Değerli Okurlarım, bugün sizlere Dr. David Burns’ün tüm dünyada satış rekorları kıran kitabı, “İyi Hissetmek” i tanıtacağım.

Dr. Burns kitabında belki şapkadan tavşan çıkarmıyor ama duygu durumumuzdaki dalgalanmaların bir kader olmadığını gösteriyor. Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitapların başında yer alan bu eser, son derece akıcı ve hepimizin anlayacağı bir tarzda yazılmış. Özellikle son dönemde daha popüler olan Bilişsel Terapinin etkilerini gözler önüne seriyor. “Ne olduğu değil, ona nasıl baktığınız belirleyicidir.” Felsefesi üzerine odaklanan kitapla; zarar veren, yıpratan ve tarifsiz acılar çektiren depresyon girdabına sokan otomatik düşüncelerden (olumsuz düşüncelerden); ütopik, “Polyannacılık oynamak”’ tan çok farklı olarak Dr. Burns’un önerdiği bazı teknikleri uygulayarak tamamen kurtulmak mümkün.

Kitapta, düşüncelerimizin duygularımızı, duygularımızın da tutum ve davranışlarımızı belirlediği sık sık vurgulanıyor. Düşünce şeklimizi değiştirerek duygu durumumuzdaki dalgalanmaları çöp kutusuna gönderebiliyoruz. Şu örnek çok çarpıcı; Bir arkadaşınızla çarşıda buluşmak üzere sözleşiyorsunuz. Buluşma saati geliyor. 10 dakika, 20 dakika, 30 dakika, 1 saat geçiyor ve arkadaşınız gelmiyor. Bu durumda, daha önce başka birisi tarafından, “ekildiyseniz”, olasılıkla aşırı genelleme yapıyor ve otomatik olarak gene, “ekildiğinizi” düşünüyorsunuz, üzülüyor, kaygılanıyor, sinirleniyor ve ona göre davranıyorsunuz. Sinirlendiğiniz için de sağlıklı düşünemiyorsunuz. Bilişsel çarpıtmalar zihninizde adeta at oynatıyor. Oysaki sakinleştiğinizde duruma daha mantıklı açıklamalar getiriyorsunuz. Arkadaşınızın gelemeyişinin haklı olabilecek sebepleri birer birer zihninizde canlanıyor ve gerçekten de arkadaşınız size daha sonra açıklama yaptığında, bu açıklamanın düşündüklerinizden biri olduğunu görüyor ve karar vermekte erken davrandığınız için kendinizi kötü hissediyorsunuz. Tabii ki küçük bir olasılık da, hayatta her şey olabileceği gerçeğiyle örtüşür biçimde ekilmek de mümkün; ancak yazarın belirttiği gibi bu oldukça düşük bir olasılık olarak karşımıza çıkıyor.

Kitapta en çok dikkatimi çeken bölümlerden ikisi, “Onay Bağımlılığı ve “Sevgi Bağımlılığı”..

Dr. Burns pek çok kişinin sorunu olan Onay Bağımlılığı bölümünde, kişinin, tanıdığı ve çok değer verdiği birinden bir konuda onay almadığında, hiç kimsenin kendisini onaylamayacağına ve kendisinde bir yanlışlık olacağına inanıyor ve kendine olan güveni düşüyor. Dr. Burns, alınan karar doğru ise başkasının ya da başkalarının bunu onaylamasının gerekmediğini; kişinin bu bağlamda, mantığını kullanarak aldığı kararın arkasında durmasının önemini vurguluyor. Tabii ki; bu başkalarının eleştirilerine kapıların kapatılması anlamına gelmiyor. Onay bağımlılığı olan kişiler, çevresindeki sevdikleri kişilerin her söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor, bir konudaki fikirlerinin bu kişilerce beğenilmesini bekliyorlar, doğal olarak da bu her zaman mümkün olamayacağından kendilerini kötü hissetmeye başlıyorlar. Yazar bu bölümdeki soruna da çok pratik çözümler getiriyor.

Sevgi Bağımlılığı bölümünde anlatılanlar da çok çarpıcı. Kişi karşısındaki kişiyi seviyorsa, karşısındaki kişinin de kendisini sevmesini bekliyor. Bu çok doğal. Doğal olmayan; aynı sevgiyi, karşısındakinden göremeyince kişi kendini berbat hissediyor ve sonunda depresyona giriyor. Dr. Burns, sevginin güzel bir duygu olduğunu ancak yetişkinler için bir gereklilik olmadığını vurguluyor. Sevgilisinden ayrılanların, hayata küsmelerinin anlamsız olduğunu zira hayatın; kişinin öncelikle kendisini sevmesiyle, çok sevmesiyle, farklı aktivitelerle ruhunu zenginleştirmeleriyle güzel olduğunu enfes anlatımıyla gözler önüne seriyor. Bu konuda yapılan en büyük yanlış, kişi karşısındakini çok seviyorsa, sırf ondan uzaklaşmamak için düşük bir statüye razı oluyor ve doğal olarak karşısındaki kişinin kendisinden uzaklaştığını görüyor ve kahroluyor. Yazar, herkesin çok değerli ve farklı yetenekleri haiz olduğunu, mutlu olabilmek için her şeyden önce kişinin kendisini çok sevmesi gerektiğini vurguluyor..

Yazarın önerdiği tekniklerden olan “Üç Sütun Tekniği” çok yararlı. Öncelikle bir defter alıyorsunuz. Takıntı olarak adlandırılabilecek Otomatik Düşüncelerinizi (Özeleştiriler) sol tarafa yazıyorsunuz. Orta bölüme, otomatik düşüncelerinizi içeren Bilişsel Çarpıtmalarınızı yazıyorsunuz. Sağ bölüme de Mantıklı Yanıtlarınızı (Öz savunmanızı) yazıyorsunuz. Bu tekniği ve diğer teknikleri, evde kendi kendinize, sık sık tekrarladığınızda, belirli bir süreç sonunda, kişilerarası ilişkilerde yaşadığınız sorunlarda sizi yanıltan, yanlış düşüncelere sürükleyen Otomatik düşüncelerinizin can yakıcılığından kurtuluyorsunuz…

Ben ve ailem bu kitabı zevkle okuduk. Sizler de değeri sözcüklerle anlatılmaz bu kitabı alın ve zevkle okuyun…

Saygı ve Sevgilerimle…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.