Yaş almak mı, yaş yaşamak mı? Yaş alınca mı, yaş yaşayınca mı ihtiyarlarız? İhtiyarlamama seçeneğimiz var mı? Yaş almanın zaman aşımı var mı? Yaş, fiziksel mi zihinsel mi alınır? İnsan katı mı, akışkan mı?

Yaş almama seçeneğimiz yok ama ihtiyarlamama seçeneğimiz beyin ve bedeni kullanma oranında kişisel olarak değişiklik göstermektedir. Bakış açımızı dar aralıktan, detaydan, bilgi ve alışkanlık rahatlığından alıp; bütünsel, birbirini sürekli etkileyen bir alana bilinçli olarak kaydırabiliriz. Yani bu seçeneği seçmek bize kalmış!

Birkaç gündür bu konuyu odaklandım, bir makale yazmış olmak için sözüm ona çalışıyorum. Çünkü makale yazmakta geç kaldığımı, sosyal medyada yayınladıklarımı beğenerek kendini hatırlatan bir Bursa İnternet gazetesinin sorumlusu var!

Yalandan bir başlık atıp eskiler ve genel bilgilerle yazarken öğle uykumda bir rüya ile konu kendini akışkan bir halde, başlığı ile sundu:

ZAMANA UYUMLANARAK YAŞ ALMAK DEĞİL,

ZAMANI DOLDURARAK YAŞ ALMAK.

Rüyamı sunuyorum:

Bilmediğim yerde bir yeşil tepeye çıkıyorum, yorgunum. Otururken karşı evden benimle konuşan bir yaşlı kadını fark ediyorum:

- Biz çalışıyoruz, şimdi ara verdik. İstersen yemeğime ortak ol. Yoğurdumuz da var.

- Ben belli zamanlarda yerim, yoğurdumu da kendim yaparım teşekkür, diyorum.

Yoğurdumu kendimin yaptığıma epeyce şaşırmış görünüyor ve onaylayıcı şekilde başını sallıyor. Sonra telefonda kısık sesle benden birine bahs ederken, rengarenk giyimli, huzurlu biri diyor. (Evet, şu an yurt dışındayım, renkli giyinirim, yoğurdumu da kendim yaparım, öğle yemeklerimin jönüdür o.) Konumuzla ilişkişkisini düşününce, yediklerimizle yaş alma arasındaki direk bağlantı ortaya çıkıyor. Yoğurdun bedeni yenileyen ve toksinleri atan bir kimsal gücü var. Renkleri de yiyecek olarak algılıyorum. Onların yaydığı enerjiye bizim ihtiyacımız var. Renkli ışınla tedavileri hatırlayalım!

Rüyam devam ediyor; Biraz daha tepeden aşağıya iniyorum. Bir çocuk bir makinayı çalıştırmış, olmayacak ve boyunu aşan bir işle canhıraş uğraşıyor ve kendi kendine konuşuyor:

- Seni keseceğim, bana karşı gelme, dur şimdi seni parçalayacağım.

Motorun testere gibi kısmını metal bir tekerleğe sürtüp duruyor.

    • Yardım edeyim mi?
    • Hayır, ben yapacağım, diyor.

Buradan yine konumuza bağlandık, kendi sorumluluğumuzu başkalarına

bırakmayalım. İsteğimize odaklanalım, imkansız olması bize engel olamaz.

Sonra biraz daha ilerliyorum, sevgili Latife Teyzem gelmiş, hoş geldin diyerek binanın yanına geçiyorum. Orada da başka bir yaşlı teyze selam veriyor, içeri gel diyor, bende bahçedeki o pencereden girip, koltuğa uzanıyorum. Uyuyorum. Uykumda rüyada mıyım, bilmiyorum üst kattaki Latife teyzeyi arıyorum, bulamıyorum. Koltukta tam gözlerimi açacağım, pencereden bir yaşlı hanıma yardım ederek içeri sokan genç bir kadın görüyorum:

- Latife teyzeye göstermeye geldik, kötü oldu da. O her şeyi bilir ve yardım eder, diyor.

