Uluslararası hukuk açısından ‘‘kuvvet kullanma’’ sistemi, BM antlaşması 51. Madde VII. Bölümünde açıklanmıştır.

51. Maddeye göre;

‘‘Bu antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirilir ve Konsey’in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden korunması ya da yeniden kurulması için gerek göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez’’.

Uluslararası hukuka baktığımızda, buradaki en önemli konulardan birisinin, kuvvet kullanımına dair meşru müdafaa hakkının kullanımı olduğunu görmekteyiz. 51. maddede, meşru müdafaanın doğal bir hak olduğu ifade edilmiş ve esas olarak BM Şartı’nda belirtildiği gibi devletin egemenliği uluslararası teamül hukukundan kaynaklanan bir hak olduğu dile getirilmiştir. BM antlaşmasında meşru müdafaa hakkı 51. Maddede düzenlendiği halde kuvvet kullanımı ile ilişkiye dair uluslararası hukukta farklı yorumlarla ifade edilmektedir. Burada her hangi bir eylemin meşru müdafaa kapsamına dahil olması için aşağıdaki şartların oluşması gerekmektedir. Bunlar:

1 Herhangi bir devletten diğer devlete veya devletlere karşı silahlı bir saldırının olması,

2 Alınacak söz konusu tedbirlerin BM Güvenlik Konseyi’ne bildirilmesi gerekliliği ve bu zaman içinde Güvenlik Konseyi’nin gerekli tedbirleri almasına kadar geçen zaman sürecinde meşru müdafaa hakkının sınırlandırılması söz konusudur.

3 Devletin meşru müdafaa hakkının kendisinin doğal hakkı olduğunu belirtmesidir. (Not bu şart değil uluslararası hukuk çerçevesinde bir husustur).

1945 yılının 26 Haziran tarihinde San Francisco'da imzalanmış ve 110. maddeye uygun olarak 1945 yılının 24 Ekim tarihinde yürürlüğe girmiştir.

BM geçen 75 yıl içerisinde Birleşmiş Milletler bünyesinde kuvvet kullanımıyla ilgili en önemli düzenleme, BM antlaşmasının 2. Maddesinde yer almaktadır:

“Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasi bağımsızlığına karşı, gerekse Birleşmiş Milletlerin amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.”

Burada en önemli unsur saldırıya uğrayanın, uğradığı saldırının boyutuna bakılmalı ve karşılık verilen zamana meşru müdafaa sayıla bilmesi için saldırganı hedef alması gerekmektedir. Burada amaç ise yapılacak herhangi bir müdahalenin olası saldırıları önlemektir.

Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51. maddesinde Önleyici Meşru Müdafaa konusu:

Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51. maddesinde Önleyici meşru müdafaa konusu hakkı belirttiğimiz gibi uluslararası hukukta geniş yorumlanmaktadır. Buradaki en önemli husus silahlı saldırının varlığı olmasıdır. Gelişen örf ve adet hukuku, meşru müdafaa hakkı, önleyici meşru müdafaa hakkı bu madde bünyesindedir.

Çoğu kaynaklarda Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51. maddesinde Önleyici meşru müdafaa konusuna örnek olarak 11 Eylül saldırınsın ardından, eski ABD başkanı George Walker Bush doktrini gösterilmektedir. Bu doktrin 20 Eylül 2002 tarihinde The National Security Strategy of the United States başlığıyla George Walker Bush tarafından kabul edilmiştir. Bu doktrin kapsamında iki önemli kavramı bünyesinde barındırmaktadır:

  • “ön alıcı vuruş” (preemptivestrike)
  • “önleyici savaş” (preventivewar)

İlk olarak ön alıcı vuruşu bu doktrin kapsamında şu şekilde açıklanmaktadır: Olası herhangi bir saldırının daha önceden yok belirlenerek edilmesi veya hafifletilmesi için kuvvet kullanımının gerekliliği şarttır. Önleyici savaş kavramı ise şu şekilde ifade edilmektedir: Olabilecek herhangi bir saldırı hakkında bir belirti veya iz bile olmadığı taktirde saldırı niteliğinde olan bir ihtimalin ortadan kaldırılması amacıyla kuvvet kullanımı şeklinde ifade edilmektedir. George Walker Bush'un bu görüşü, 51. Maddeyle çelişki içerisindedir. Nitekim bu madde The National Security Strategy kapsamında kabul edilmiş ve sadece terör olayları ve terörizme karşı konulan bir meşru müdafaa olarak görülmelidir. Burada doğrudan devlete saldırılması meşru müdafaa hakkıyla birbirini tutmamaktadır. Bu Terörist saldırılar genelde vur kaç halinde olduğundan dolayı ve kaynağının belli olmadığı için bu saldırının önlenmesi açısından anılan doktrin önemlidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.