Ormanlarımız yanıyor. Söndürmekte aciz, çaresiz, yetersiz kalıyoruz.

Bu yıl, dünyada belirginleşmeye başlayan küresel ısınmayla birlikte tabiatta dengelerin bozulmasını görmeye başladık. Buzların hızla erimesi, mevsimlerin dengesizliği, depremler, seller, yangınlar, deniz (çevre) kirliliğinin canlıları yok etmesi, açlık ve savaş sebebiyle iltica eden mülteciler meselesi, virüs salgınları... derken dünyanın tadı tuzu eksilmeye başladı.

Hayatımızın gerçeği olan bu doğal afetler, mutlu olmayı ve zevk almayı düşündüğümüz yaşayışımızı olumsuz etkilemektedir. Bu da strese, sıkıntıya, depresyona sebep olmaktadır. Dolayısıyla sağlık ve huzur sorunları yaşanmaktadır.

Giriş yaptığım Dünya gündemindeki bu felaketlerden sonra, ülkemizde yüreklerimizi yakan yaygın yangın afetine geçiş yapmak istiyorum.

Bilişim Başkanlığı, 28 Temmuz-06 Ağustos tarihleri arasında 208 yerde çıkan (yaygın) orman yangınlarının 196 sının kontrol altına alındığını belirtti. Demek ki 12 yerde kontrol edilemeyen yangın, bütün hızıyla devam ediyor. Daha sonra çıkan orman yangınlarımız da oldu.

Israrla, her fırsatta eğitimin, sağlığın, adaletin siyaseti olmaz diyorum. Orman yangınları da sağlığımız başta olmak üzere hayatımızın her alanında faydasını gördüğümüz, önemli bir değerimizdir. Ormanlarımızın yanmasına siyasi yaklaşım çok çirkin olur.

Milletini ve memleketini çok seven, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan milliyetçi-ülkücü bir basın mensubu, köşe yazarı olarak bu konuya siyasi yaklaşmayacağım ancak yanlışları eleştireceğim ve doğrulardan taraf olacağım. Basından bildiklerimize ilaveten ben de aklıma gelenleri sıralayayım. Çözüm anlayışı ve durum tespiti paylaşımımla sorgulamanıza vesile olayım.

*Orman yangınlarının çıkış sebebi olarak; 1) PKK’nın vatan haini olduğunu ifade etmesi. 2) Rant (otel yapmak) için “deniz manzaralı orman yangını” çıkarma isteği. 3) Maden arama alanın oluşması düşüncesi. 4) Piknik ve ateş ile dikkatsiz davranışlar. 5) Çevre kirliliğiyle küresel ısınmanın etkisinde olan maddelerin yanması ve diğer sebepler...

*İlk defa, bu yıl, bu kadar çok ve yaygın bir orman yangını görüyorum. Ormanlarımızla, ağaçlarımızla birlikte yüreğimiz de yanıyor. Yerleşim yerlerindeki evler, ormandaki ve çiftliklerdeki canlılar (hayvanlar) da yandı. Nesli tükenenler olur mu bilemiyorum.

*Yiyecek, su, eldiven, maske, kazma, kürek, sağlık malzemesi taşıyan, sorumluluk duygusu ve düşüncesi ile sahiplenerek yangın yerine koşan, canla başla çalışarak yardım etmek isteyen fedakar vatandaşlarımız seferber oldular. Bu uğurda can verenler de oldu. Rahmet diliyorum, ruhları şad, mekânları cennet olsun inşallah...

*Yangınlarda çaresizlikler de yaşadık. Anında müdahale, hazırlıksız olmak, su taşıya uçak-helikopter yokluğu veya azlığı, işin uzmanı olan eleman, personel eksikliği vs gibi durumların sıkıntısını yaşadık. Bütün bunların temelinde bir türlü, sahiplenme düşüncesini ve sorumluluk duygusunu veremediğimiz EĞİTİM eksikliğimizi hissettik. İleriyi (olacakları) görmek, tedbirler almak, hazırlıklı olmak gibi konularda PLANLAMA yapmadığımız ortaya çıktı. Ey Cübbeli, akılla ameli karıştırdın; bu işler "tekbir getirmekle" olmaz, Cenab-ı Allah’ın verdiği akla ihanet edilmez

*”Bir işi en iyi bileni yapar” sözünden hareketle orman yangınları konusunda da işi bilen, konunun uzmanı, otoritesi olan kişiler yetkili olmalıdır. Tarım ve Orman Bakanı başta olmak üzere diğer ilgili ve yetkili kişilerin bu alanlarla bilgilerinin yeterli olup olmadığını değerlendirmek, sorgulamak gerekir. Profesör, doktor, mühendis, mimar olmak yangınları söndürmeye yetmiyor. Ekonomistten Milli Eğitim Bakanı olmayacağı gibi...