Burası kalabalık oldu, pencereden kimseye görünmeden kaçmayı tecih ediyorum. Pencereden atlarken kapının açıldığını fark edip, dışarda duvarın yanına saklanıyorum. Cüzdanımdan düşen yabancı paraları toplarken, ev sahibi:

- Nereye gitti bu, acayip kadın, diyerek etrafa bakınıyor.

Herkes herkesi fark etmese de etkilemekte, bütün evren birbirini var etmektedir.

Öğle uykum bitti ama Latife teyzemiz konumuzun baş aktörü olarak makaleye oturdu.

Latife Teyzem, bir zamanlar komşumdu. Sıkışıklık yaşadığımda, dünyadan ayrılışından yıllar geçmesine rağmen bana rehberlik hala yapmakta. Çocukları vardı ve son yıllarında, onlar karşı lüks sitelerde otururken o küçük bir gece konduda kiracı olarak yaşıyordu. Ara ara ziyaretine giderdim ve o cabbar, mağrur, gururlu, kendinden emin haline hayran kalırdım. Bir aylık maaşı benim bir haftalık gelirim gibiydi, nasıl böyle sağlıklı yiyeceklere sahipti, şaşardım. Aklımda kalan örneklerden biri de, el yıkadığımız lavabonun altına koyduğu kovada biriktirdiği suyu, tuvalet için kullanmasıydı! Yürüyemeyecek duruma geldiğinde, bunu belli etmek istemediğinden gün içinde sokak kapısını kilitlemeyi bıraktı! O bir insandı, candı. Kırgındı ama şikayetçi değildi. Eşinden, çocuklarından çekmişti ama, dişleri olmadığından kendi deyişiyle; “pırçık, pırçık” gülebiliyordu. Okuması bile yoktu ama konuştuğumu bir çok kişiden daha iyi kavraması da beni şaşırtıyordu! Komşuları onu seviyor, koruyorlardı. Yoğurdunu da hep kendi yapıyordu! Yaşamdaki zorlukların beni sallasa da düşürmesine izin vermemeyi ondan öğrenmiş olabilirim, rastlaştığımız için teşekkürler.

YARALIYDIM, YARALILARI GÖRMEDEN ÖNCE.

Bu yaşamı cesaretle yaşadığımı düşünerek, yaşama konusunda önerilerde bulunma cüretimi af edin lütfen. Rüyadan sonra ne kadar anlamlı olur bilemedim. Ama okuma ve uygulama seçimi yine sizin:

Fizisel yaş almak:

* Uyku, çalışma , dinlenme, beslenme ile çalışan her organımıza saygı duyalım, tek tek teşşekkür edelim.

* Yaşamı alıştırma defteri olarak ele alalım, gözlemci olalım, çaba harcamayalım. Çaba karşı etki yaratır, direnç oluşturur. Kendimizi gözlemek, sınırlarımızı genişletmeyi de sağlar, gözlenen yanlış kendini doğal olarak yok eder!

* Gelişim ve huzur için kendimize koymamız gereken kuralları koyalım ve uygulayalım. Prensip sahibi olmak, tüm evrenin işleyişinde var olan “oynar disiplin”e uyumu sağlar.

* Elimiz boş durmasın yeni şeyler deneyerek aklımızı canlandırsın. Çevremizdekilere faydalamızın dokunması bizi çok tatmin eder. “Ömrümüzü boşa geçirdik” olumsuzluğundan uzaklaşırız.

* Yediğimiz yiyeceklerin temiz, taze ve doğal olmasına özen gösterelim. Kararında ve zamanında yemeği önemseyelim.

* Günün hangi saatlerinde, zihinsel ve bedensel çalışma yapmamız gerektiğini, bize uyan zamanı fark edelim.

* Bedenimizi dinç tutalım, günde en az bir öğün yemek yerken, 1 öğün de spor yapalım.

* Müzikle dans yapalım, renklerle resim. Enerjimizi yükseltelim, akışkalığımızı artıralım.

