Toplumun devlet desteğiyle beslenen yarısı ülkenin iyi yönetildiğini sanıyor, kendi geliriyle yaşamaya çalışan diğer kesimi ise Türkiye’mizin kötüye doğru dörtnala gidişinden büyük üzüntü ve endişe duyuyor.

Her şey o kadar kötüye gidiyor ki, bunu görmek ya da en azından fark etmek için halk gibi, halkın içinde yaşamak gerek. Sorunsuz ve problemsiz hiçbir hizmet yürümüyor. Meclis işsizlikten yorgun düşmüş olacak ki tatilde. Oysa Meclis’in değil tatil, 24 saat gözünü kırpmadan çalışması ve vatanımızı ve milletimizi bekleyen sürekli tehlikelerle boğuşması lazım. Halk neyin olup bittiğini öğrenemiyor. Medya yönetimin uygun gördüğünü iletebiliyor sadece. Doğruyu öğrenmek, gerçeği yakalamak, kaderimizle ilgili muhtelif endişeleri dağıtmak mümkün değil. Öyle olunca fısıltı gazetesi müthiş tiraj yapıyor, yalan yanlış haberler kulaktan kulağa üfürülüyor. Öyle şeyler duyuyoruz ki, biz ölmüşüz de ağlayanımız yok sanki.

Kavga, gürültü, tehdit, şantaj, tabanca, tüfek günlük yaşamımızın normali haline geldi. Tepeden tabana kadar her gün, her saat, her an sürüyor bu normal. Siyasetin dilinden, üslubundan tutun da, küfür ve yumruklarına kadar televizyonlarda milletçe seyrediyoruz. Siyaseti de kavga olarak anlıyoruz, particiliği de öyle yapıyoruz. Doktorları dövüyoruz, daha kızarsak öldürüyoruz. Kadınları korumaktan bile aciziz. Her gün ülkenin her tarafında kadınlar ölüp duruyor da, bu canilere, katillere dur diyen yok. Dur demek yerine İstanbul sözleşmesini de iptal ediyoruz. Buna tepki göstermek isteyen kadınlarımızı, bir de polise dövdürtüyoruz. İşte erkeklerimiz, işte erkekliğimiz bu kadar…

Erkek liderlerimize de bakıyorum, birbirlerine verip veriştirmek için yarışıyorlar, ortalığı iyice kızıştırıyorlar. Sabahtan akşama birbirlerine cevap yetiştiriyorlar. Biri imam, üstelik de hatip. Diğeri bürokrat kökenli, hitabeti öğrenene kadar atı alan Üsküdar’ı geçip gidiyor. Bir hanım liderimiz var, o da geri kalmayayım diye bu laf savaşına mermi yetiştirmeye çalışıyor. Ama laf aramızda, erkeklerden daha yiğitçe yapıyor politikayı. Üstelik milletvekili olmadığı için, dokunulmazlığı filan da yok. Yönetim kulağından tuttuğu gibi hemen atabilir hapse. Ama atmıyor işte, nedenini merak etmiyor değiliz. Aman kimsenin aklına karpuz kabuğunu düşürmeyelim. Meral hanımdan da oluruz sonra…

Türkiye’yi tanınamayacak hale erkeklerimiz getirdi. Güzelim ülkeyi elbirliğiyle tepetaklak ettiler. Tüm kurumlarını, kurallarını, adetlerini, yönetim şekil ve modellerini çeyrek asırda tepeden tırnağa değiştirdiler. Gerçi kadın bakanlar, kadın mebuslar, kadın büyükelçiler, kadın rektörler filan da getirdiler göreve. Ama hepsi erkek yönetimlerin dümen suyuna göre hareket ettiler. Erkek ağırlıklı siyaset, ipleri iyice gevşetti, hatta elden kaçırdı. Kadın Başbakanımız oldu ama kadın Cumhurbaşkanımız hiç olmadı. Bir denemekte, Türkiye’yi bir ana kucağına, ana şefkatine teslim etmekte fayda var. Tansu Çiller başarılı bir sınav veremedi. O günlerin şartlarıyla bugünün şartları çok farklı. 2022’nin Türkiye’sinde güçlü bir Türk kadını, Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkemizin ve milletimizin yaralarını iyi sarabilir, hepimizi bir aile olarak yeniden kucaklaştırabilir.

Son yıllarda kadın devlet başkanları ve başbakanları çok sayıda ülkeyi başarıyla yönetiyor. Buna en güzel örneği, geçenlerde emekli olan ve 16 yıl Almanya’yı disiplinle yöneterek ekonomisini zirveye çıkaran Başbakan Angela Merkel’den verebiliriz. Ayrıca komşu Yunanistan’ın, Macaristan’ın, Kosova’nın, Honduras’ın, Tanzanya’nın ve Barbados’un Cumhurbaşkanı da bir kadın.

