1970’li yıllar…

Türkmen yaylasında Yörük neslinin imbikten geçmiş taze fidanıydı Osman..

Soyunun fizik asaletini yüzünde, yanık sevda türkülerini bağlamasının döşündeki tellerde yaşatan Kara İlyas’ın oğlu, Karacaoğlan gözlüydü Osman.

Hatta Karacaoğlan ve mitoloji Kraliçesi Hera’nın gözlerine 5 tur bindirirdi Osman’ın gözleri..

Onu ana kucağından, baba ocağından, yörük yaylasından koparan korunma kararına, yamalı şalvarlı anasının göğsüne akıttığı gözyaşı engel olamadı.

Alıp götürmüşlerdi 6 parçalı yüreğinden bir parçasını.

Ana olamadıkları için her babada belki bulunmayan, bulunsa da bodur kalırdı bu ayrılık acısı.

Adam olsun, vatanına milletine layık, yörük soyunun özü ve asaletine şan olsun duaları mıydı, yoksa tezek tüten ocağın yoksulluğu muydu buna boyun eğdiren?

2 Yaşındaki Osman’ın anasına, dillere destan bir adam olmasa da kayadan düşüp ölen keçi çobanı babası gibi, cahil ve yoksul kalmasın umutlarını taşıyordu bu dualar.

Silifke’nin dağ köyündeki uçkuru kopuk bir babanın 6 evladının 6’ncısıydı güzel gözlü Osman.

Yıllar geçtikçe büyüyüp 5 yaşına gelen Osman’ı gören ziyaretçiler, gözlerinin büyüsüne kapılıyordu.

Hera’nın gözlerine bakmaya kıyamayan, bakıp da doyamayan şaşkınlar gibiydi Osman’ı da ilk gören Amerikalı kadının kuyuya kaçmış gözleri.

Niye bende yok, yüce İsa, bu muhteşem gözler” demiştir, mutlak belki de içinden.

Afallama ne sözcük, çift görme şaşılığı başlamıştı Osman’ı kucağında mengeneleyip presleyen Marie Anne de..

Göze olan aşkın çılgınlığı, Osman’da tükenme, yok olma uçmaklığına dönmüştü.

Yaşam zevkinin doruklarından daha üstlere tırmanıyorlardı yanakları yanaklarına yapışmış ikilinin.

Hatta dudakları dudaklarına zamkla yapışıyor gibiydi ara sıra.

Ne anası ne babası ne de başka kimsenin kendisini böyle öptüğünü hatırlamazdı küçük yaşlarında.

Gelin görün ki Yaradan’ın verdiği göz mucizesini kıskanan, çıban büyüklüğündeki sivilceleri olurdu yaz sıcaklarında Osman’ın.,

Saatler süren sevdaları, oyunları ayrılığın hüznü ile yürekleri yakan duygu, gözlerden taşan damlacıklara dönüşürken Marie’nin ve Osman’ın ağlamaklı gözleri her izleyenin içini dağlayıp kül ediyordu.

Sivilcelerden büyük ucu irin toplayan çıban da denilebilirdi. Osman’ın alnındaki her yaz görülen bu kabarcıklara.,

Ve bu uç vermeye başlayan çıban,

Patlatma olayı patlak verdi bir gün yuvada.

Boyu her çocuğa göre ayarlı “Barış Gönüllüsü Hanım” gözlerinden çenesine inen damlalar ve azıcık Türkçe şivesiyle;

-Enver Bey, gördiniz ne yapar hemşire Osman?

Hemen birlikte çıktığımız koridorda Osman’ı kıskaca alan hemşiremizin çıbanları patlatmaya kenetli iki parmağı habire işlemeye devam ediyordu.

Osman da sel sümük, acıdan feryad etse de kurtaramıyordu kendini hacamatçı hemşiremizden..

-Doğri mi bu Enver Bey doğri mi bu?..

diye Osman gibi feryad eden bu barış gönüllüsü tepiniyordu yanı başımda..

Hemşireye, çıban itlaf etme işine bir süre ara vermesini rica ederek, Osman’ı kucaklamak ve barış gönüllüsünü sakinleştirmek çabamız başladı...

Tabii bu hem çok uzun sürdü hem de ikna yönü yenilgimizle sonuçlandı.

-Haklısınız hem de sonuna kadar

diyerek gönlünü almaya çalıştıksa da, yapılan bu işlemi çok yanlış ve ilkel buluyor ve içine, dışına sığdıramıyordu..

Bir yanda da hala akmaya devam eden gözyaşı vardı.,

Sayın Okurlarım;

Kültürler farklı da olsa, insani yaklaşımlar, mesleki teknikler ve yöntemler değişmemeli, yapılmasından tiksinti duyulan işler, kamu yararı açısından son derece ciddiye alınmalı ve doğru uygulanmalı..

Demokrasi bende başka, sosyal hizmet bizde başka, tıbbi yöntemler her ülkede başka, çözümler de başka başka olmamalı..

Bizde 3 yıl çalışan Amerikalı bir Barış Gönüllüsünün 1.70 lik boyu, çocuklar yanında 70 santimlere kadar düşüyor, bazı çocuk bakıcılarımızın “Bakın haaa” diye ellerinde bulundurdukları cetvelin yerini, çocukları kucaklayan kadife kollar alıyordu..

ŞEDDET GÖSTERİLEREK, DEĞERSİZLEŞTİRİLEN ÇOCUKLARIN

BÜYÜYÜNCE TERÖRİST OLMA İHTİMALLERİ YÜKSEKTİR.

SEVGİ İLE BİLGİ İLE IŞIKLANAN YÜREKLERDE İSE, BU İHTİMAL ASLA..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Nezaket 9 ay önce

Aslında yuvalarımızda barınan yavrulara birer birey gözü ile bakılsa, geleceğimiz olduklarını fark etsek, yurtlarımızdan çok değerlerin var olacağı tartışma götürmez, tabiimi sevgide olunca. bence sorunlar azalır, selam ve sevgiler