* Ayağa kalkalım, ellerimizi kocaman açıp güzel enerjileri, kaynağın koruyan enerjisini başımızdan içeri alalım en aşağıya kadar getirip, yukarıya bedenimizi yıkayarak çıkalım ve ağzımızdan kocaman olarak, torağa üfleyelim. Bu temizlenmeyi gün içinde bir kaç kez yapalım. Varoluş, enerjinin dansıdır.

* Yapmaktan zevk aldığımız şeyleri ertelemeyelim. Mükemmellik, beklenti, kıyasla engellemeyelim. Yaş aldığımızda tatmin olmanın gülümsemesi yaşlı dudağımıza çok yakışır.

Bildiğimiz kadar anlar,

Sezdiğimiz kadar kavrar,

Bilincimiz kadar yaşarız.

Zihinsel yaş almak:

Zihinsel yaş alan kişinin fiziksel yaş almasını hızlanır. Zihinsel yaş almanın içinde duygusal birikintiler ve otomatik alışkanlıklar da bulunur.

* Üzüldüğümüzde yaşanılan güç kaybının çözüme bir yararı yoktur. Yaşanılan zorluk zaten bizde olması gereken etkiyi yaptır, yola devam edelim.

* Geçmişe özlem duymanın faydası yok. Şu an olanı kaçırmayalım.

* Olanlara çocuk bakışı gibi, yargı ve duygusuz bakalım. Bunlar eridiğinde objektif bir bakışa sahip olabiliriz!

* Hayal kurmaktan çekinen insanın, yaşamda nasıl sınırlandığını fark edebiliyor muyuz? Sihirli bir dünyada kendimizi sınırlamayalım.

* Kendimizi gözlemeyi hatırlayalım, yanıtlarımız, tepkimiz otomatik mi?

* Kendimize ve varolduğumuz ortama samimi olalım, özellikle kendimize söylediğimiz yalanları fark edelim. Yalan azaldıkça özümüze yaklaşırız.

* Korkma eylemi yaş aldırır ama yaşamı kaçırtır. Cesareti tedbirli olarak yaşayalım.

* Düşünce gücü bize verilmiş sihirlerden biridir, bilinçli olarak kullanıma sokalım.

* Öğrenerek yenileniriz. Yenilendikçe bedemiz de yenilenir.

* Tüm tanımlarımızı; yatay, dikey ve bütünsel akış olarak ayrı ayrı yenileyelim.

* Kapalı vicdanı açığa çıkaralım ve içsel hazzı yakalayalım. Vicdan dinlendiğinde “ben” arka planda kalır. Vicdan ruhun, sezgi ile ulaştırdığı bir üst bilincin bize özel uyarılarılardır.

* İçten veya dıştan yanmak:

İçten yanan, kendi ateşini yakar, kendinde olana güvenir, başkasının beğenisi ile uğraşmaz ve başkasının getireceği ekmeğe muhtaç olmaz. İçten yanan kişinin akış içinde ekmeğinin geleceğine ümidi tamdır. Motivasyonu içten kaynaklanınca yolu açık, sezgiler yol gösterici olur. İçten yanmalı insan çocuk bakışına sahiptir. Ki o çocuk, “Kral çıplak” diyebilir.

* Sahte kişiliklerin hoşlandıkları: övgü, onay, haklı çıkmak, ortama uygun roller. Dıştan yanan kişiler, dıştan da çabucak söndürülürler!

* Akıl, geçmiş bilgilere göre davranır, yeni bir şey yapacak kapasitede değildir. O mercimeği bulamaz da mercimekten çorba yapar. Ona hayal gücü ve sezgilerden sonra görev yapmasını öğretelim.

Bizim hem deli hem akıllı olma dönemleriz olabilir. Hem ciddi hem komik, hem neşeli hem somurtkan, hem o hem bu! Zıtlıklar dünyasının birbirine aktığı bir boyutta yaşamaktayız. İnsan akışkandır. Çünkü çoğu su, enerji, düşünce ve akan bir zamanın içinde var olmuş bir varlıktır. Olumlusuz ve olumlunun sürekli akan bir döngünün bir noktasında kimse takılıp kalamaz!

BOL KAHKAHALI GÜNLER DİLERİZ..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.