*Sosyal medyada çok eleştirilen ÖZEL UÇAK meselesini haklı buluyorum. İnternette inceledim, yabancı ülke liderlerinde özel uçağı olmayanlar olduğu gibi, 1 veya 2, bilemediniz en fazla 3 özel uçağı olanlar var. Bize, angarda boş duran, atıl durumda olan YATAN uçak yerine yangınlarda su ATAN uçak lazım. Atatürk’ün kurduğu Türk Hava Kurumu’nu (THK) ihmal etmemiz akıl işi değildir.

*Orman yangınları için Fransa’nın 26, Yunanistan’ın 20, İtalya’nın 19, İspanya’nın 17 uçaklık filoları varken yetkililerce, bizde olmadığının, kiralandığının söylenmesi çok vahim bir durumdur.

*Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, “milletimiz cömerttir, destek verir, valiliklerimiz hesap açıyor” dedi. Doğrudur, milletimiz asildir ve cömerttir. Suriyelilere ve Afrika ülkesi Somali’ye yardım edilirken “seni seviyorum ama kendimi daha çok seviyorum” demek gerekmez mi? Bu ve benzeri afet ve felaket durumlarında güçlü devletler mağdur vatandaşlarının yanında olur. Sıkıntılarını giderir, ihtiyaçlarını karşılar. Pandemi ve depremde olduğu gibi yardım edilmesini istemek için İBAN numarası vermek yerine yardım edeceklerinden İBAN numarası istemek gerekir. BÜYÜK ve GÜÇLÜ devlet buna denir. Büyüklük, BEKA için ZEKA gerektirir. Merhamet ve yardım konusunda mesele Müslümanlık ise, aç ve muhtaç ülkelere, S. Arabistan, Katar gibi zengin Arap ülkelerinin neden yardım etmediklerini anlamış değilim. “Dış güçlerin oyunu” diyelim gitsin...

*Bu işin siyaseti olmaz demiştim ya devleti yönetenlerin her türlü yetkiye sahip olduğunu düşünürsek, yerel yöneticilerin suçlanması mantıklı değildir. Türkiye’nin Orman Bakanı varken şehir (belediye) başkanının lafı mı olur. El ve gönül birlikteliğiyle güç birliği oluşturmak gerekir.

*Dünyanın ÇAM BALI ihtiyacının % 90’ını Türkiye karşılamaktadır. Çam balı, arıların çiçek balından farklı olarak Muğla yöremize özgü “Balsıra Böcesi” denilen bir böcek türünün arılarla işbirliğiyle üretilmektedir. Çamlar ve Balsıra böcekleri bu yangında yok olduğuna göre ekonomik kaybımız olacak demektir.

*Bilindiği üzere, ormanların faydası saymakla bitmez. En önemlisi, “sağlık için temiz hava” ihtiyacımızdır. Tabiatın ekolojik ve biyolojik dengesinin yok olmasıyla birlikte oksijen ve karbondioksit dengesinin bozulması çevre kirliliğine sebep olacaktır. Yanan ormanlarımızla oluşan karbon ile zehir soluyacağız demektir. Ormanlarımızı eski haline getirmek için yerlerine dikeceğimiz ağaçları 20, 30, 50 yıl beklememiz gerekecek.

Sayın okurlarım, maalesef durum bu...

Canımız acıyor, ciğerlerimiz yanıyor.

Korumak ve sahiplenmek adına çevre bilinci eksikliğimizi gidermemiz gerekiyor. Eğitimlerinde ısrarla meslek sahibi olmayı düşünen evlatlarımıza, öncelikle “İNSAN” olmaları gerektiğini kavratmalıyız.

Ah, vah, keşke...!” demeyeceğimiz, yanmayacağımız günlerimizin olması dileği ve duası ile yüreğimiz aklımızın yanında olsun veya ayaklarımızı beynimiz yönetsin...

Yetersiz ve beceriksiz olduğumuzu kabul etmek zorundayız. ÇARESİZ değiliz çünkü ÇARE SİZsiniz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.