Cumhuriyet tarihimizin en büyük ekonomik krizini 19 yıllık AKP iktidarı ile yaşamaktayız. Yaşanan bu ekonomik krizi dış güçlerin oyunu diye açıklamak, akıllarla alay etmektir. Bunun yanında ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz demek, toplumu uyutmaktır. Aslında verilen bir savaşın olmadığını ve AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın ne kadar zor durumda olduğunu en iyi dış güçler biliyordur. Bunun karşılığında neler alabileceklerinin de çok iyi farkında olduklarının bilincindedirler.

.

“Eğer ben de ekonomi tahsili görmüşsem, inandıklarım, bilgim varsa, faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Asla bu konudan taviz vermem” diyen AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 30 Kasım Salı günü TRT ortak yayınında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan “Faizi düşürmek suretiyle yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme. Bu dört tane ana başlık bize büyümeyi getirecek. Bizim büyüme oranı için beklentimiz asgari 10 ama bunun üzerine de çıkabilir. Yılsonu itibariyle enflasyon da kendisini gösterecek. Faiz sebep, enflasyon neticedir. Faizi şu anda düşürüyoruz ve enflasyonun da inşallah düştüğünü hep birlikte göreceğiz” dedi. Tayyip Erdoğan'ın bu konuşmaya başladığı sırada 13,26 seviyesinde seyreden dolar, bir buçuk saat içerisinde 13,81 seviyesine kadar yükseldi.

1 Aralık Çarşamba günü AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından ekonomiye ilişkin bir dizi paylaşımda bulundu ve şunları yazdı: “Türkiye’nin 2021’in üçüncü çeyrek büyümesi %7,4 olarak açıklandı. Bu büyüme oranıyla G20 içinde ilk sırada yer alıyoruz. Millî gelirimiz de bir önceki yılın aynı dönemine göre %7,8 arttı.”

Aralık ayı başında enflasyonu %21 olarak açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), sahte verilerle milyonların maaş zamlarının düşük olmasına, enflasyona yenilmelerine yol açmaktadır. Çünkü gerçek enflasyon yaklaşık %60 seviyesindedir. Sahteciliğin bir yaşam biçimi haline geldiği ve her kurumu sardığı, çürüttüğü bir dönemden geçmekteyiz.

Bu arada CHP’nin TÜİK’ten randevu isteği kabul edilmedi. Ana muhalefet partisi başkanı ve beraberindeki heyet, TÜİK’e gitti ama kapıları açmadılar ve içeri almadılar. Bu olay kamu kurumlarının nasıl siyasallaştırıldığının ve liyakatsizliğin kötü bir örneği olarak anılacaktır. İşte bu görüntü bile başlı başına TÜİK’in açıkladığı rakamlara ve istatistiklere güvenilmemesinin haklı nedenini oluşturmaktadır.

2021 yılı Ocak başında 7,4 TL olan dolar, bugün 13,70 TL oldu; 9,1 olan euro 15,50 TL oldu. Paramız dolar karşısında yaklaşık %82, euro karşısında %71 değer yitirmiştir. Böylece korkunç bir yoksullaşma ve dibe vuruş ile karşı karşıyayız. Ancak bu korkunç tabloyu büyüme olarak adlandıran bir siyasi iktidarla ve onun yalanlarıyla karşı karşıyayız.

1 Kasım ile 5 Aralık arasında 35 günde dolar 4,20 TL yükselirken, Türk Lirası da %45 değer yitirdi. Aynı şekilde 1 Kasım ile 5 Aralık arasında 35 günde euro 4,50 TL yükselirken, Türk Lirası da %41 değer yitirdi. Türk lirası değer yitirirken ne ABD, ne de AB ülkeleri, Türkiye’ye hiçbir eleştiri yöneltmiyor; hepsi fazlasıyla susup AKP iktidarına destek olmaya devam ediyor. Çünkü her geçen gün ülkemizi biraz daha esir ederek, sahip olduğumuz son üretim kaynaklarına da el koymanın peşindeler. Emperyalizm ülkemizi esir alırken bizim sessizliğimiz ve tepkisizliğimiz ise ilginçtir.

.

Siyasi iktidar yaşanan ekonomik krizi dış güçlere fatura ederken, 2002 yılında iktidara dış güçlerin yardımıyla geldiğini unutmuştur. Dış güçler; çeşitli ekonomik oyunlarla fakir halkı soyarken, kamu malını özelleştirme oyunlarıyla değerinin altında yabancılara peşkeş çekenlerdir. Dış güçler; ülkemizde üretimi bitirip, dış alım yaparak kalkınacağımızı söyleyen işbirlikçilerdir. Dış güçler; Anadolu topraklarında tarımı, hayvancılığı yok edip, yurt dışından tarım ürünleri ve hayvan getirmeyi çözüm sanan düzenbazlardır. Dış güçler; sanayiyi bitiren, halkı yoksulluğa mahkûm eden sözde demokratlardır. İşler kötü gidince dış güçlere saldıranlar, iktidara nasıl getirildiklerini unutmuşlardır. Yerli ve milli olamayan iktidarlar, emperyalizme meze olurlar.

Bugün ülkemizde hayat pahalılığı büyük boyutlara ulaşmıştır; her gün birçok ürün ve hizmete zam üstüne zam yapılmaktadır. Zincir marketler sürekli fiyat artırımına gitmektedir. Vatandaşın temel gıdası ekmek bile zam şampiyonudur. El ve cüzdan yakan fiyatlar karşısında toplum açlığa sürüklenmektedir. Bu konunun çözümü kolay değildir çünkü ülkemizde üretim bitirildi. Yerli mallara değil yabancı mallara özendirilen bir toplum yaratıldı ve bunun sonucunda tüketim toplumu olarak yaşamaya alıştırıldık.

Bu ekonomik krizi aşmanın çözümü kamucu ve halkçı hamleler yapmak, sosyal devleti yeniden yapılandırmak ve planlı üretime geçmektir. Neo-liberal ekonomiden çözüm çıkmaz; çözümün anahtarı halkçılıktır, devletçiliktir, planlamadır, üretimdir, karma ekonomidir ve denk bütçedir. Bu ortamdan kurtulmak için bilinçli aydınların örgütlenerek ve bir araya gelerek çözüm yolları için güç birliği yapmaları gerekmektedir.

.

6 Aralık 2021

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.