Bu toprakların üzerinde doğmak, Türk olmak şereflerin en büyüğüdür. Bana en kıymetli değerim sorulsa, Türk’lük derdim gururla.

Memleketimi çok büyük bir aşkla seviyorum. Onun içindir ki toprağıma, bayrağıma, istiklal marşıma, Ata’mıza ve silah arkadaşlarına, milli birlik ve beraberliğimize dil uzatanlara düşmanım. Ne yalan söyleyeyim, son 20 yılda ülkemin getirildiği durumdan da hiç memnun değilim. Demokrasimden de, yönetim modelinden de, siyasi parti liderlerinden de, TBMM üyelerinden de, seçim kanunundan da şikayetçiyim. Anayasaya sadakat yemini edip de, ülkeyi akıllarına estiği gibi yönetenlere, Anayasa mahkemesi kararlarını bile takmayanlara, denetimsiz bir Türkiye yaratanlara nasıl hoşgörüyle bakabilirim ki..?

Her Allah’ın günü aklı başında insanları, Türkiye sevdalılarını çileden çıkarmak için ne mümkünse yapılıyor. Geçmişte bir Cumhurbaşkanı "Türk’lük şart değil" demişti. O Cumhurbaşkanının adı Abdullah Gül’dü. Üzerinde bile durmadılar bu sözün, laf kalabalığına getirip unutturdular. Ahmet Davutoğlu Başbakanken, Türk’lüğün Anayasa’dan çıkabileceğinden bile bahsediyordu. O Davutoğlu, bugün bambaşka bir fotoğraf ve makyajla yine siyaset sahnemizde. İktidar Partisinin bir il başkanı, (Aziz Babuşçu idi galiba adı) "yönetimlerinde herkesin Türk olmaktan kurtulduğunu" söylüyordu. "Arap kökümüze dönmeliyiz" diyen bakanımız bile vardı geçmişte. Bilmiyordu ki kökümüz, Arap filan değil 'Türk oğlu Türk'tür.

Neden Türk’lükten hoşnut değiller, onu da anlamıyorum ya. Madem Türk olarak görmüyorsun kendini, git efendilerin olan Suudi’lerin tebasına geç. Anadolu toprakları üzerinde Kürt Devleti hayalleri kuranlar da, Barzani’nin plastik devletçiğine koşsunlar hemen. Hem bu topraklardan besleneceksin, hem Türk devletinin imkanlarından sonuna kadar yararlanacaksın, hem de gözümüzün içine baka baka hainlik yapacaksın. Buna müsaade edilemez, göz yumulamaz işte. 7 milyonu aşkın Kürt oylarına bakıp da heveslenenler, bu oyların çok büyük bir bölümünün Türk devletinden yana olduklarını görmezden geliyorlar.

Anayasa’mızın 66. maddesi "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür" der. Anayasamız öyle der ama, etrafımız Türk olmadığını söyleyenlerle dolu. Cebinde benim nüfus kağıdım, benim pasaportum, benim param ile dolaşır, yine de Türk düşmanlığından vazgeçmez. Madem yönetimimiz bunları yola getiremiyor, o zaman da biz "Allah böylelerini ıslah etsin" diyelim. Ülkemizde padişahlığı isteyenlerin, şeriat devletini özleyenlerin, Cumhuriyete öfke duyanların sayıları da az değil. Hergün bunun çeşitli örneklerine tanık oluyoruz maalesef. Bu dünyaya değil, öbür dünyaya odaklanmamızı isteyen bir siyasi anlayış, tüm rüzgarını üfürmeye çalışıyor Türkiye’ye. Dinle devlet işlerini oy çokluğu bahanesiyle, ustaca birbirine karıştırdılar. Türk düşmanlığını da din kılıfıyla örtmeye çalışıyorlar şimdi.

