Bir hadisi şerifte;

Mescitlerinizi sade tutun şehirlerinizi mamur edin” buyurulmaktadır.

Bu yolda hareket edene ne mutlu.

Bursa valisi Ahmet Vefik Paşa da şehrin imar ve yollarına çok önem verirdi.

Heykel’den garajlara inen yeni yol açmıştı. Bunun üzerine halk vali için;

Vali beyin boynuzları takılıyor gelip geçerken. Onun için sağı solu yıkıyor” diye bir laf türetmişlerdi.

Yapılan hizmet halk için yapılmasına rağmen kendisine dokunulan bir tarafı bulanlar aleyhte konuşuyorlardı.

Tarihin derinliklerinde de böyleydi. Günümüzde de böyle devam etmektedir.

Hiç kimse hizmet de olsa kendisinden bir kıl alınmasını istemiyordu.

Ancak devletin yaptığı hizmetleri de kendi lehine çevirmekten çekinmiyordu.

Birçok şehrimizde yollar kaldırımlar yapılmakta.

Yolların ortasına kocaman kaldırım taşları koyarak ortasını yeşil alan yapıyorlar.

Bunların içine bir de sızdırma yoluyla sulama aparatları yerleştiriyorlar.

Yol çizgileri çizilmekte. Kavşaklara kameralar konmakta.

Buraya kadar her şey güzel.

Özellikle Manavlar, inşaat malzeme satıcıları, nalburlar, çay ocakları adeta kaldırımları işgal etmiş durumda. Dükkânından daha fazla bir alanı kaldırımları işgal ederek kullanmakta.

İnsanlar adeta yollardan geçemez durumda.

İnsan bir an “Buranın insanları Müslüman değil mi” gibi bir soruyu kendine soruyor.

Bu insanlar “Kul hakkı” yediklerinin farkında değil mi ?

Her şeyi devletten mi beklemek durumundayız.

Kendi görüşleri doğrultusunda “Benim kaldırımı işgal etme hakkım yok” düşüncesini aklından geçiremiyor mu?

Velev ki vatandaş bunu düşünmedi.

O zaman o şehrin belediyesi, zabıta birimi ne güne duruyor.

İnsanlar bazen yoldan geçmek için işgalcilerle kavga etme durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Bunlar neden çıkıp da görevlerini yapmıyor.

Her yol kavşağında kucağında bir bebeyle sabahın köründen akşam gün batımına kadar kadınlar gelen geçen arabaları ya da yayaları çeviriyorlar.

Bu insanlar gerçekten mağdur mu?

Eğer mağdursa “Sosyal Devlet”i uygulama görevinde olan kurumlar neden bunlara el atmıyor.

Eğer bu insanlar mağdur değil de insanların zafiyetlerini kullanan kişiler ise, o zaman neden devletin kolluk kuvvetleri ya da zabıta birimleri bu işe engel olmuyorlar.

Yolun ortasına konulan kocaman kaldırım taşları arasında bulunan sulama aparatlarından yola sızan sular adeta bir göl oluyor. Suların akıp gideceği bir delik yok.

İkinci olarak bunları kontrol eden görevliler yok mudur? Bu su birikintileri sürücüler için de yayalar için de tehlike arz etmektedir.

Kaldırım giriş ve çıkışlarına konulan araçlar yayaların geçmesini engellerken, bir Allah’ın kulu çıkıp da bunların yanlış olduğunu görmek istemiyor.

Kameralar dersen ayrı bir âlem.

Hangi kavşaklı yola girerseniz girin tepenizde bir kamera sizi izlemekte.

İnsanı ikinci plana iterek yapılan ve Peygamberimizin “Şehirlerinizi mamur edin” dediği hadise bu olmasa gerek.

Sadece ceza kesmeye endeksli olarak konulan bu kameraların, insan güvenliği açısından bir önemi bulunmadığını Avrupa ile kıyasladığınızda görebilirsiniz.

Hiçbir Avrupalı esnafın dükkânının önünde malını teşhir edip kaldırımı işgali yok,

Herkes malını kendi camekânı içinde sergiliyor. Üzerine de etiketini koymuş.

Üstelik hangi ülkeden geldi ise o ülkenin geldiği şehrin ismine kadar yer alan bir fiyat etiketi var. Bizde bunu göremiyorsunuz.

Hiçbir Avrupa şehrinde bu kadar kamera da yok.

Sadece şehirlerin girişine konulmuş bir hız levhası ve onu izleyen bir kamera var.

Avrupalının eğitimle hallettiğini biz ceza ile halletmek istiyoruz.

Avrupalının insana yaptığı yatırımı bir dağa taşa yaparak halletmek istiyoruz.

Uygulama farklılığının bizi muasır medeniyetler seviyesinin gerisine attığını da göremiyoruz.

Bu seviyeye götürecek bir eğitim sisteminin de olmadığını görmek de insana ayrı bir kahır veriyor.

Dileğimiz tez elden bu kamburlardan kurtulup medeniyet seviyesindeki yerimizi almak.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.