Brezilya, Şili, Arjantin, İskoçya, Danimarka, Hırvatistan, Norveç, Polonya, Malta, Litvanya, Letonya, Bengladeş, GüneyKore, Estonya, İzlanda’da kadınlar yönetiyor ülkelerini. Bitmedi, Fransa- Finlandiya-Tunus-Moldova-İsveç-Yeni Zelanda-Jamaika- Trinidad -Liberya-Orta Afrika Cumhuriyeti-Samoa’da da yönetim kadınların elinde. ABD Başkan Yardımcısı ile Temsilciler Meclisi Başkanı da bir kadın. Görüyorsunuz ki, son yıllarda kadın lider ve yöneticilerin sayıları çok arttı.

Bizde de niçin olmasın? Ülkemizi bu dağınık, sorunlu, kavgalı durumdan ancak bir anne şefkatine, merhametine, koruyuculuğuna sahip bir kadın kurtarabilir. Son erkek yönetimi, toplumun yarısına sahip çıktı, diğer yarısını ötekileştirdi. Bilginin, tecrübenin, liyakatin ehliyetin yerine, sıradan ve yandaş personelle doldurdu kadroları.

Anayasayı kevgire çevirdi, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadı, torba yasalarla aklına estiği gibi yönetti ülkeyi. Erkek muhalefet ise, karşı koyamadı bu sorumsuzluğa. Mani olamadı israfa, devlet mallarının satışına, hazinenin tüketilişine, gırtlağa kadar borçlanmamıza… Bu çeyrek asırda erkek yönetimleri iyi imtihan veremediler. Köprülerle, barajlarla, tünellerle, alt-üst geçitlerle gözleri boyadılar ama toplumun büyük çoğunluğunu mutlu edemediler. Aksine huzursuz, hayatından şikayetçi, geçim darlığı çeker hale getirdiler, yoksullaştırdılar dürüst insanımızı. Gençlerimizin geleceğe ilişkin umutlarını perişan ettiler.

Evimiz darmadağınık, hane halkı sorunlu ve birbiriyle kavgalı, aile birliğimiz yaralı durumda. Bahçemiz güvensiz, çevremiz tehlikelerle dolu, çocuklar sahipsiz. Evin erkeği dışarıda esip gürlüyor, attı mı mangalda kül bırakmıyor. Ama evin içini karıştırmış, sorunlarla baş başa bırakmış aileyi, gününü gün etmekle meşgul.

Bu durumdaki Türkiye’yi ancak bir kadın şefkatle kucaklayabilir. Evdeki dirlik ve düzenliği sağlayabilir. Hepimizi bir arada sağlıklı tutabilir. Çocukların iyi yetişmesini, iyi beslenmesini, iyi eğitilmesini başarabilir. Kadınların namus ve iffet duyguları, çok erkekten çok daha güçlüdür. Parayla kandırmak, rüşvetle iş yaptırmak erkekler kadar kolay değildir kadınlara.

Türkiye’mizi, imkânsızlıklar içinde yoktan var eden Atatürk’ümüz kurdu. Gücünü, dehasını bütün dünyaya kabul ettiren Atatürk’ümüzün mirasını iyi koruyamadık. Güçlü bir Türk erkeğinin, Türk kahramanının, büyük Türk liderinin eserine biz erkekler tam sahip çıkamadık. Onun için diyorum ki, bu sefer güçlü, bilgili, donanımlı ve tecrübeli bir Türk kadınına şans verelim. Bunu Meral Hanım olarak anlamayın. Zaten Meral Hanım Cumhurbaşkanlığına değil, Başbakanlığa talip olmuştu. Bizim hanım Başbakana değil, en az bir yıl mevcut başkanın yetkilerine sahip olacak bir hanım Cumhurbaşkanına ihtiyacımız var ki, Türkiye’yi fabrika ayarlarına ancak o yetkideki bir Cumhurbaşkanı döndürebilir.

6’lı masadan böyle bir karar çıkabilir mi, o masada oturanların dışında güçlü bir hanım aday gösterilebilir mi? Neden olmasın, mesele o masada oturanların değil Türkiye’nin iyiliği içinse, elbette ki böyle bir aday bulunabilir. Ülkemizde bizi rahatlıkla yönetecek güçte çok sayıda iyi yetişmiş kadınımız var. 6’lı masa üyelerinin içinden çıkacak hiçbir adayın seçilme şansı yoktur. Ama Türk kadınlarının arasında liderlik vasfına sahip olanlar çoktur.

Bir Türk kadın Cumhurbaşkanını seçebilirsek eğer, Türkiye’mizin dünyada bozulan imajını da hemen düzeltir, saygınlığı arttırır ve ülkemizi düze çıkartacak imkânları ummadığımız ölçüde bollaştırırız. Biz son çeyrek asrın erkekleri yönetimi elimize yüzümüze bulaştırdık. Bırakalım da bu sefer bir hanım toparlasın, çağ atlatsın ülkemize. Ne dersiniz?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.