Her telden çalan bir ülke düşünün. Böyle bir ülkenin adı bile rahatsız ediyor bazılarını. Siyasi kavgalarla, dini söylemlerle ötekileştirilen ve bölünen bir millet yaşıyor o ülkede. Birlik ve beraberliğin çok büyük yaralar aldığı böyle bir ülkenin, huzurundan ve güvenliğinden söz edilebilir mi? Türk’lük adını her yerden silmeye çalışanlar var. Resmi dairelerimizden bile TC tabelalarını kaldırmadık mı geçmişte? Cumhuriyetimizi kuran büyük Atatürk’ümüzün heykelleri, bazı yerlerde parçalanmadı mı, depolara kaldırılmadı mı büstleri? Bazı resmi kurumlarımızın adları değiştirilmedi mi, padişah adları konulmadı mı hastanelere, okullara?

Şimdi devlet madalyalarından Atatürk kabartmalarını çıkarıyoruz. Okullarda andımızı mahkeme kararıyla okutmuyoruz. Peki İstiklal marşımızın Arapça okutulmasına ne demeli? Hele İstiklal marşımızın güftesinden ve bestesinden hoşnut olmayan devlet büyüklerimize bir çift laf edecek kimse yok mu?Tabelasında milliyetçilik yazılı bir partiden bile çıkmayacak mı itiraz sesi?Oklarından biri milliyetçilik olan en büyük muhalefet partisi bile sessiz mi kalacak bu arzulara? Ölü toprağı serpildi üstümüze sanki. Milli değerlerimizle istedikleri gibi oynayanlara ses çıkaramıyoruz. Korkak, ödlek, "aman bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" der hale geldik. Silkinmeliyiz, kendimize gelmeliyiz, olan biten rezaletlere yasaların izin verdiği ölçüde karşı çıkmalıyız. Dilimizle, bayrağımızla, marşımızla, dinimizle oynamalara, hele dinimizi tanınmaz hale getirmelere izin vermemeliyiz, göz yummamalıyız.

Danıştay’ın başka işi gücü kalmadı mı? Ne isterler çocuklarımıza okutulan andımızdan? Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından 1933’te hazırlanan andımız, okullarımızda 80 yıl okutulduktan sonra, 2013 yılında durup dururken yasaklandı.

"Türk’üm, doğruyum, çalışkanım" lafı kime dokundu acaba?

"Türk değilim, doğru ve çalışkan hiç değilim" mi demeliler çocuklar?

"Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu özümden çok sevmektir" sözünün neresi yanlış?

"Ülküm yükselmek, ileri gitmektir" hedefine karşı çıkılabilir mi hiç?

Hele "varlığım Türk varlığına armağan olsunla" bitiş, harika değil miydi?

Bunu yasaklamakla iyi bir iş mi yaptık sanki, yoksa havanda su mu dövdük?

Türk’lüğümüzle gurur duymalıyız hepimiz. Oysa günümüzde Türk’lük erozyona uğratılıyor, milli değerler ufaltılıyor, ehliyetsiz ağızlarda tartışılıyor artık. Dilimize bakın ne hale geldi? Güzelim Türkçe’mizi mahvettik, Arapça ve Farsça, İngilizce ve Fransızca kelimelerle donattık lisanımızı. Bulvarlarımıza ve caddelerimize bir bakın, yabancı isimlerden geçilmiyor mağazalar. Suriyelilerin yoğun yaşadığı şehirlerimizi tanıyamıyoruz artık. Arabistan'a döndü bazı yerleri. Klasik Türk musikisi neredeyse kayboldu. Arabesk müzik sardı her yeri. Batının pop müziğinden geçilmiyor şimdi. Tüm değerlerimizi kaybediyoruz. Konuşmalarımız, şakalarımız, latifelerimiz bile değişti. Sadece çocuklarımız değil, büyüklerimiz de ulu orta küfürlü konuşuyorlar her yerde.

Meçhule doğru sürükleniyor Türk’lüğümüz. Buna izin vermeyelim, sıkı sıkıya sarılalım Türk’çülüğe. Meydanı boş bırakmayalım, Türk’lüğe zarar verecek hiçbir şeye kayıtsız, sessiz ve seyirci kalmayalım.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.