdim...

*

Ben bir öğretmenim,

Uzakta bir köyüm vardı, ben bilirim,

Mahsullerim olurdu kıraç topraklarında,

Kuyular kazardım tırnaklarımla "su..." diye,

Büyüttüğüm çiçekleri sayardım her gün,

Binlerce defa "oğlum, kızım" derdim…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.