Memur ve emeklilerin beklenen son bizi şaşırtmadı.
Memur-sen, Hakem Heyeti ve İktidar hep birlikte insanları bir sefaletin içine itekledi.
Ama hala körü körüne giden bir kesim bu ateşin odununu oluştururken, ülkeyi de maalesef kendileriyle beraber bir ateş çemberinin içine getirip koydular. 

Ülke doludizgin bir yerlere götürülmeye çalışılırken tarihin derinliklerine bir göz atalım.
Bu konumları yaşayan kesimlere uzanalım biraz;

Araştırmacı yazar Ramazan Can “İslam’ın Adalet Savaşçıları" isimli kitabında,
Her şeye sessiz kalan, kötülüklere göz yuman bir kesimin peydahladığı Muaviye’nin tenkit edildiği konuları bir bir sıralamış.
Tarih tekerrürden ibarettir. İbret alınırsa tekerrür etmez düşüncesi ve niyetiyle,
Muaviye’nin tenkit edildiği konuları bir kez daha sütunlarımıza taşıyalım istedik.

Muaviye’nin tenkit edildiği ilk konu, Şura sistemini kaldırarak İslam’a babadan oğula geçen saltanat sistemini getirmiş olmadısır. Yani "Tek Adamlık Sistemi".. Ne yazık ki  bu sistem, Müslümanları veliaht taraftarları ve karşıtları olmak üzere ikiye ayrılmasına yol açmıştır.

Bu kavgada veliaht taraftarı olanlar Suriyelilerdir. Suriyeliler, ta Gassanilerden beri veraset sistemine alışkın olan insanlardır. Yani Suriyeliler bir yere taşınıyorsa orada veraset sistemli bir yönetim tarzının oluşturulacağı aşikârdır. Bu nedenle bu insanlardan sakının.

Sahabenin büyüklerini tehdit ederek oğlu Yezid’e zorla biat almıştır. Karşı duranlara devlet gücünü kullanmıştır.

Hz. Ali ve ehli beytine İslam’ın haram kılmasına rağmen İslam mescitlerinde 20 yıl boyunca küfrettirmiştir. Yani Muhaliflerine İslam’ın mescitlerinde küfür edip saldırmak ve ona lanetler okutmak bir Muaviye geleneğidir.

Müslümanların ve Sahabilerin vakfettiği malları Beytülmal’den çıkararak akraba ve yandaşlarına peşkeş çekilmiştir. Yani Devlet ve vakıf mallarının yağmalanarak peşkeş çekilmesi de bir Muaviye geleneğidir. 

Yeni fethedilen yerlerdeki insanlardan Müslüman olanlardan cizye vergisini almaya devam ederek insanları ırkçılığa teşvik etmiştir. İnsanların etnik kökenlerini araştırıp onları ayrıştırmak ve onlardan bir güç temin etmek de bir Muaviye geleneğidir.

Kadercilik tartışmasını başlatması.  Cemaat yılı ilan ettiğinde (Cemaat yılı, Hz Ali zamanında olan ve sonrasında yaşanmış olan karışıklıkları, anlaşmazlıkları giderip, yeni bir siyasiye başlayan döneme verilen ada denir)  kendisinden hoşlanmayanlara veya hoşlanılmayan bir olayla karşılandığında bu olayları kaderle izah etmiştir. Tıpkı açlık ve fakirliğin bir kader olduğunu ilan etmek gibi. Depremlerin bir kader olduğunu ilan etmek gibi. İş kazasında ölen bir insanın kaderinde ölüm olduğunu söylemek gibi. Kendi sorumluluk alanı dışına atmıştır.

Bu hadiselerin oluşmasına sebebiyet veren Muaviye acaba pişmanlık duymuş muydu ?
Muaviye hastalandığında, kızı Remle başını alıp göğsüne koymuş, saçlarını okşuyordu. Ona; 
Sen evirip çevirip saçlarıma bakıyorsun. Fakat bu başın sahibi helal demeden, haram demeden, mal toplayıp durdu. Keşke ateşe girmeyecek olsa" demişti.
Bu düşünceyle de Peygamberin kendisine verdiği gömleği kefeninin altına giydirmelerini istemiş, onun kestiği tırnakları saklayarak bunları öğütmelerini ve ağzına burnuna saçmalarını, ola ki onların hürmetine Allah’ın merhamet edeceğini ummuştur.
Bu hamlesi ne kadar başarılı olur onu bilemeyiz.
Lakin Allah adildir, adaleti sever.
Karşıma kul hakkı ile gelmeyin" diyen Yaradan, haksız yere yüzbinlerce Müslüman kanı akıtan bu kişiyi affeder mi affetmez mi onu bilemeyiz.

İslam alemi için Muaviye’en daha kötüsü olabilir miydi?
Evet, Muaviye kendi yerine bir Yezid bırakmıştı.
O Yezid ki, meşhur Harre Vakasını gerçekleştirmiş. Hz. Peygamberin şehri Medine’yi bir hafta boyunca yağmalatmış. Kadınların iffet ve namuslarına el uzatmış. Kabe’yi mancınıkla taşlatmış. Hz. Peygamberin göz nuru Hz. Hüseyin’in yârânını kundaktaki çocuğa kadar katletmiş, içki alemi düzenlemiş, haydut ve eşkıyaları sarayında ağırlamış bir adam.

20 yıl valilik ve 20 yıl Halifelik yapan Muaviye döneminde ve ardından gelen Yezid döneminde ;
Kan, 
İrin,
Gözyaşı,
Zulüm,
Kutsal değerlere saldırı ve yıkımlar,
Vakıfların yağmalanması,
Kadınların namus ve iffetine el uzatmalar,
Medine ve Mekke’nin yağmalanması talan edilmesi,
Tehdit ve Müslüman kanı dökülmesi,
Rüşvet, iltimas, adam kayırmacılık…
İslam’ın emrettiği bütün emirlerin ihlali ve bir karşı durmacılık..
var.

Buradan çıkaracağımız sonuç şudur ;
Müslümanlar geriye dönüp tarihin derinliklerine bir bakacaklar.
Muaviye Saltanatını isteyen ve istemeyen Müslümanlar, olayları bir kez daha akıl imbiklerinden geçirerek yaşantılarında ona göre bir karar vereceklerdir. Dünya saltanatını isteyip sonunda Hüsran olacaklar Muaviye saltanatından yana duracaklardır. 
Huzur ve gelecek isteyenler de Muaviye Saltanatının karşısında duracaklardır.

Bu arada aklımıza takılan soru şu olur :
Bütün bu olayları bilen ve bunları gören İslam dışı insanların gönlü İslam’a ısınır mı?

Gelin bu soruya sonradan Müslüman olan bir insanın ifadesiyle cevap verelim.
İngiliz şarkıcı Cat Stevens Müslüman olduktan sonra Yusuf İslam adını alır. 
O bu soruya şöyle cevap verir : 
Ben İslam’ı Kur’andan öğrendim. Müslümanların bu halini görseydim kesinlikle Müslüman olmazdım.” 

Evet, Kur’an'a ve hükümlerine sarılın. Çünkü O, Yaradan’ın emri ve uyarılarıdır. 
Bu dünyanın kılavuzu,
İki cihanın garanti belgesidir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.