“Bir sonraki hamle ya da hamlelerde ne olacak?”
Ve…
“Ben bu ihtimallere göre ne yapmalıyım?”
Bu sorular sadece satranç tahtasının başında sorulmaz. Hayatın her alanında, özellikle de karmaşık problemler için çözüm gerektiren alanlarda sorulması gereken temel sorular bunlar... Dahası satranç, dama ya da dokuztaş gibi klasik oyunlar, tam da bu soruyu sormayı ve cevabını aramayı öğreten sade ama güçlü araçlar…
Bu oyunlarda amaç, sadece “o ânı” kurtarmak değildir. Her taşın bir değil, birkaç sonraki hamlede nereye varacağını, nasıl bir tehdide ya da avantaja dönüşeceğini kestirmek gerekir. Bu ise yalnızca zekâ değil; sabır, sezgi ve stratejik öngörüyle mümkün...
İşte bu yönüyle söz konusu oyunlar, sadece zaman geçirmek ya da eğlenmek için değil; zihni eğitmek, ileriye bakabilmeyi öğrenmek için de oynanmalıdır.
Modern eğitim anlayışı, artık bilgiyi ezberletmeyi değil, bilgiyle düşünmeyi ve o bilgiden elde edilen verilerle geleceği öngörmeyi hatta yaratmayı önceliyor. Bilginin ham halinden işe yarar bir sonuca ulaşmak, tıpkı bu yazının başlığında geçen oyunlarda olduğu gibi, doğru hamlelerle mümkün.
Bu yüzden, eğitimde analitik düşünceyi geliştiren her yöntem değerli... Strateji oyunlarının eğitim sistemine dahil edilmesi ya da bireysel gelişimde bu tür oyunlara yer verilmesi, bireyin problem çözme ve karar verme becerilerini büyük ölçüde geliştirdiği yadsınamaz bir gerçek...
Bugün dünyanın gündeminde olan, içinden önce internet sonra da yapay zekâ gibi birçok şeyi değiştiren şeyi çıkarmış bir bilimsel yöntem olarak yazılımın temeli de burasıdır.
Özellikle yazılım dünyasında bu tür bir zihinsel altyapı olmazsa olmaz bir gereklilik... Kalıplara sıkışmamış, duruma göre pozisyon alabilen, sonuç odaklı insanlar ve toplumlar bu sahada da bir adım öndeler, önde olmaya da devam edecekler.
Yazılım, kod yazmakla sınırlı değil… O kadarını yapay zekâ uygulamaları da yapıyor şimdilerde…
Ya nedir?
Bir problemi görüp onu sonuca ulaşmayı engelleyen şeylerden soyutlayarak, anlamlı ve sürdürülebilir, kalıcı, somut bir çözüme dönüştürme sürecidir.
Bu süreç, tıpkı bahsettiğimiz oyunlarda olduğu gibi, hamleleri önceden hesaplamayı gerektiriyor haliyle. Bugün yazdığınız kodun, yarın başka bir işlevi engelleyip engellemeyeceğini ya da hangi açık kapıları aralayabileceğini düşünmeden, kalıcı çözümler üretilemez.
En özet haliyle…
Kullanıcıların yapabilecekleri en saçma hatalardan tutun da özellikle açık sistemlerde dışarıdan gelebilecek her türlü tehdidi öngörüp tedbir alma işidir yazılım.
Bir yazılımcı, yalnızca “şu anki şartlarda nasıl yazmalıyım?” sorusunu değil, “bu yazdığım kod sistemin hangi parçasını etkiler, hangi senaryoda hata verir, kullanıcıya bugün ve gelecekte nasıl yansır?” gibi soruları da sorar.
Bütün bunlar, doğrudan stratejik öngörüyle ilgilidir.
Aynı, bir taşı hareket ettirirken karşı tarafın ne yapacağını hesaplamak gibi, yazılımda da sistemin ve kullanıcının vereceği tepkileri öngörmek gerekir. Bu yüzden oyunla gelişen öngörü yeteneği, yazılım alanında altın değerindedir.
Tıpkı hayatta olduğu gibi…
Birçok başarılı yazılımcının, çocukluk ya da gençlik yıllarında strateji oyunlarına ilgi duymuş olması bir tesadüf değil. Bu yalnız benim değil, bu alanda kafa yoran herkesin ortak tespiti… Çünkü bu oyunlar, adım adım düşünmeyi, hatalardan ders çıkarmayı ve rakibin –sistem ya da kullanıcının da diyebiliriz– zihnini okumayı öğretir. Aynı refleksler, kod yazarken de devreye girer. Kısacası, bu gibi oyunlarda öğrendiğimiz şey, yazılımda işe yarar:
Gördüğümüzden fazlasını düşünmek, hamleden ötesini görmek…
Bu noktada eğitimcilerin ve ailelerin, çocukların bu tür oyunlarla tanıştırması çok kıymetlidir. Bu vesileyle daha okuma yazmayı bile bilmediğim günlerde bana satranç oynamayı öğreten rahmetli dedem Abbas Şirvan, sonrasında dokuz taş öğreten amcam Fuat Şirvan ve dama öğreten babam Hüseyin Şirvan’a şükranlarımı sunuyorum.
Satranç kulüplerinin, yazılım atölyelerinin, kodlama kamplarının ve aslında hepsinin kökeni felsefenin aynı çatı altında yer alması gerektiği kanaatindeyim. Hepsi düşünmeyi, üretmeyi ve önceden görmeyi, gördüğüne göre hareket etmeyi öğretir.
Tabi böyle bir nesil ve bu neslin yaratacağı bir geleceği istiyorsak…
Sonuç olarak…
İster tahtada bir taş olsun ister ekranda bir satır kod... Her hamle bir öngörü ister. Ve iyi bir oyuncu da iyi bir yazılımcı da geleceği hesaplayan, zihnini sadece şimdiye değil yarına da odaklayan kişidir.
Hayat da bir oyun ve her taş, her kod ya da hayatınızla ilgili her davranışınız geleceği dolayısıyla kaderinizi şekillendiren bir hamle…
Zamanlar değişse de bu gerçek asla değişmez.
Haftanın Notu:
Kralın çıplak olduğunun söylenilemediği bir ülkede halkın “iç çamaşırsız kalması” kaçınılmazdır.





