Türkiye’de bir iki konuda herkes fikir beyan etmekten çekinmiyor.

Birisi futbol, sonra siyaset ve diğeri din.

Yediden yetmişe herkes maç seyrederken teknik direktör-hakem-futbolcu kesiliveriyoruz. Futbolcuların aldıkları paraları kendilerinden daha iyi biliriz, adeta muhasebecisiyiz. Çöpe atılan paralardan bahsederiz. Direktörlerin tekniklerini dandikleştiririz. Hakeme çeşitli iftiralar atarız, özürlüleştirip gözlük hediye ederiz.

Kavga biter yorgan gider, fakat maç bitmez. Askerlik anısı gibi konuştukça konuşası gelir insanın.

Diğer konu siyaset.

Dinlisi dinsizi herkes siyaset konu olunca söyleyecek sözü olduğunu düşünür. Takım tutar gibi parti tutarız. “Ben kargadan başka kuş tanımam” deriz. Adam sağcıysa sol görüşü kendisine uzak görür. Solcu da sağcının kendisini yeterince anlayamadığını ve anlamak istemediğini düşünür. Kesinlikle her görüşün yobazları vardır.

Oysa siyasi taban ister sağcı olsun ister solcu, destekledikleri ister iktidar olsun ister muhalefet, aslında hepsi iktidardalar.

Resmi iktidarda olanlar başkan-başbakan gibi ifadelerle karşılanır. Diğer, iktidar olma gayretiyle muhalefette olan siyasilerde genel başkandan aşağıya doğru çeşitli makamlarla anılırlar. (Sevgili Can Ertan böyle yorumluyor) Bence Can Ertan oldukça haklı. Belediyeyi kazanamamış ama meclis üyesi olmuşlar da kısmen iktidardırlar. Hiçbir seçim başarısı olmayan siyasilerin de bir il-ilçe başkanlığı ve yönetim kurulu üyelikleri onların iktidarlığı değil midir?

Seçmen konuşsun dursun ağzı yorulana dek..; Atı alan Üsküdar’a varıyor.

Ooo bir dinlesen “hangi caminin imamı nerenin müftüsü” dersin!

Fünyeyi ateşle çekil kenara. Tesettürde manto mu-çarşaf mı tartışmasıyla 20-25 yılı geride bıraktık. Sonunda kavga devam ederken tesettürü kaybettik. Tarz-moda kavgası başladı. Adeta bu kavgada “küçük su” yarışı yapılıyor. Tartışma yıllardır sürüyor, elde var sıfır. Milli şairimiz Mehmet Akif’i şu söyleminde haklı mı çıkardık dersiniz?

“Medeniyetse açmak bedeni, hayvanlar insanlardan daha medeni.”

Ancak biz yine de din ve inanç adına doğru bildiklerimiz sandıklarımızı dillendirmeye devam ediyoruz.

Rahmetli Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocayı Türkiye tam anlamıyla anlamış değil. Ben de dahil.. Yıllar önce Erbakan "patates dini"nden bahsetmişti. Çok eleştirilmişti.

Erbakan Hocayı anlamak için uğraşınca merhum Başbakan'ın ne söylemek istediğini aradan 20-30 yıl geçince fark edebiliyor insan.

Bir kısım insanımız dini vecibelerini yerine getirmekte biraz ağır davranır ya. Hadi namaza gidelim desen, veya bir eleştiride bulunsan hemen gardını alıp “benim dedem hocaydı, diğer dedem Çanakkale şehidi,” gibi söylemleri yüzümüze yapıştırır. Mesela bir defasında Allah sağlık sıhhat versin CHP’nin en önemli isimlerinden Deniz Baykal, “benim dedem müftü” dediğinde Erbakan kendisine ait “patates dini” sözünü tekrar etmişti.

Patates bilindiği gibi işe yarayan bölümü toprak altında bulunan bir gıda. Toprağın üzerinde ise bir yaprak bulunur. Yaprağı hiçbir işe yaramaz. Yani merhum Erbakan Hoca lafı gediğine "cuk" diye oturtmuş.

Vefat eden ecdadımız toprak altında, evet onların faydalarından bahsetmek gerekli. Toprağın üzerindekilerin patatesin yapraklarından bir farkı olmalı düşüncesindeki Erbakan ne kadar haklı değil mi?

Türk dili literatürüne epeyce kelime kazandıran Erbakan hocayı bakalım tam manasıyla ne zaman anlayabileceğiz..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.